Secde makamı Mi’rac makamıdır

Bende emanettir ruhum ve tenim,
Sen Rabbimsin, ben Senin bir bendenim,
Ruhum Mi’rac makamına yükselir,
İki büklüm secdedeyken bedenim.

Mevkilerin en güzeli seccade mevkii olduğu gibi, makamların en yücesi de secde makamıdır. Orada insan rükûya eğildikçe yükselir, secdeye kapandıkça yücelir. Orada kim olduğunun, hangi meslek ve meşrep sahibi olduğunun, dünyevî rütbe ve kariyerinin ne olduğunun, renginin ve dilinin hiç önemi yoktur. Orada ne kadar ihlâs ve samimiyetle eğilirsen, o kadar yüksek bir makama çıkarsın. Çünkü orası, huzur-u İlâhîdir, orası secde mekânıdır, o makam Mi’rac makamıdır.

Namaz, insanı Mi’raca çıkaran bir yolculuktur. Namazın erkânları ise, bu yolculuğun çeşitli etapları, basamakları ve makamlarıdır. Bu yolculuğa tekbirle çıkılır, kıyam ve kıraatle yürünür, rükû ile mertebe kat edilir, secde ile zirveye çıkılır.

Secde makamı, kulun Allah’a en yakın olduğu makamdır. Orada insan dünyadan ve kendinden uzaklaşır, Rabbinin yüce makamına ulaşır. Masivadan ne kadar uzaklaşırsa Rabbine o kadar yaklaşır. Secde makamı kulluğun, itaatin ve teslimiyetin en yüksek mertebesidir. Orada kul, Rabbine ne kadar tazimde bulunursa, o kadar taltif görür. Zirâ Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda baş eğmek bir şükür, secde etmeyerek baş kaldırmak bir küfürdür.

Secde makamı, Allah ile kul arasında perdelerin kalktığı, Allah’ın kuluna rahmetle baktığı makamdır. Oraya çıkmak için insanın itaatle başını eğmesi, en şerefli uzuvları olan yüzünü ve alnını yere koyması gerekmektedir.

Secde, Rabbin dâvetine bir icabettir. Secde, Âlemlerin Rabbini Mi’rac makamında ziyarettir. Secde, insan için en büyük bir şeref ve izzettir. Zira, secde makamında yere konulan baş o kadar dik durur ki, artık başka hiçbir varlığın karşısında eğilmez. Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insan, ancak secdeye kapanınca sahip olduğu şerefin farkına varır. Ne kadar yüksek bir makamda bulunduğunu idrak eder.

Şeytan secde etmedi, huzurdan kovuldu, lânete maruz kaldı; melekler secde etti, huzura alındı, nimete nâil oldu. Secde eden insan da melekler gibi aziz olurken, Âlemlerin Rabbi karşısında başını eğmeyenler âlemde her şeye baş eğmeye, rezil ve rüsva olmaya mahkûm olurlar. Allah’a kulluk etmeyenler, Allah’ın yarattıklarına kulluk etmek zorunda kalırlar ki, bir insan için bundan daha aşağı bir seviye olamaz.

Hz. Peygamber’in (asm) âzadlısı Sevban Hazretleri, Resûl-i Ekrem Efendimize (asm) bir gün şu suâli sorar:

“Yâ Resûlâllah, bana öyle bir amelden haber ver ki onu işlediğimde Allah Teâlâ beni Cennetine koysun.”

Resûlullah Efendimiz ise, bu suâle cevaben şöyle buyururlar:

“Çok secde etmeye bak. Her secdeden dolayı, Allah bir dereceni yükseltir, bir hatânı affeder.”

Rabbim, kendisine secde etmeyenleri, başkaları karşısında zelil eder. Huzurunda başını eğip burnunu yere koymayanların burnunu sürter. Onlara hiçbir izzet ve şeref vermez. Secde edenlerin dostu, Peygamberler ve meleklerdir. Secde etmekten kaçanların dostu ise, secde emrine ilk karşı çıkan şeytandır. Allah, kendisi için başını yere koyanların başını her zaman yükseltir. Şerefini arttırır. Makamını yüceltir. Onları lütuf ve ihsanına mazhar eder.

Kulun yüzündeki en güzel iz ve en şerefli nişan, secde izidir. Cenâb-ı Hak, yüzünde secde izi taşıyanları şu âyet-i kerime ile övüyor, onların lütuf ihsanlara nail olacaklarını müjdeliyor:

“Onları rükûa varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rızâ isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır.” (Fetih Sûresi, 29)

Rabbim yüzümüzdeki secde izlerini eksik etmesin diyor, bu izlerle huzur-u İlâhiyeye çıkmayı diliyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*