Said Bin Zeyd (?-671)

Aşere-i Mübeşşereden, yani hayatta iken Cennetle müjdelenen on sahabeden biridir. Neseben Peygamber Efendimiz ile akraba olup, soyları Kâ’b bin Lüey’de birleşmektedir. Cahiliye devrinde bile puta tapmayan, Allah’ın varlığı ve birliğine inanan, kız çocuklarının öldürülmesine şiddetle karşı çıkan bir babanın evladı olarak büyümüştür. Hz. Ömer’in kardeşi olan eşi Fatıma ile birlikte ilk iman edenler arasında yer almıştır.

Evinde okunan Kur’an-ı Kerim’i dinleyen Hz. Ömer (ra) çok etkilenmiş, Peygamber Efendimizi (asm) öldürmek üzere yola çıkmışken, iman etmiştir. Lakabı Ebu Aver ve Ebu Sevir’dir. Künyesi Said bin Zeyd bin Amr şeklindedir. Ravileri arasında yer aldığı hadislerden bir tanesi Risale-i Nur’da da nakledilmekte ve ismi zikredilmektedir.

Said’in doğum tarihi ve hayatının ilk yılları hakkında bilgi yoktur. Kaç yıl yaşadığı da kesin olarak bilinmemektedir. 70-80 yıl yaşadığına dair rivayetler mevcuttur. Dolayısıyla buradan hareketle doğum tarihini tahmin etmek de kolay değildir. Babasının adı Zeyd bin Amr ve annesi de Fatıma binti Bace’dir.

Said, çocukluğunu inançlı ve putlara karşı olan bir aile ortamında yaşadı. Babası Zeyd, Nübüvvetten evvel şiddetli bir şekilde putlara karşı çıktı. Mevcut inanca karşı olduğundan bir arayış içine girdi. Suriye taraflarına gitti ve burada Hz. İbrahim’in dinini devam ettiren Haniflilerle tanışarak onlara bağlandı ve bu inanç üzere yaşamını sürdürdü. Mekke’ye geri geldikten sonra kız çocuklarının öldürülmemesi için büyük bir mücadele verdi. Bir çok çocuğun hayatının kurtulmasına vesile oldu. Oğlu Said’e, Allah’ın birliğine inanma konusunda sık sık telkinlerde bulundu. Sayıları binleri bulan putlara tapma yerine Allah’ın birliğine inanmanın gerekliliği üzerinde durdu. Peygamberliğin nazil olmasından kısa bir süre önce vefat etti.

İnançlı bir babanın evladı olarak büyüyen Said’in İslam dinine girmesi çok kolay oldu. Peygamber Efendimizin (asm) daveti üzerine hiç tereddüt etmeden Müslüman oldu. Hanımı Fatıma da kendisi ile birlikte iman etti. Böylece ilk inananlar arasında yer aldılar. Hz. Ömer’in (ra) eniştesi ve kız kardeşi olan bu iki insan kendisinden evvel iman ettiler.

Peygamber Efendimizin (sav) vücudunu ortadan kaldırmaya karar verenler arasında Hz. Ömer de yer almaktaydı. Alınan kararı uygulamak için yola çıktı. Bu arada kız kardeşi ve eniştesinin de Müslüman olduğunu öğrendi. Önce onları cezalandırmaya karar vererek evlerine gitti. Evin yanına vardığında daha önce hiç duymadığı bir sesle irkildi. Çünkü, o sırada içerde Kur’an-ı Kerim okunuyordu. Kapıyı çaldı ve kulağına gelen sesin mahiyetini sordu. Telaşlanan Hz. Said, anlatmak istemediyse de Ömer durumu anladı ve eniştesini dövmeye başladı. Kocasının yardımına gelen kardeşini dövmekten çekinmedi. Hz. Fatıma;

“Ömer, Ömer! Elinden geleni yap. Ben ve kocam artık Müslüman’ız. Allah’a ve Onun Resulüne iman ettik. Dinimizden de dönecek değiliz!” diyerek yüzüne haykırdı. Biraz sakinleşen Ömer, okudukları ayetleri istedi. Okur-yazar olduğu için kendisine verilen Tâhâ suresinin ilk ayetlerini okudu. Okuduğu ayetlerin belagat, mana ve emsalsizliğine hayran kaldı. Kalbi yumuşamış bir halde buradan ayrılarak Peygamber Efendimizin bulunduğu yere doğru hareket etti. Akabinde de iman ederek Müslüman oldu.

Hz. Said de diğer Müslümanlar gibi müşriklerin zulmünden nasibini aldı. Hicrete müsaade edilmesi ve Peygamber Efendimizin izniyle önce Habeşistan’a hicret etti. Daha sonra da Medine’ye giderek Peygamber Efendimizin yanına vardı. Bedir Savaşı hariç Peygamber Efendimiz ile birlikte tüm savaşlara katıldı. Bedir Savaşı’ndan evvel Ebu Süfyan hakkında, Talha bin Ubeydullah ile birlikte bilgi toplamakla görevlendirildiği için savaşta bulunamadı.

Peygamber Efendimizin yakınında bulunmaya büyük gayret sarf etmesi Sahabelerin dikkatini çekti. Said bin Cübeyr (ra); “Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d, Abdurrahman bin Avf ve Said bin Zeyd (ra) cihad sırasında Resulullah’ın önünde çarpışıyor, namazda ise arkasında yer alıyorlardı” demek suretiyle müşahedelerini aktardı.

Hz. Said’i çok seven Peygamber Efendimiz kendisine iltifatlarda bulundu. Hayatta iken cennetle müjdelenen ve Aşere-i Mübeşşereden olanları saymaya başlayan Peygamber Efendimiz; Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Zübeyr, Talha, Abdurrahman bin Avf, Ubeyde bin Cerrah, Sa’d bin Ebi Vakkas isimlerini sıraladıktan sonra durdu. Onuncusu kim diye sorulunca da, “Said bin Zeyd Cennettedir” buyurarak müjdesini verdi.

Kırk sekiz hadis rivayet eden Said bin Zeyd’in, naklettiği hadislerden bir tanesi Risale-i Nur’da da yer almakta ve Aşere-i Mübeşşereden olduğu hatırlatılarak ismi zikredilmektedir;

“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekri’s-Sıddık, Ömerü’l-Faruk ve Osman-ı Zinnureyn ile Uhud Dağının başına çıktılar. Cebel-i Uhud, ya onların mehabetlerinden veya kendi sürur ve sevincinden lerzeye geldi, kımıldandı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti ki: Dur ey Uhud! Şüphesiz üzerinde bir peygamber, bir sıddik ve iki de şehid var.” ( Mektubat, 2000, s. 134).

Hz. Muhammed’in ebediyete kavuşmasından sonra da büyük hizmetler gören Hz. Said, önemli ve ağırlıklı şahsiyetler içinde yer aldı. Halife seçimlerinde büyük çaba sarf etti. İhtilafları önlemek ve doğabilecek sorunları ortadan kaldırmak için gayret gösterdi. Hz. Ömer’in halifeliğini gördüğü gibi şehit edilmesine de tanık oldu ve gözyaşlarına hakim olamadı. Sebebi sorulduğunda; İslam için ağladığını, Ömer’in şehit edilmesiyle İslam’da bir gedik açıldığını ve bunun kıyamete kadar kapanmayacağını belirterek, Hz. Ömer’in (ra) İslam tarihindeki yeri ve eşsizliğine dikkat çekmiş oldu.

Halifeler döneminde önemli hizmetlerde bulunan Hz. Said, Ecnadeyn Savaşında süvari birliğinin kumandanlığını yaptı. Fihl Savaşında da piyade birliğini yönetti. Şam’ın kuşatılması ve akabinde fethedilmesinde de bulundu. Bunların dışında Yermük Muharebesine katıldı. Hz. Osman’ın halifeliğini de gördü ve kendisine biat etti. Daha sonra Müslümanlar arasında yayılan fitneden büyük rahatsızlık duydu. Özellikle Sahabeler aleyhinde ileri geri konuşulmasından ve yapılan bazı saygısızlıktan dolayı çok üzüldü. Bu tür hadiselere müdahale ederek ikazlarda bulundu.

Hz. Said, duası kabul edilen kişilerden birisi olarak tanındı. Bu yüzden kendisini kırmamak için insanlar dikkatli davrandı. Yaşamı boyunca maddi-manevi İslam’a hizmet etti. Sade bir hayat yaşayarak belli mevkilerde görev almamaya çalıştı. Hicretin 51. yılında Medine yakınlarında bulunan Akik’te vefat etti. Vefat ettiği zaman yaşı yetmişi geçmişti. Cenazesi Sa’d bin Ebi Vakkas tarafından yıkanıp kefenlenirken, cenaze namazını da Abdullah bin Ömer kıldırdı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*