Şarktan bir yıldız daha kaydı

Birçoğumuzun zannettiği gibi hayat, yalnız insanın doğumu ile ölümü arasındaki bir zaman dilimi değildir.

İnanan insanların nazarında, ruhlar âleminden başlayan bu hayat yolculuğu, Üstad Hazretlerinin tâbiriyle; ana rahminden, çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, mahşerden ve sırattan ebedler memleketine kadar uzanıp giden bir zaman yelpazesidir. Hayat yolculuğu, türlü türlü imtihanlarla dolu olduğundan, hastalıklar, musîbetler, belâlar, sıkıntılar, zenginlik, fakirlik, mal ve evlât gibi her şeyin bir imtihan vesilesi olduğunu Yüce Rabbimiz haber vermektedir. Yaklaşık on beş gün önce Ankara’da ameliyat olan kardeşine başvurmak için giden Sıddık Altun Ağabey, Ankara’dan uçakla Van’a gelir ve gece Van’da kalarak ertesi gün otobüsle Patnos’a gider. Yol üzeri olan köyünde otobüsten inerek karşıya geçmeye çalışırken, karşı yönden gelen bir araç kendisine çarpar. Hemen Ağrı Devlet Hastanesi Yoğun Bakım servisine kaldırılır ve tedavisine başlanır. İlk iki gün şuuru ve bilinci açık olan Sıddık Ağabey çorbasını içmekte, hatta ayaklarıyla abdeste giderek namazlarını kılmaktadır, üçüncü gün ise fenalaşarak yaklaşık beş gün cansız bir şekilde sadece cihaza bağlı olarak hayatiyetini devam ettirir. Pazar günü Erciş’teki kardeşlerle ziyaretine gitmiştik ve Faik kardeş, doktorlar kendilerine, bütün organlarının iflâs ettiğini ve her an ölümünü beklediklerini söylemişler. Duâdan başka elimizden bir şey gelmiyordu, çaresizlik içerisinde bizler Erciş’e hareket ettik.

Sürekli telefonda bilgi alıyorduk, Pazartesi sabahı Faik kardeşi arayınca, “Ali kardeş mu’cize eseri babam gözlerini açtı, beni yoğun bakımdan çağırdılar, gidip ziyaret ettim, sizin geldiğinizi kendisine söyledim, memnuniyetini belirtti. Bir müddet sonra doktorlar ‘Cihazdan çıkaralım, bakalım nasıl bir tepkiyle karşılaşırız?’ diyerekten cihazı çıkardılar ve gittikçe kalp ritimlerini düzenli bir seyir halinde gözlemlediklerini ifade ettiler. Ben de ‘Cihaza bağlı olmadan kalp vazifesini yaptığına göre hemen Van Üniversite Hastanesine nakledelim, oranın imkânları çok daha güzel’ dedim ve hemen dekanımızla irtibata geçerek, doktoruyla dekanımızı görüştürdük ve Çarşamba günü sabahleyin ambülansla hastanemize getirin diye talimat verildi.” Salı günü yoğun bakımda çocukları ve akrabalarıyla gayet neşeli bir şekilde görüşmüş, hatta Faik kardeşe “Sen işinin başına git” diyerek onu uçakla İstanbul’a göndermiş. 19 Mart Salı akşamı, gece sohbet sonrası eve dönerken telefonum çaldı, baktım, torunu Erdoğan Sağlam “Ali abi, Sıddık dedem vefat etti” deyince adeta şok oldum. Aynı gece tekrar fenalaşarak emaneti asıl Emanet Sahibine tevdi ederek ebedî istirahatgâhına doğru yol alıp gitti.

Evet, şarktan bir yıldız daha kaydı. O üniversite okumamıştı, fakat 14 kitaptan oluşan Risale-i Nur Külliyatı’nı hafızasına kaydetmiş, hangi mevzuyu sorsanız filan kitabın filan sayfasının filan satırındadır diyecek bir hafıza ve zekâya sahipti. Allah selâmetlik versin, Şemsettin Çakır Hocamız Patnos İlçe Millî Eğitim Müdürü iken, Erciş’e sohbete geldiklerinde, ders yaparken kelime veya satır atladığında, Sıddık Ağabey hemen ikaz eder ve hoca özür dileyerek kaldığı yerden devam ederdi. Risale-i Nur hizmeti içinde mümtaz bir hizmet eri olan Sıddık Ağabey, 1952 yılında Risale-i Nur’la tanışır, 87 yıllık bereketli ömrünü istikametten zerre kadar ödün vermeden iman ve Kur’ân hizmetine hasreder. Yıllarca Patnos’ta İPA AŞ’nin müdürlüğünü yapan ve tek başına Patnos’ta mülk dershane alarak hizmetlerine devam eden Sıddık Ağabey, birkaç yıl sonra yine kendi imkânlarıyla eski binasını yıkıp üç katlı muazzam bir hizmet merkezi inşaa ederek talebe hizmetlerine başlar. İlerlemiş yaşına rağmen her gün gazetesini bayiden alır ve kendisi dağıtırdı. İlk ziyaret ettiği Zübeyir Ağabeyden hakikat dersini alarak ömrünün sonuna kadar, Zübeyrî çizgiden sapmadan yoluna devam eden, ender Nur Talebelerinden biri olan Sıddık Ağabey, hakikaten istikamet üzere dosdoğru olmak ve bu özelliğini ömür boyu korumak şerefine nail oldu.

Bize annesi ile ilgili bir hatırasını şöyle anlatmıştı. Annesi kendisine “Oğlum sen iyi bir Nurcu değilsin” dediğinde; niçin böyle bir soruya muhatap olduğunu, halbuki ömrünü bu dâvâya verdiğini ve iyi bir Nurcu olmak için çalıştığını annesine söyler. “Yavrum, benim bildiğim sadık Nurcuların hepsi hapse girdikleri halde bugüne kadar sen hiç hapis kapısı bile görmedin?” deyince annesine hak verir ve enteresandır ki, 1971 yılında annesinin bu arzusu gerçekleşerek hapse girer. Avukat Bekir Berk Ağabeyin savunmasıyla hapisten çıkar ve annesini ziyarete gelince, “Oğlum, sen şimdi iyi bir  Nurcu oldun” der ve ona duâ eder.

Sıddık Ağabeyle ilgili o kadar çok hatıramız vardır ki, yazmakla bitmez. O sadakat timsâli bir insandı, sabır küpüydü, Üstad’ında fani olmuştu, Risale-i Nur hafızıydı, yaşadığı muhitte Nur Talebesi olmak ve o yola başkoymak her kişinin değil, er kişinin kârıydı ve kahramancasına dâvâsına hizmet eden bir şahsiyetti. Onun yerini doldurmak oldukça zor. Vakitli vakitsiz ziyaretine giden bütün kardeşlerine yemek ısmarlamadan yolcu etmezdi. Hizmette sınır tanımayan bir performansa sahipti.

Seni çok özleyeceğiz ağabey ve tek tesellimiz, Efendimizin (asm) ”Nasıl yaşadıysanız öyle ölür, nasıl öldüyseniz öyle dirilirsiniz” gizli müjdesine inşaallah masadak olursunuz. Öyle inanıyoruz ki, rıza-i İlâhî dairesinde geçen bir hayat, ebedî bir saadetle mükâfatlandırılacaktır. Nur Talebeleri su içer gibi kolaylıkla ve hüsn-ü hatimeyle hayatlarını noktalarlar. Cenâb-ı Allah’tan dileğimiz hepimize aynı güzellikleri nasip etmesidir. Evet, nasıl yaşadıysak öyle ölecek ve ne şekilde  öldüysek de öylece diriltileceğiz. Bu duygularla Sıddık Altun Ağabeyimize Allah’tan rahmet ve mağfiret, evlâtları Faik ve Nurhak kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün aile efradına, kardeşlerine, damatlarına, yeğenlerine, torunlarına ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun…
    Değerli Ali ağabey öncelikle bu güzel yazından dolayı şükranlarımı iletiyorum tarafınıza , Rahmetli sıddık dedemi anlatmakla bitmez ama Çok güzel kaleme almışsın abi , hayatımızdan ayrılması bizim için kolay olmadı ama Çok şükür RABBIM sabri cemilini bizlere ihsan eyliyor dedem bu alemdeki görevini yerine getirerek tezkeresini alıp dostlarına kavuşmak için baki olan aleme göç etmiştir bize düşen ise ona bol bol dua edip geride bıraktığı görev ve hizmetleri devam ettirmektir RABBIM başta Peygamber Efendimiz (s.a.v ) ve üstad Bediüzzaman Said NURSI.nin olmak üzere ve dedem Sıddık ALTUN’un yolunda gitmeyi ve onlara layık bir insan olmayı nasip eder Inşallah…
    Ali ağabey saygı selam ve muhabbetle bizleri o güzel dualarından eksik etme

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*