Said Nursî ve iktisad

Said Nursî Hazretleri günümüz insanının anlamada zorlanacağı bir şekilde hayatında iktisadı önemli bir düstür yapmıştır.

Kendisini tarif ederken, “Hem sako, hem fanila ve papucunu satmakla maişetini temin eden fakir-ul hal”(1a) denilmiş ve “Ne ile yaşıyorsun?” sorusuna karşı da “İktisad bereketiyle” şeklinde cevap veriyor.(1b) Ayrıca, ”Tevekkül, kanaat ve iktisad öyle bir hazine ve öyle bir servettir ki, hiçbir şey ile değişilmez” diyor.(1c)

Bu iktisadı yemesinde içmesinde olduğu gibi hayatının bütün safhalarında da uygulamıştır. Hele yeme içme konusunda Ali Ulvi Kurucu’nun ifadesiyle “Yemek için yaşamıyor yaşamak için yiyor.”1 1935 Eskişehir Hapishanesinde yazdığı İktisad Risalesi bu konuda bütün insanlığın ihtiyacı olan bir rehber konumundadır. O talebelerine de İktisad Risalesini okumalarını tavsiye etmiştir. “Sizler arasıra İhlâs ve İktisad lem’alarını ve bazan Hücumat-ı Sitte Risalesini mabeyninizde okumalısınız.”2 Lezzete izin olmadığını da şu şekilde ifade etmiştir: “Eskiden ekser İslâm aç değildi; tereffühe ihtiyar vardı. Şimdi açtır; telezzüze ihtiyar yoktur.”3

“Derd-i maişet zaruriyetine karşı iktisad ve kanaatle mukabele etmeye zaruriyet var.”4 “Lezaiz çağırdıkça, ‘sanki yedim’ demeli. ‘Sanki yedim’i düstur yapan Sankiyedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.”5 Dilimizin hoşlandığı için baklava ile peyniri kıyas ettiğinde bir kuruşluk peynirden on kuruşluk baklavayı tercih etmenin yanlışlığını şöyle izah ediyor: “Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa; ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız bir kaç saniye, ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zaikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek israfın en sefihidir.“6 Ayrıca güzel yemekler nefsi şımartmakta ve serkeş etmektedir.7

Said Nursî Hazretleri’nin yemekle ilgili iktisad uygulamalarından bir kaç örnek: “Günde bir tas çorba, bir bardak su ve bir parça ekmek kâfi gelirdi.”8 “Ramazanda üç ekmek bir kiyye pirinç bana kâfi gelmiştir. Hatta o pirinç, onbeş gün Ramazandan sonra bitmiştir.”9 “Dağda üç ay bana ve misafirime bir kiyye tereyağı, her gün ekmekle beraber yemek şartıyla bana kâfi geldi.”10 “Evet ondokuz sene bu gurbette yalnız ikiyüz bonknot ile şiddetli bir iktisad ile kuvvetli bir riyazet içinde kendini idare eden.“11 “O bedbahtlar, iktisadın harikulâde bereketini bilmiyorlar ve iki günde beş kuruşluk ekmek bana kâfi geldiğini görmemişler ki, bütün bütün asılsız bir evhama kapılıyorlar.”12 Talebelerinden Molla Hamid anlatıyor: “Sabahları çay, peynir akşamları ise bulgurlu çorba veya plav yaptırarak günlerimizi geçiriyorduk.”13 “Evde çok buğday olduğunu, getirip bol bol yiyeceğimizi ifade ettim. Üstad tebessüm ederek: “Kardeşim ben azlığı için, olmadığı için böyle yapmıyorum. Siz midenizi neye benzetiyorsunuz? Midenin üç hakkı üç hissesi var. Sadece birisi yemek içindir. Eğer böyle yapmazsanız da ölçüsüz doldurursanız, beş davarlık bir ahıra, onbeş davar doldurmaya benzer.”14 “1953’te Çamlıca’da köşkü olan Barlalı bir talebesi Üstadı oraya dâvet ediyor. Fevkalâde bir ziyafet vardı. Sofraya oturmadı. Bana bir parça ayrı verin diyerek bir ağacın altına giderek sadece bir kap yemekten bir parça yedi.”15 “Üstadımız çok az yerdi yediği zaman da beş saat geçmeyince tekrar yemek yemezdi. Üstadın yemekleri çok sade idi. Ekseri yemekleri şehriye çorbası, pirinç çorbası, sulu yemekler, yoğurt ve yumurta idi. Üstadımız onbeş günde bir et yerdi.”16

Üstad Bediüzzaman Hazretleri İktisad Risalesi’ni yedi nükteyle izah etmiştir. Birinci nüktede: İktisadın anlamı ve faydaları, ikinci nüktede; yeme içmede israfa düşülmemesi ve iktisadlı hareket etmek. Üçüncü nüktede: Lezzetleri kimlerin tercih edip kimlerin tercih edemeyecekleri. Dördüncü nüktede: İktisadın berekete sebep olması. Beşinci nüktede: İktisad edenin geçim sıkıntısı çekmeyeceği. Altıncı nüktede: İsraf ile cimriliğin farkı. Yedinci nükte: İsraf ve hırsın zararları, iktisad ve kanaatın faydaları.

Birinci nüktede israfın faydaları altı madde halinde açıklanıyor: “1- İktisad hem bir şükrü manevî. 2- Hem ni’metlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet. 3- Hem kat’î bir surette sebeb-i bereket. 4- Hem bedene perhiz gibi bir medar-ı sıhhat. 5- Hem manevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet. 6- Hem ni’met içindeki lezzeti hissetmesine ve zahiren lezzetsiz görünen ni’metlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir. “

İkinci nüktede vücudu bir saraya benzeterek dil ve midenin konumunu belirttikten sonra dil’e ne kadar bahşiş verilebileceğini izah etmektedir. “İşte, madem ağızdaki kuvve-i zaika bir kapıcıdır; mide, cesedin idaresinde bir efendi ve bir hâkimdir. O saraya veyahut o şehre gelen ve sarayın hâkimine-mide- verilen hediyenin yüz derece kıymeti varsa kapıcıya -dil- bahşiş nev’inden ancak beş derecesi muvafık olur.“ Bu ölçünün dışına çıkarak bir kuruşluk peynir yerine on kuruşluk baklavayı tercih etmenin “zararlı bir israf” olduğunu, Hakikat Çekirdekleri’nde ise bunun “israfın en sefihi” olduğunu söylemektedir. Ve yeme konusunda “Lezaiz çağırdıkça ‘sanki yedim’ demeli” diyerek bunun prensip edilmesini söylemektedir. Aynı maddede israfın zararları beş madde halinde anlatılmaktadır.

1- Mideyi karıştırır. 2- İştaha-i hakikiyi kaybeder. 3- Tenevvü-ü et’immeden gelen sun’î bir iştiha-i kazibe ile yedirir. 4- Hazımsızlığa sebebiyet verir. 5- Hasta eder.

Üçüncü nüktede ise insanları dillerinin konumuna göre iki gruba ayırarak kimlerin hangi şartlarda lezzetleri tercih edebileceklerini kimlerin de lezzetleri tercih edemeyeceklerini izah etmiştir.

1- Kuvve-i zaikası –dil- kapıcı olanlar: a- Ehl-i gaflet, b- Ruhen terakki etmeyenler, c- Şükür mesleğinde ileri gitmeyenler.

2- Kuvve-i zaikaları Rahmeti İlâhiyenin matbahlarına nazir ve müfettiş olanlar yani dillerinin midenin üstünde bir konumda olanlar: a- Ehl-i şükür, b- Ehl-i hakikat, c- Ehl-i kalb. Bu grubun dillerinin görevleri: 1- Nimet-i İlâhiyenin envaını tartmak, 2- Tanımak, 3- Bir şükrü manevî suretinde cesede ve mideye haber vermek. Bu grubun dilleri 1- Kalbe 2- Akla 3- Ruha bakar. Ancak bu grupdaki kişiler altı şartla lezzetleri tercih edebilirler: 1- İsraf etmemek. 2- Sırf vazife-i şükraniyeyi yerine getirmek. 3- Enva-i niam-ı İlâhiyeyi hissedip tanımak. 4- Meşrû olmak. 5- Zillete dilenciliğe vesile olmamak. 6- Dili şükürde istimal etmek.17

Evet Üstad Hazretleri iktisada şöyle bir mana da yüklemektedir: “Öyle de, ahlâk-ı aliye-i Peygamberiyeden (asm) olan ve belki kâinattaki nizam-ı hikmet-i İlâhiyenin medarlarından olan iktisad.”

Ayrıca İşaratü’l-İcaz’da hem kuvvelerle hem de fıskla bir bağlantı kurulmuştur: Kuvvelerle ilgili olarak sayfa 29’da İhtar: Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, yutmak ve konuşmak gibi füruatında da üç mertebe mevcuttur” denmektedir. Buradaki ifadeye göre yeme ve içmede vasatın dışına çıkılırsa israf olduğu için sırat-ı müstakimin dışına çıkılmış olur. Sırat-ı müstakimin manasına baktığımızda: Şecaat, yiğitlik, iffet (harama ve yasak şeylere yeltenmemek, doğruluk) Hikmet (Kâinattaki ve yaratılıştaki İlâhî denge)’in mezcinden hülâsasından hasıl olan adl ve adalete işarettir. Şu halde kuvve-i şeheviyenin yemek içmek gibi füruatında üç mertebe olduğuna göre yemek ve içmekte israfa gidilmesi kuvve-i şeheviyenin ifrat kısmına girdiği için sırat-ı müstakimden çıkmaktır. Yemede tefrit emanet olan vücudun hayatını idame edecek kadar beslenmemek, vasat ise, israfa girmeden sünnete uygun bir yemek içmekdir ki, o da doğru olanıdır. Bu konu ile ilgili İşarat’ül-İcaz 215’te fısk bölümünde bir atıf var. Fısk’ın tanımına baktığımızda “haktan udul, ayrılmak, hadden tecavüz. Fısk’ın menşe-i kuvvei akliye, gadabiye, kuvve-i şeheviye denilen üç kuvvetin ifrat ve tefritinden neş’et eder” denilmektedir.

Dolayısıyla sayfa 29’a dönersek yeme içmede kuvve-i şeheviyenin üç mertebesi vardı. Öyleyse yeme içmede ifrat bölümünde olmak fıska girmek demek oluyor. “Evet ifrat ve tefrit delillere karşı bir isyandır. Yani sahife-i âlemde yaratılan delail, uhud-ü İlâhî hükmündedir. O delaile muhalefet eden, Cenâb-ı Hakk’a fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur.”

Ayrıca bu asırda israfat ve iktisatsızlık, kanaatsızlık ve hırs yüzünden bereket kalkmıştır.18 Ahir zamanda yaşanacak olan kaht ve açlığa karşı Üstad Hazretleri “Risale-i Nur Şakirtleri kanaat ve iktisat düsturlarıyla bu nevi hastalığa da mukabele ederler inşallah” 19 ve ”iktisad ise, bu zamanda herkese lâzımdır”20 demiştir.

Cevat Çakır

Dipnotlar:
1a- Emirdağ, 124, Bediüzzüman Said Nursî
1b- Emirdağ, 18, Bediüzzaman Said Nursî.
1c- Mektubat, 19, Bediüzzaman Said Nursî.
1- Tarihçe-i Hayat, 16, Bediüzzaman Said Nursî.
2- Kastamonu Lâhikası, 172, Bediüzzaman Said Nursî.
3- Mektubat, 461, Bediüzzaman Said Nursî.
4- Kastamonu Lâhikası, 74, Bediüzzaman Said Nursî.
5- Lem’alar, 202, Bediüzzaman Said Nursî.
6- Lem’lar, 203 Bediüzzaman Said Nursî.
7- Kastamonu Lâhikası, 104, Bediüzzaman Said Nursî.
8- Kastamonu Lâhikası, 80, Bediüzzaman Said Nursî.
9- Mektubat, 69, Bediüzzaman Said Nursî.
10- Mektubat, 69, Bediüzzaman Said Nursî.
11- Emirdağ Lâhikası, 18, Bediüzzaman Said Nursî.
12- Emirdağ Lâhikası, 23, Bediüzzaman Said Nursî.
13- Son Şahitler, 205, Necmeddin Şahiner.
14- Son Şahitler, 208, Necmeddin Şahiner.
15- Son Şahitler, 384, Necmeddin Şahiner.
16- Son Şahitler, 260, Necmeddin Şahiner.
17- Lem’alar, 202, Bediüzzaman Said Nursî.
18- Kastamonu Lâhikası, 119, Bediüzzaman Said Nursî.
19- Kastamonu Lâhikası, 132, Bediüzzaman Said Nursî.
20- Emirdağ Lâhikası, 93, Bediüzzaman Said Nursî.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*