Seçim sonrası Türkiye’nin devâsa gündemi

Seçim sonrası nasıl bir Meclis yapısı ve hükûmet oluşursa oluşsun, Türkiye’nin önünde içte ve dışta devâsâ problemler duruyor.
Ve bunların başında demokrasi, hak ve özgürlüklerle AB müktesebatını edinmek yolundaki demokratik reformlar geliyor. Bu hususta “yeni demokratik sivil anayasa” şüphesiz en önemlisi…

35 müzâkere dosyasından sâdece birinin açılıp kapandığı vetirede, Ankara’nın AB müzâkere sürecinde nasıl bir politika izleyeceği; siyasetin demokratikleşmesi için başta siyasî partiler ve seçim yasasının AB standartlarına ulaştırılması. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre düşünceyi ifâde, vicdan, din ve inanç özgürlüğünün sağlanması, hukuk devleti ilkesiyle evrensel hukuk değerlerinin benimsenip yargının işlevselliğini ve verimliliğini sağlayacak adâlet reformunun yapılması, Türkiye’nin önündeki âcil konulardan…
Doğrusu, iktidardan muhâlefete, onca seçim konuşmalarına, saatlerce süren programlara rağmen siyasî partilerin herhangi bir “anayasa programı”nı ve geniş perspektifli demokratikleşme öngörüsünü ortaya koyamaması, bir yığın istifhamı de beraberinde getirmekte…
Ne var ki, seçim konuşmaları, günübirlik, hiçbir işe yaramayan polemiklerle geçiştirildi. “Yeni anayasa” hep kapalı tutuldu; arka plânında neyin olduğu açıklanmadı. Bu çerçevede gündeme getirilecek “başkanlık sistemi”, “kimlik” ve “özerklik” tartışmalarının “demokratik sivil anayasa” talebini daha baştan çıkmaza sürükleyeceği, siyaseti ve hatta toplumu kamplaştırıp kutuplaştıracağı ciddî endişesi taşınmakta.

ÇÖZÜLMESİ GEREKEN…

Yerel yönetimler reformu ile yerinde yönetimle demokrasinin yerelleşmesi ve yaygınlaşması, mahallî idârelerin daha dinamik ve etkin bir işleyişe kavuşturulmasıyla Ankara’nın hantallığından ve bürokratik engellerden azâde edilmesiyle, “federatif sistem”e giden, tefrika ile bölünüp parçalanmaya zemin hazırlayan “özerklik” arasındaki farkın ortaya konulması, seçim sonrası, Türkiye’nin gündemine oturacak konulardan.
Bir diğer husus, başlatılan “açılım”ın durumu. Terörist başının İmralı’dan 15 Haziran’ı tarih vermesiyle, yeniden azan terörle mücadele yöntemleri yeni dönemde en çok tartışılacak başlıklardan. Buna bağlı olarak; yarım yamalak kalan ve hükûmetin de son demde âdeta ortada bıraktığı “demokratik açılım”ın mâhiyeti ve akıbeti de Türkiye’nin vuzûha kavuşturması gereken meselelerden…
Keza “Alevî açılımı”, hakkında farklı yorumların yapıldığı “cemevlerinin statüsü”, bununla ilgili olarak Diyanet’in yapısı ve yapılandırılması da yeni dönemde ele alınacak düzenlemelerden.
Seçim sürecinde ÖSYM sınavlarındaki “şifre skandalı”yla gündeme gelip çokça tartışılan ilköğretimden üniversiteye “Türkiye’nin eğitim sorunu” da AB’ye söz verilen “demokratik eğitim” çerçevesinde halledilmesi gereken problemlerden.
Bu çerçevede, 12 Eylül darbesinin eseri, yüksek öğrenimi ve bilimi kayıt altına alan YÖK’ün ıslâh edilip tamamen üniversiteler arası koordinasyonu sağlayan bir kurum haline getirilmesi, üniversitelerin akademik özgürlüğünün temini, çözüme kavuşturulması gereken anayasal ve yasal bir sorun olarak duruyor.
Bu minvalde, meslekî ve teknik okulların yine AB eğitim normlarına göre geliştirilmesi, 28 Şubat postmodern darbe sürecinden kalma “katsayı haksızlığı”nın giderilmesi, eğitimin demokratikleşmesinin olmazsa olmazlarından…

ÂCİLEN YAPILACAKLAR…

Ayrıca Anayasa ile devletin denetimi ve gözetimi altına alınan din eğitimi ve öğretiminin, vatandaşların talebine bağlı olarak yaygınlaştırılması; yetersiz din derslerinin müfredat ve muhtevasının doldurulması, din eğitimi ve öğretimini veren kurumların geliştirilmesi; yine darbe dönemlerinden kalma ve yılladır kaldırılamayan Kur’ân kurslarında “yaş yasağı” ve eğitim özgürlüğünü engelleyen yasadığı “başörtüsü yasağı”nın kaldırılması, Ankara’nın âcilen yapılacakların başında geliyor.
Dışta ise, Türkiye’nin yanıbaşındaki “Suriye’nin akıbeti” ve göç dalgasının meydana getireceği sonuçlar, Suriye sınırında “tampon bölge oluşturulması”nın maksadı, hükûmetin Libya operasyonuna katılmasının neticesi, Ankara’nın başını ağrıtacak problemlerden.
Yine Türkiye topraklarında konuşlanmasını kabul ettiği ve bir “Pentagon-Amerikan projesi” olan NATO’nun “Füze Kalkanı”nın durumu, Mavi Marmara baskını ve katliamından dolayı en ufak bir özür dilemeye yanaşmayan İsrail’le ilişkiler ve işbirliğinin devam edip etmeyeceği ve yeni “yardım filosu”, seçilmesi için Peygamberimize hakâret eden karikatürleri savunan ve hâlen bir özür dilemeyen, Roj tv’nin kapatılması sözünü yetiren getirmeyen NATO Genel Sekreteri Rasmussen’e karşı tutumun ne olacağı, “Ermeni açılımı”nın akıbeti, duruyor…
Seçim sonrası Ankara’nın gündemi devâsa problemlerle dolu…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*