Şam-ı Şerif Bağdat’a hiç benzemez

Dünyada tarihin manevî dokusuyla bütünleşmiş şehirlerin sayısı azdır. Tarihî çağları bağrında toplamaya gelince iyice azalır. Arapların “Şerefü’l mekân bilmekîn” tabirince o şehirleri şereflendirmiş olanlar insanlığın rehberleri olunca, Şam-ı Şerif Mekke ve Medinetü’n- Nebi’den sonraki muallâ yerini alır.

Topraklarında belki de binlerce peygamberin gezindiği, yüzlercesini ağuşunda tuttuğu ve on binlere varacak sahabiyi misafir ettiği Şam-ı Şerif’in, nazlı Dicle’nin kıyısına sonradan yerleşmiş Bağdat’a benzemeyeceğini sizler de bilirsiniz.
Hz. Zekeriyya, Seyyidina Yahya (a.s.) ve Bünyamin’le her gece her gece zikir halkasını kurarak, Şeyh-i Arabî; Mevlânâ Halid ve tarikatın yüzlerce aktabıyla tevhid halkasına Mesihileri çağıran bu şehir ne Bağdat ile, ne de Kahire ve Zeytuniyya ile karşılaştırılamaz. Şam-ı Şerif’in gecelerinde Dımeşk’in kalbine kulağını dayayanlar, hâlâ Mesih’in ayak seslerini, Zeyneb’in hıçkırıklarını ve Hz. Bilâl’in yanık ezanlarını duyacaklardır. Gündüzleri gecelerine baskın gelmese de geri de kalmaz. Şah-ı Şüheda’nın hürriyet sadasını ve sevgili Sultan Selahaddin’in zafer narasını gözlerinizle görürsünüz, Şam’da.

Medinetü’n-Nebi’de kurulmuş Suffe medresesinin ilk şubesinde Ebu Derda’nın rivayetinde ders talimleri aklınızı başınızdan alır… Seyfullah’ın Mute’deki kılıç şakırtılarını Şam’dan duyar ve Hz. Halid’le burada yüzleşirsiniz. Medinetü’n-Nebi’den nebean eden hakikî medeniyetin Şam-ı Şerif üzerinden dünyanın Asya ve Avrupa’sına ve hatta Amerika’sına aktığını bilemeyenler, Dımeşk’i yeterince tanımış olamazlar. Onu Keyravan’dan, Darulbeyda’dan, Tuleytula’dan, Sevilla, Gırnata ve Kurtuba’dan soranlar mahiyetini biraz daha iyi öğreneceklerdir.

Şam-ı Şerif ahir zamanda hükmedecek semavî dinlerin bir nevi kesişim veya ittifak şehridir. Emevi Camiine yaslanmış kiliseyi görenler, Papa Johannes Paul’un bu mescitte ne aradığını hissedebilir. Bir de kürsüsünden hâlâ yankılanan yüz sene önceki ahir zaman hutbesini az-çok dinlemişlerse, Mesihi de ve Mesih’in izinde yürüdüğü Nuranî zatı da iç pencerelerinden seyreder.

Şam-ı Şerif’in İstanbul’a baktığını da vurgulayalım. Güzeller Güzeli’nin ahir zamanı anlatan mu’cizevî sözlerinin bir kısmı İslâm başşehirleriyle alâkalı olunca, hadisçilerin bir çoğu Şam-ı şerif ile İstanbul’u karıştırmışlar. Zamanın dehşetli iman-küfür muharebesine sahne olma cihetiyle Şam-ı Şerif ile İstanbul ilişkisi, en az Mesih ve Mehdi münasebetleri kadar manidardır. Mehdiyyetin maddî coğrafyasını zabt etmeden Deccal’in Şam-ı Şerif’e ulaşamayacağı artık bir hakikat oluyor.

ŞAM-I ŞERİF MESİH’İN DE KALESİDİR

Özü dinsizlik, kimliği imansızlık, usûlü vahşet, metodu nifak ve şikak olduğu halde Hıristiyan Batı’nın pelerine bürünmüş deccaliyetini, Müslümanlar on sene önce Bağdat ve Basra’da tanıyamadıkları gibi bugün Şam önlerinde de tanımakta zorlanıyorlar. Semadan Kerbelâ’nın şehid kokan topraklarına zulüm ve vahşet kusmak üzere harekete geçmiş uçakları İsa’nın nuzülüyle karıştıran o kadar Cibalî çıktı ki aramızdan… Süfyan’ın yolunda yürüdüğünü yüzlerce defa Risâle’lerde okumuş olanların Süfyan ile Deccal’in aynı proje çerçevesinde çalıştıklarını yine aynı eserlerden okuyamamaları, maalesef bize pahalıya mal oldu. Nazarları geçmişin kalıplarında donmuş tufeyli bakışlılar, komünizm veya deccaliyet denince hep Kuzey’e bakıp bakıp duruyorlar. Globalleşmeyi anlayabilselerdi, deccaliyetin kıt’aları nasıl zabt edebileceğini de anlarlardı. İnanıyoruz ki kader, bu çocuk bakışlı Cibalilerin hatalarından dolayı Şam-ı Şerif’e ahir zamanın habislerinin elleri dokunmayacaktır. Şam-ı Şerif’in muhafızları arasında Mesih’in olduğunu unutanlar, öyle çarpılacaklar ki…

ÇARPILIRLAR…

Hülagû’yu, Basra ve Bağdat’ı tahrip etmede kimlerle karşılaştırabiliriz ki… Bir medeniyetin yedi yüz-sekiz yüz senelik zenginliğini Dicle’ye döken Birinci Deccal’in kıydığı cana ve yaktığı vatana Troçkist Neocon’lardan başka tarih boyunca yetişebilecek bir başka barbarlık söyleyebilir misiniz? Kandırmaca ve hilede deccaliyetin süfyaniyetten farkı olmaz. Birisinin parolasında inkâr-ı uluhiyet, diğerinde ise inkâr-ı risâlet yazılı… İttifak ettiklerinde, ne zaman ve nereden saldıracaklarını kestirmek çok zordur. Düne kadar bu vahşeti “Moskof!” diye nitelerken, aynı cereyanın Pentagon’u esir alacağını ve BOP programıyla İslâm coğrafyasını çekirgeler gibi tar u mar edeceğini de bilmemiz lâzımdı. BOP’da vazifeli dindar siyasetçilere ve tetikçi Arap Birliği’ne bel bağlayanların, İslâm dönemi Mavera’ün-Nehir ve Mezopotamya tarihlerini acilen yeniden gözden geçirmelerini istiyoruz. Çingiz ile Hülagû’nun yardımcıları konumundaki bazı İslâm âlimlerini gördüklerinde BOP’u daha kolay anlayacaklarını ümit ediyoruz.

Beşşar’ın zulmünü Beşşar’a, Hafız’ın vahşetini Hafıza vermemizi âyet emrediyor. Deccaliyeti ve zulmü dizginleyerek “Vela teziru vaziretin vizra uhra” (En’am 164) âyetinin Kur’ân’da müteaddit yerlerde zikredilmesi bize çıkış yolu göstermelidir. Dehşetli üfürükçülerin üfürmesiyle oynayacak İslâm kökenli politikacılarla Şam-ı Şerif mutlaka çarpacağı kanaatindeyiz. Bediüzzaman’ın Kemalizme karşı verdiği 28 senelik şanlı demokratik mücadeleyi görmeyenlerin gözlerine bugünkü Türkiye’yi göstermek lâzım. Hiçbir Arap diktatörünün zalimane icraati, Kemalizmin topuğuna yetişemez. Yetişir diyenlerin Kemalizmin mahiyetini yeniden Bediüzzaman’dan dinlemeleri gerekiyor, kanaatindeyiz.

Şam-ı Şerif’i ne Bağdat ile, ne Kabil ile karşılaştırmadan, Kenar-ı Dicle’de Basra’ya gözyaşı döken şaire de kulak vererek.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. İsmail Cebecili 19.12.2011
    Evet, Büyük Mürşid; “ben kendim gördüm: …mütedeyyin iken âmi bir adam, beride ilme mensubiyeti varken, eskiden beri İslâm düşmanı olan bir kâfirin mağlûbiyetiyle ağlamak derecesinde bir mahzuniyet ve Âl-i Beytten seyyidler cemaatinin bir kâfire karşı mağlûbiyetinden mesruriyetini gördüm,. … bir geniş daire-i siyaset hâtırı için böyle kâfir bir düşmanı, mücahit bir seyyide tercih” edildiğini demektedir.
    “Âl-i Beytin büyük bir mürşidi”nin cemiyeti ve seyyidler cemaati”nin önderlik edeceği bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve mimsiz medeniyet, sefahat ve dalâlet ve İslâma ettiği ihanetin cezasını elbette çekecektir.
    Olaylar Şam’ın istila edilemeyeceğini göstermiştir.
    BOP, BOP Gönüllüleri, Cengiz Ve yardakçıları, Cibali Babalar, Deccal, Süfyan, Hz. Mesih, Mehdi, Endülüs, Irak, Suriye, Bağdat, Şam-ı Şerif; tarih, coğrafya, siyaset, uluslararası ilişkiler, ilahiyat, edebiyat hepsi bir arada……Tebrik, binler tebrik…

İsmail Cebecili için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*