Şanlıurfa’da sevgi seli

Image

Şanlıurfalılar, 23 Mart 1960’da, 82 yıllık ömrünü şehirlerinde tamamlayan Bediüzzaman Said Nursî’ye bağlılıklarını ve sevgilerini, vefatının 50. yıldönümü vesilesiyle yapılan anma etkinliklerinde bir kez daha gösterdiler. Gazetemiz sahibi Mehmet Kutlular, Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, Sosyolog Müfit Yüksel, Yrd. Doç. Dr. Atilla Yargıcı ve Yrd. Doç. Dr. Adem Ölmez’in katıldığı “Bediüzzaman ve Demokratik Açılım” panelinde tam anlamıyla bir sevgi seli yaşandı.

ŞANLIURFA’DA BEDİZZAMAN SAİD NURSİ SEVGİSİ SALONA SIĞMADI

MANEVİYATTAKİ BOŞLUĞU BEDİÜZZAMAN DOLDURDU

Bedıüzzaman Said Nursî’nin, 23 Mart 1960’da, seksen iki yıllık ömrünü tamamladığı Şanlıurfa’da, vefatının 50. yıldönümü vesilesiyle yapılan anma etkinliklerinde, Şanlıurfalılar çok büyük bir vefa örneği göstererek, kendilerine duâ eden Bediüzzaman’ın, zamanında cenazesinde sahip çıktıkları gibi, şimdilerde de programlarına, dâvâsına, hizmetlerine sahip çıkıyorlar. En son yapılan ve ‘İşte geniş salon’ denilen Mozaik yine düşünce gelişimi karşısında fizikî gelişim olarak yeterli olamadı. Demek ki düşünce, maddi gelişmelerin çok daha ilerisinde gelişiyor.

Taşıyla, toprağıyla, genciyle yaşlısıyla, ölüsüyle dirisiyle Bediüzzaman’ın duâsını almış Urfa, âlem-i İslâm’a açılan bir kapı olarak, şehrin maneviyâtının oluşumuna ve İbrahim Peygambere, Eyyüb Peygambere ve diğer peygamberlere lâyık bir ruh kazanabilmek çabasını yoğun şekilde sürdürmektedir. Bunu Bediüzzaman’ın paneline yaşlısıyla, genciyle, çoluk çocuğuyla gösterdikleri yoğun ilgi ile gösterdiler. Şanlıurfa’da, 50. yıl anma ve anlama etkinlikleri çerçevesinde, “Bediüzzaman ve Demokratik Açılım” paneline, Yeni Asya Gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, Yeni Asya Gazetesi genel yayın müdürü Kâzım Güleçyüz, sosyolog Müfit Yüksel, Harran Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Atilla Yargıcı ve panel yöneticisi olarak da, tarihçi Yrd. Doç. Dr. Adem Ölmez katıldılar.

Kutlular yapmış olduğu açış konuşmasında, “Artık tabuları konuşmalıyız. Tabularla demokrasi olmaz. Bu da ancak millî bir mutabakat ile olacaktır. Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerinde ortaya koyduğu yaklaşım, yeni yeni konuşulmaya başlandı. Dileğimiz bu açılımın, düşmanlıklar taşımadan, kardeşlik ruhu içerisinde daha ileri düzeyde gelişmesi ve neticelendirilmesidir. Antidemokratik uygulamalardan en fazla zarardide olmuş olan bizleriz. Ama hiçbir kazanım da bedelsiz değildir. Bu açılımın altında baskı dönemlerinde işinden olan, aşından olan, maddî dünyasının düzeni bozulan inançlı insanlar ve özellikle de başörtülüler vardır” sözleriyle konuya temas etti. Ana dilin serbest olmasına, Müslümanların temel değerlerinin dinden geldiğine, demokrasinin daha köklü gelebilmesi için de her bireyin, “neme lâzım değil, bana lâzım” demesi gerektiğine işaret etti.

YÜKSEL: ZAMANA KARŞI YENİ BİR HAREKET OLUŞTURDU

Sosyolog Müfit Yüksel ise, Bediüzzaman’ın yetiştiği coğrafyadaki sosyal ve siyasi hareketliliğe dikkat çekti. Yüksel, “1800’lü yıllarda siyasi ve dini otorite ağalık ve Kâdirîlikten Nakşibendîliğe geçti. Tâ Cumhuriyete kadar bu bölgede Nakşî tarikatı otoriteyi sağladı. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde yeni rejim din karşıtı, modernist bir temeli esas alması dolayısıyla tüm Türkiye’de olduğu gibi Doğu bölgelerinde de geleneksel İslami yapı bozulmaya, çökertilmeye başlandı. Cumhuriyete kadar devletle hiçbir problemi olmayan Nakşî şeyhleri, devletin İslam aleyhtarı rejimi ile devlete muhalif konuma geçti. Özellikle Şeyh Said isyanı iplerin koptuğu bir nokta olmuştur. Bu sürede birçok şeyh sürgüne gönderilip, ağır cezalarla cezalandırılmıştır. Bu zamanda Bediüzzaman da, Şeyh Said İsyanı gerekçe gösterilerek sürgüne gönderilen alimlerden birisiydi” diyerek, tarihsel sürece ve Halidîlik ekolü ile Bediüzzaman ekolünün ortak noktalarına dikkatleri çekti.

Yüksel, Bediüzzaman’ın içinden çıktığı mümbit toprağa da işaret ederek, bu coğrafyanın mayasının çok temiz olduğuna ve pek çok alimler yetiştirdiğine işaret etti. Enbiyanın ekserisinin de bu coğrafyada zuhurunun da, bu topraklardaki mana zenginlinin bir göstergesi olduğunu ifade etti. “Halidîlik ekolünün medrese ve tekkeleri yaygınlaştırması ve din ilimleri ile fen ilimlerinin birlikte gerekliliği bu süreçte kendini göstermiştir” diyen Yüksel, “Bediüzzaman ise, zamana karşı yeni bir hareket oluşturarak, Medresetü’z-Zehra modelinin bölgedeki problemleri ortadan kaldıracağını ifade etmiş ve bu yolda pek çok adımlar atmıştır” diyerek sözlerini tamamladı. Kapanış konuşmasında Adem Ölmez, Şerif Mardin’in bir sözünü naklederek, “Cumhuriyet pek çok reformlar yaptı. Bu reformlar, dinî pek çok şeyleri ortadan kaldırdı. O kaldırılan boşlukları ise, Bediüzzaman doldurdu” ifadesini kullandı. Durum onu gösteriyor ki, önümüzdeki yıllarda çok daha zengin muhtevalı konuşmalar ve renkli düşünce yelpazesinde konuşmacılar Bediüzzaman’ı anlayıp, anlatacaklar.

Çıkışta gazetemizin yazarlarından Kâzım Güleçyüz, Sabahaddin Yaşar ve İmtiyaz sahibimiz Mehmet Kutlular kitaplarını imzaladılar. Paneli kaydeden Kanal Urfa Televizyonu, tekrar olarak vereceklerini açıkladı. SentezHaber.com internet sitesinden de ileriki günlerde paneli izleme imkânına sahip olabileceksiniz. Panelle ilgili fotoğraflara www.sentezhaber.com galeri bölümünden bakabilirsiniz.

GÜLEÇYÜZ: RİSÂLEİ NURLAR BİR MANEVİ ÜNİVERSİTE

YENİ Asya Gazetesi genel yayın müdürü KâzımGüleçyüz, yeni anayasanın topyekün bir değişimine ihtiyaç duyduğunu ifade ederek, pek çok farklı alanlardaki açılım paketlerinin, olgunlaşmamış demokrasinin nedeni olduğunu belirtti. Ayrıca Bediüzzaman’ın Medresütü’z-Zehra üniversite projesine vurgu yaparak, “Bugün ülkede cehalet, fakirlik (zaruret) ve ihtilaflar varsa, işte bu projenin hayata geçirilmemesinin bir sonucudur. Gerçi Risâle-i Nurlar bir manevi üniversite olarak işliyor, ama bunun maddî teşekkülü ile birlikte bizdeki eğitim sisteminin de gözden geçirilmesi gerekir” dedi. Gerekçe olarak da, “Sadece fen ilimlerine vurgu yapan bir sistem, oradan yetişen insanlara ‘hile ve şüpheler’ vermiştir. Onun için de kafası karışık insanlar, sadece diploma sahibi olmuşlardır” diyerek sözlerini tamamladı.

ÖLMEZ: BEDİÜZZAMAN, DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN SEMBOL İSMİ

PANELyöneticisi Adem Ölmez ise, Bediüzzaman’ın demokrasi mücadelesinin davranışlarıyla sembol bir isim olduğuna dikkat çekerek, “Baskılara, sürgünlere, susturmalara karşı yazdıklarıyla ve yaşadıklarıyla mücadelesini sürdürmüş ve Türkiye’nin bugün gelinen demokrasi serüveninde özel bir yeri olmuştur” dedi.

YARGICI: MEDRESETÜ’Z- ZEHRA DEVLET PROJESİ OLMALI

HARRAN Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Atilla Yargıcı da, hakiki dindar bir insanın terörist olamayacağına vurgu yaparak, “Müslüman olmayanlar insanlık kardeşimiz, Müslüman olanlar ise din kardeşimizdir” dedi. Yargıcı, Medresetü’z- Zehra’nın bir devlet projesi olabileceğine işaret etti. Yargıcı ayrıca, “Laikliği dinsizlik olarak uygulamak, din karşıtlığını; ırkçı yaklaşımlar ise, ayrılıkçılığı netice verecektir” dedi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*