Said Nursi: Eğilmeyen bir vicdan

“Said Nursî, hem eğilmemiş bir vicdana sahipti, hem de Osmanlı yönetimindeki Kürteli’nde mevcut olan özgürlüğünden yoksun bırakılmıştı. Sürgün, hapis, mahrumiyet, yalnızlık, hattâ zehirlenme, onu özgürlük dâvâsından alıkoyamadı. Özgürlüğün sesi, her türlü zulüm ve desiseyle bastırıldı, ancak kesilemedi.”

EĞİLİP BÜKÜLENLERE AHLÂK DERSİ

“Mustafa Kemal’le konuşurken bacak bacak üstüne atması ve rahat bir edayla görüşlerini “Mustafa Kemal’le konuşurken bacak bacak üstüne atması ve rahat bir edayla görüşlerini ifade etmesi, Hür Adam için garipsenecek bir hadise değil. İkisi de ayrı dünyaların insanları. Nursî’nin bu duruşu, günümüzde, muktedirlerin ve mütegallibenin karşısında eğilip bükülen ilmiye sınıfı için bir ahlâk dersi niteliğinde.

NURCULAR YANLIŞ TANITILDI

Nurcuların rejim tarafından sistemli bir şekilde yanlış tanıtıldığını söyleyen yazar Oral Çalışlar “Türkiye’de farklılıklar bilinerek, saygı gösterilerek yeni bir çeşitlilik oluşuyor. Eskiden okullarda bize Nurcular baş düşman olarak gösteriliyordu; ‘Türkiye’yi mahvedecek örümcek kafalılar topluluğu.’ Bunun böyle olmadığını kabul eden yeni bir kültür oluşturmak gerekiyor” dedi.

Hür adam

Saİd Nursİ’nİn özgürlük mücadelesini söz ve resimle dile getirmeye çalışan ‘Hür Adam’ filminin vizyona girmesi, Cumhuriyet rejimi tarafından yasaklı olan bu zatın, itibarının iadesi olarak algılanabilir. Bu olay aynı zamanda, rejime karşı, farklı kesimlerden sergilenen özgürlük arzu ve çabasının geldiği noktayı gösteriyor. Nur Külliyatını okumuş, Nur cemaati ile haşır neşir olmuş biri sıfatıyla, filmi izlerken, konuyla ilgili hafızamdaki bilgiler, unutulmuş ama filmdeki sahnelerle canlanan vakalar ve daha önce kısmen bildiğim, film sayesinde tamamına ulaştığım malumat üzerinde, bir bütün olarak düşünüp değerlendirdiğimde, şu noktaları tespit ettim:

1.  Said Nursi’nin kişiliği ve karakteri. Ulus-devletin yasaklarının henüz uğramadığı Kürt diyarında, hür bir ortamda yetişmiş, medrese eğitimini almış bir Kürt gencinin, inançlarının zıddına gelişen bir dünyaya karşı sergilediği fevkalade bir direnç. İnandıklarından vazgeçmek yerine, her türlü bedensel mahrumiyet ve işkenceyi tercih eden bir kişilik. Bunun yanında, insanoğlunda ender bulunacak, yüksek seviyede nefse hakimiyet, hazlardan imtina ve saygıyı hak eden erdemli bir yaşam.

2.  Yeni kurulmuş bir Cumhuriyetin modernleşme ve batılılaşma programının uygulanış biçimi. Bir bilinç ve zihinsel devrim olan batı menşeli Modernite ve Aydınlanmanın, Türk reformcularının elinde, kanun ve kuvvete dayalı bir baskı ve zulüm düzeneğine dönüşümünün hikâyesi.

3.  Said Nursi’nin Kemalist modernleşme ve sekülerleşme karşısında ortaya koyduğu antitez. Bu antitezin daha geliştirilmiş şekliyle, Batı medeniyetinin esasını teşkil eden, yeni batı felsefesi ve dünya görüşüne karşı savunduğu İslami yaşam modeli.

Bir insanın özgürlük iddiası, ya henüz bükülmemiş orijinal vicdanın sesinden kaynaklanır ya da hür bir yaşamı mümkün kılan coğrafi ve kültürel şartların kaybından doğar. Said Nursi, hem eğilmemiş bir vicdana sahipti hem de Osmanlı yönetimindeki Kürteli’nde mevcut olan özgürlüğünden yoksun bırakılmıştı. Sürgün, hapis, mahrumiyet, yalnızlık, hatta zehirlenme, onu özgürlük davasından alıkoyamadı. Özgürlüğün sesi, her türlü zulüm ve desiseyle bastırıldı ancak kesilemedi. Nursi’nin saygın ve muteber bir kişilik olarak film, kitap, makale ve tartışmalara konu olması, bunun belirgin bir kanıtı. (…)

Filmde öne çıkan temalardan biri, yeni kurulmuş Cumhuriyet rejiminin modernleşme adına halka reva gördüğü acımasız uygulamalar. Bir zihinsel devrim olan ve batıda filizlenen Modernite, kanun ve kolluk kuvvetleri zoruyla uygulanamazdı. Bu zorbalık, ikna, anlamak, yeniden inşa etmek gibi temel prensipleri olan Modernite ve Aydınlanmanın metoduna aykırıydı. Bu durum, modernliği uygulayanların, bu yeni yaşam modelinin felsefesini ve zihin yapısını kavramadıklarını gösteriyor. Nursi’nin din kaynaklı savunmaları karşısında, yeni rejimin ilkeleri tel tel döküldü. Nursi ikna, şiddetten uzak ve yüksek ahlaka dayalı bir kişilikle taraftar toplarken, yeni rejim korku ve şiddet salarak, halkı itaate zorluyordu. Hele ilerlemiş yaşına rağmen, hâlâ mahkemelere bir mücrim gibi çıkartılması, başlı başına, Cumhuriyet hükümetlerinin büyük bir ayıbı. Filmde böyle bir sahne karşısında duygusallığa kapıldım. Sokrat’ı, Boethius’u, Sühreverdi’yi, İbn Rüşd’ü, Spinoza’yı, Galile’yi anımsadım. İnsanlar ne isterler bu adamlardan? Hangi kötülüklerinden dolayı hapis, sürgün, ölüm gibi cezalara çarptırırlar? Yeni rejimin bu sığ ve ceberut yöntemi, yaklaşık, bir asırdan sonra, meyvelerini verdi. Kemalizm ve Kemalistler artık korkutan taraf olmaktan çıktı, korkan taraf oldu.

Mustafa Kemal’le

Said Nursi’nin Mustafa Kemal’le görüşmesine gelince, konuşurken bacak bacak üstüne atması ve rahat bir edayla görüşlerini ifade etmesi, Hür Adam için garipsenecek bir hadise değil. (…) Nursi’nin bu duruşu, günümüzde, muktedirlerin ve mütegallibenin karşısında eğilip bükülen ilmiye sınıfı için bir ahlak dersi niteliğinde. (…)

Said Nursi’nin, sahip olduğu inanç ve düşüncelerle Mustafa Kemal’i etkilemesi gayet zordu. Kendisi bunun fakındaydı. Çünkü ikisi de ayrı dünyaların insanları olmuşlardı. Nursi, klasik İslam modelini temsil ederken, Mustafa Kemal batı kaynaklı yeni bir dünyanın temsilcisiydi, İçinde bulunduğu ve Nursi’nin de mensup olduğu dünyayı değiştirip yerine bu yenidünyayı kurmak istiyordu. Nursi’nin asıl mücadelesi, bu yenidünyayla idi. Bu yenidünya, batı dünyasıydı. Kurucuları da 17-18. asır filozoflarıydı. Nur Külliyatı’nınbüyük bir kısmı, Modernite ve Aydınlanma olarak adlandırılan bu yenidünyanın, felsefi temellerine yapılan eleştiridir. Nursi, Modernite’nin kurucu filozoflarını, dinsizlik ve inançsızlıkla itham eder. Bu itham yerindedir. Ondan önce, Hıristiyan dünyasının teologları, bu filozofların karşısında durmuş, onlara reddiyeler dizmişlerdi. Hıristiyan din adamlarının tanrı, din ve ahlak adına verdikleri mücadele, pek de bir şeye yaramamış, Hıristiyanlık elden çıkmıştı. Din, sosyal hayattan çekilmiş, kiliseye sıkışmıştı. Nursi’nin korkusu, aynı akıbetin İslam’ın başına gelmesiydi Aslında bu korku, bizzat bu yeni rejimin aracılığıyla gerçekleşiyordu. (…)

‘Hür Adam’ filminin, Nursi’nin sürgün yaşamının bazı sahnelerini tekrarlamak suretiyle, monoton bir izlenim bırakmasına rağmen, bir özgürlük savaşçısının söz ve tavırlarını resmederek, hayat hikâyesini vizyona taşıması bir başarıdır. Film kahramanının yaşam evrelerindeki fiziki ve kültürel şartlar ustaca canlandırılmış. Filmi izleyen kişi, Cumhuriyetin kuruluşunda gerçekleştirilen kültür devriminin, o dönemin insanı üzerinde ne tür bir travma yarattığına da bir nebze tanık olacaktır.

Prof. Dr. Yasin Ceylan, Radikal, 16.01.2011

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*