Şam Zirvesine doğru

Sepetiseyrek petroladamın acelesi var… Belki de onu 11 Eylül’de rehin alanların… İster gönüllü–ister gönülsüz, bir yeni cinayetin yoluna girmiş görünüyorlar. Hasis menfaatleri uğruna dünyayı felâkete atmak isteyenlere Afganistan’da yeterli tepki verilmeyince, tahripkâr ve saldırgan deccaliyet bu defa dünyanın kalbine yöneldi. Deccalce yeni bir deneme: Dünyanın dayanma gücünü Ortadoğu’da deneyecekler. İnsanlık için ne kadar korkunç değil mi?

Savaş karşıtlarının girişimleriyle canileri hafakanlar basıyor ve teşebbüslerine hız veriyorlar: Semavî dinlerin temsilcileri, ilim adamları, insanî teşkilât yetkilileri ve çevre bilimcileri “çocukları bile güldüren sebeplerle” Irak’a yönelenlerin en büyük hasımları… Dedik ya aceleleri var… Yerden, semâdan ve denizden gelen İlâhî ikâzlar, bu Nemrut ve Firavun meşreplerin küfrünü ve inadını arttırıyor, zalim trenini frenleyeceğine, ateşliyor adeta…

Mağlubu insaniyet, medeniyet, çevre ve ihtiyar dünyamız ve galibi hiç olmayan “muhtemel savaş” öncesinde “savaş karşıtlarının” barış için bir şansları daha kaldığı kanaatindeyiz: Şam Zirvesi… AB dönem başkanı Papandreu’nun teklif ettiği gibi, İslâm ülkeleriyle AB ülkelerinin en üst düzeyde katılacakları zirve, hem dinozorları durdurur, hem de ihtiyar dünyamızı bu badireden kurtarır. Şam Zirvesi, muhtemel bir savaş sonrasında, Yahudilerin ağırlıkta bulunduğu dinozorların aralarında Ortadoğu petrollerini paylaşamayacaklarını da göstereceğinden, hasis tüccarların menfaat ateşi de azıcık sönebilir. Ümitsiz komutan, ABD ve İngiltere ordularını komuta etmekten vazgeçebilir. Şam’ın hem İsevilerce, hem de Müslümanlarca büyük mânâlar ihtiva ettiğini elbette biliyoruz. Şehid Yahya (as) ve Zekeriya’larla (as) Şehid Hüseyin’in (ra) çağrılarının Şam’da olduğuna, insanlık için canlarını seve seve veren bu kahramanların çağrına Mesih’in (as) çoktan “Lebbeyk” dediğini İsevî ruhanileri de bildiklerinden, Şam Zirvesinin hayatî önemi haiz olduğuna inanıyoruz. Deccaliyete karşı İsevilerle Müslümanların ittifak etmeksizin insanlığı koruyamayacağını 11 Eylül’den bu yana anlayamayanlar, bilmeden belki de “deccal ordularına” yardım ediyorlar. Gerçi bu savaşın ateşli taraftarı bazı Yahudilerle, din düşmanı saldırgan hareketlerin başları Şam kelimesinden fevkalâde ürküyorlar. Yahya ile Zekeriya’nın (as) masum kanları onları korkutuyor. Tıpkı istibdadın kılıncına başını uzatmış Şehid Hüseyin’in kanından ürken bizdeki hanedan mensupları ve dinozorcuklar gibi…

Korkunun ecele faydası yok. Şam’ın çağrısına savaş öncesi uyulmazsa bile, savaştan sonra mutlaka uyulacaktır. Gönül arzu ederdi ki, ikbalinin zirvesinde sarsılmakta olan ABD, tarihi tehcir ve kitallerle dolu Beni İsrail ve Anadoluya ümit iddiasında bulunan AKP bu çağrıyla parçalanmaktan kurtulsunlardı. Muhtemel savaşa isteyerek–istemeyerek verilecek destekle Irak bombalanır, yüzbinlerce mazluman ölürse, savaşa taraf olanların akibeti Colombia’nın akibetine döner. Allah korusun…

Beni İsrail tarih boyunca mânevî radarlara kilitlenmişçesine kaderin acı fetvalarına katkıda bulundu, durdu. Mucizeler karşısında şirretleşerek peygamberlerini katletmekten, ta zamanımıza kadar bugün nükleer bombalarla donatılmış yerkürenin pimini çekmeye ne kadar heveskâr olduğunu dehşetle müşahede ediyoruz. Wolwovitz’den Perle’ye… Şaron’dan Kissinger’e, Safir’den Soros ve Netenyahu’ya kadar. Yalan, hile, şantaj, sahtekârlık ve rüşvetle dünya medyasının önemli kısmını kontrolünde tutan ve bazı önemli diplomatları parayla satın alan insaniyet düşmanlarının “hayasızca” nükleer silâhları kullanmaktan bahsetmeleri ne kadar korkunç… Medyadan tıs yok. Zavallı ahmaklar!… Yok olacak yalnızca Irak değil. Üzerinde yaşadığınız gezegen, parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya… Bu şartlarda Colombia mekiğinden farkınız ne?

Tayyip rüzgârı ani çıkmıştı… Sonra Selanikler Hanedanının diktatörlüğünden canı yanmış Anadolu’ya adeta can simidi oldu… Şimdiye kadar bürokratını bile aşamayarak ne İsa’ya, ne de Musa’ya yaranamayan AKP iktidarı topraklarımıza “deccaliyeti” konuşlandırıp, Kuzey Irak cephesini açtırırsa, efsane yalnızca bir balona döner ve o balonu da Kemalistlerimiz küçük bir hareketle parçalarlar… Bu bir kehanet değil. Emperyal Otelini gündeme taşımaya çalışan Baykal’ın etrafında, AKP’yi parçalayacak kadar kaplanın olduğunu Gül de, Tayyip de bilirler… Bu arada Tayyip’in ümitsiz konuşmalarıyla Müslümanların duâlarının önüne geçtiğini ve takım ruhunu zedeleyeceğini de belirtmek istiyorum.

Teknolojinin katillerin elindeki bıçağa dönüştüğüne tarih sıkça şahit olmuş. Bilhassa son yüzyılımızda 11 Eylülle birlikte ABD, İngiltere ve İsrail’deki teknoloji ile enstitülerin, Saddamın kitlesel imha silâhlarından yüzlerce defa insanlık için dehşet şaçtığı herhalde ortaya çıktı. Afganistanı yerlebir eden deprem bombaları, Himalaya mağaralarındaki denemeler ve papatya saçan bombalar. Her türlü zararlı zehrin üretildiği, deneyin yapıldığı ve din üzerindeki hayatı bitirmeye yönelik çalışmaların yapıldığı bu enstitüler de “Şam Zirvesinde” konuşulacak. Kolombia Mekiğinde bir araya gelmiş “İsevî-Müslüman” karşıtı ilim adamlarının hangi faydalı-zararlı bilgilerle dünyaya yöneldiklerini bilmiyoruz. Yalnızca 1945’te, İsevîlere karşı kurulan ittifakın bu yolculukta da oluştuğunu ve hatta o günlerden kalan muharrif bir Tevrat’ın da adeta o ittifağa senet niteliğinde beraberlerinde taşındığına şahit oluyoruz. Ne birinci dünya savaşında, ne de ikinci dünya savaşında Yahudiler maksatlarına ulaşamadılar. Bilâkis beklentilerinin aksiyle karşılaştılar. Beni İsrail’in, dinsizlik ve ahlâksızlıkla yola çıkmış deccal ordularına Ortadoğuda verdiği desteğin de akibeti şimdiden görülmeye başladı. Gönül isterdi ki, Ramon; semada Allah’ı istihza ile arayan ve sonra da yere çakılan Rus kozmonot Gagarin’in safından yer almasaydı… Allah’ın azamet, kudret ve cemalini temaşa eden dindar Amerikalı astronotların safında yeralsaydı…

Netice olarak AKP’ye bir tavsiyemiz var: Tıpkı demokratlar gibi Anadolu’yu ayağa kaldırıp Türkiye’yi adeta “canlı kalkan” haline getirseniz ve samimî bir şekilde AB ile savaş karşıtı ittifağına giderseniz; hem kendinizi, hem de Ortadoğu’yu ve belki de dünyayı kurtarmış olacaksınız… Kolay olmadığını biliyoruz fakat alternatifinin de olmadığını biliyoruz. Zilletle yaşamaktansa, izzetle dik durmayı tecih etmek istemez misiniz?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*