Bediüzzaman’ın en önemli özelliklerinden biri, doğrularla yanlışların birbirine karıştığı, hattâ bazı münferit doğruların bütün içindeki anlamından koparılıp yanlış hedefler için kullanıldığı dehşetli “ahirzaman” ortamında, Kur’anî ve Nebevî parametrelerden hareketle, en karmaşık durumlarda bile istikameti kaybettirmeyen şaşmaz bir pusula, yol haritası ve rehberi Risale-i Nur’daki hizmet prensipleriyle ortaya koymuş olması.
Bu ölçü ve prensipler, dikkatli ve şuurlu okurlarını, günübirlik olayların görünen veya gösterilen yüzüne takılıp kalmayan; perde gerisine de nüfuz ettirip dessas fitne ve oyunların içyüzünü fark ettiren; genel gidişat ve istikameti kapsayıcı bir bakışla görüp ona göre en isabetli tavrı alabilmeyi mümkün kılan; ve ilâveten herşeyi hem kader programı, hem de ahirete bakan yönleriyle yorumlama kabiliyetini kazandıran engin bir feraset, basiret ve öngörüyle teçhiz ediyor.
Risale-i Nur bize, akıp giden hadiselerin perde gerisinde kaderin ince sırlarını okuyabilmeyi; hiçbir şeyin, herşey Kudret Elinde olan Sonsuz Rahmet ve Hikmet Sahibinin izni ve rızası haricinde vuku bulamayacağına duyulan inancın huzur ve sükûnetiyle teskin olmayı; herşeyde rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görebilmeyi; şefkat duygusunu İlâhî rahmetin üzerine çıkaracak şekilde istismar etme yanlışına düşmemeyi ve olayları “Pencerelerden seyret, içlerine girme” sözüyle dile getirilen “mesafeli duruş” tavsiyesi çerçevesinde ibret nazarıyla izlerken “Vazifeni yap, vazife-i İlâhiyeye karışma” prensibini de hiç hatırdan çıkarmamayı öğretiyor.
Onun içindir ki, en olumsuz gibi görünen gelişmeler dahi Risale-i Nur’dan dersini tam almış hizmet erbabını ümitsizliğe sevk edemiyor. Zira herşeyden önce “Vazifemiz hizmettir, netice Allah’a aittir” ölçüsü buna izin vermediği gibi, “Allah Hakîm’dir, abes iş yapmaz; Rahîm’dir, ihsanı ve merhameti çoktur” yaklaşımı ile “Bu dünyanın bir de ahireti var” inancı, onu rahatlatıyor.
“Değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, Risale-i Nur’un imanî ve Kur’anî derslerinde bulabilirler ve buluyorlar” (Kastamonu Lâhikası, s. 165-6) cümlesi işte bu manaları ifade ediyor…
***
Meryem Cemile’nin Üstadla ilgili makalesinin tercümesinde son kontroller yapılıyor. Onlar da tamamlandıktan sonra yayınlayacağız inşaallah.
Ardından yeni projelere hazır mıyız?
Benzer konuda makaleler:
- Risale-i Nur hizmetinde güzel bir kampanya
- Risale-i Nur, nur üstüne nurdur
- Ona (asm) koşmak, onu dinlemek lâzım
- Bin defa hâşâ! Risale-i Nur, Kur’ân’ın tefsiridir
- Kutsi davaya perde olmak
- Risale-i Nur, anarşi ve istibdadı bozar
- Adana caddeleri Risale-i Nur Külliyatı’yla süslendi
- Nurculuk Kemalizmle barıştırılamaz
- Mehmet Kutlulular hakkındaki dosya çalışmaları
- Risale-i Nur’un karşısına çıkınca!
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun