Said Nursî eğitimde rehber bir şahsiyettir

Eğitimden maksat, doğru fikirlerle birlikte fen, ilim, irfan ve mana eksenindeki değerlerle mücehhez bilgi ve becerileri insana kavratıp, fıtrata uygun bir halde yetiştirmeyi sağlamak olmalıdır.

İnsan odaklı bir değer olması gereken eğitim, sözkonusu mülâhazaların dışında ele alınıp uygulanması sağlandığında, insan denen varlığın, yaratılış maksadı dışında bir anlayış ve tarz, meydana çıkar ki; bunun adı eğitimden ziyade, şahsî uygulamaların öne çıktığı hal şeklinde değerlendirilmesi pekâlâ mümkündür.

Said Nursî, bu mülâhazaların dışında bir eğitim anlayışını öne çıkartarak, eğitimin ruhunun insan fıtra- tına uygun olmasını isteyerek, bu yönde, insan odaklı bir eğitimin yerleşmesini ifadeyle, bu metodu eserlerine yansıtır.

Ömrü boyunca eğitime önem vererek, insanların doğru eğitimle sağlam karakterli metodlar esas alınarak yapılmasını izhar etmekle birlikte, eğitimle alâkalı projelere dayalı çalışmalarında da, fıtrî bir eğitimin insan hayatında var olması gereğini izah ve ispat eder. Bu yüzden, eğitimde örnek ve rehber bir şahsiyet olarak görülmekte ve bilinmektedir.

Eğitim yoluyla, doğru bilginin kavratılması ve uygulanmasında ifade ettiği şu metod oldukça önemlidir. Der ki; ”Aklın nuru fü- nun-u medeniyedir. Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder.”1

Said Nursî’nin eğitimdeki bu yaklaşımı, insanı bir bütün olarak ele alıp değerlendirdiği görülmektedir. Dolayısıyla, insanın iki boyutu olan, madde ve ruh gelişiminde esas olması gereken, bilgi ve becerinin öğretilmesi gerçeğinden, fen ilim- lerinin yanı sıra, din ilimleriyle de mücehhez bir eğitim sisteminin zaruretini vurgulamaktadır.

Said Nursî’nin bu gerçekçi tesbitini gözardı eden veya bu yaklaşımlarla eğitime bakıp değerlendirme zaafı içinde olanların meydana getirdiği dayatmacı bir anlayışla, mevcut sistemi oluşturanların eğitimde sınıfta kaldıkları görülmektedir. Çok uzun yıllardır, mevcut sistemden şikâyetçi olunmasının altında hep bu gerçekler yatmaktadır. Fıtrî eğitim ekseninden uzak bir eğitim sisteminin meydana getirdiği en acı sonuçlardan birisi ise, cehalet denen acı- masız canavarın insan ve toplumların bünyesine hakim oluşudur.

Said Nursî, bu hastalığı uzun yıllar önce, keşif ve tesbit ederek, bu durumu ”Düşman” olarak izah ediyor. Çözümü ise, şu ifadelerle dile getirmiştir. Der ki;

“Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı, san’at, marifet (Eğitim) ve ittifak ile mücadele edeceğiz.”2

Mevcut eğitim sisteminin cehaleti yok etmede gücü, kuvveti, karakteri ve ruhuna hakim olan, şahsî fikir anlayışı ne derece geçerlidir? Doğrusu tartışılır. Çok uzun yıllardır, peşinde sürüklediği mevcut sistemin insanımıza kazandırdığı değerlerin tartışılır olmasında, önemli bir ölçü olduğu kanaatindeyiz. Eğitimin ide- olojilerden uzak, şahsa bağlı olmaması, mahiyet itibariyle ilim, fen ve mana eksenli bir yapı ile, demokratik değerlerle mücehhez olması gerekliliği, eğitimin ruhuna hakim unsurlar olmalıdırlar.

Bütün bu sebeplerden dolayı, Said Nursî, doğru eğitim anlayışı ile, çağımızda rehber bir şahsiyettir diyor, yönetimin ve insanımızın, onun fikirlerinden eğitim sahasında yararlanılması gerektiğine inanıyoruz. Zaten, başka da alternatif yoktur diye düşünüyoruz.

Dipnotlar:
1- Münâzarât, Sualler ve Cevaplar. 2- a.g.e. s. 29.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*