Şefkat Kahramanları

Kadınların şefkati, Rahim isminin o­nlara hususî bir lütfudur. Bu açıdan Bediüzzaman Hazretleri kadınları şefkat kahramanı ilân ediyor.1 Biz de bu vesileyle diyoruz ki, madem kadınlar şefkat kahramanıdırlar. Öyleyse 8 Mart kadınlar gününü, şefkat kahramanları günü olarak algılamalıdır.

Şüphesiz şefkat ve rahmet Allah’a mahsustur ve Allah’ın sıfatlarındandır. Ve hiç şüphesiz yeryüzünü bir sevgi yumağına çeviren şey, Allah’a ait olan bu güzel sıfatlardan başkası değildir.

Kadında şefkat fıtrîdir, yani yaratılıştandır ve kadın için sevap makinesi hükmündedir. Öyle ki, kadın fıtrî şefkatiyle çocuklarını güzelce terbiye eder, sevgiyle besler, büyütür, eğitir; böylece evinin, çocuklarının, annesinin, babasının ve kocasının iyilik meleği olur ve bu yüksek duyguyla büyük sevap kazanır.

Fakat kadın şefkatini iman ve salih amel ile beslemelidir. Aksi takdirde sinesindeki şefkat kendisine yük olur, sevap değil, azap getirir.

Bedîüzzaman Hazretlerine göre bir annenin evlâdını tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ve fıtrî bir vazife ile kendini evlâdına adaması gösteriyor ki, kadında gayet yüksek bir kahramanlık vardır. Bu kahramanlıkla kadın, hem dünya hayatını, hem ebedî hayatını kurtarabilir.

Fakat bazı yanlış anlayışlarla o kuvvetli ve kıymetli seciye gelişmiyor. Ya da sû-i istimâle uğruyor. Şöyle ki: O şefkatli anne, çocuğunun dünya hayatı tehlikeye girmesin, dünyada yükselsin, faydalı bir insan olsun, makamı, mertebesi, şanı, şerefi iyi olsun diye evlâdı için her fedakârlığı nazara alır, her zorluğa katlanır. “Oğlum paşa olsun!” diye bütün malını verir, oğlunu Avrupa’ya gönderir. Çocuğunun dînî terbiyesini ise ihmal eder. Düşünmez ki, o çocuğun ebedî hayatı tehlikeye giriyor. Annelik şefkatiyle dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor, fakat Cehennem hapsini düşünmüyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o masum çocuğunu, âhirette şefaatçi olacak bir konuma getirmek için çalışması gerekirken, kendisinden davacı olacak şekilde dinden ve ibadetten uzak yetiştiriyor.

Oysa ebedî hayata hazırlık yapmayan çocuk, yarın mahşerde: “Niçin benim imanımı kurtarmadın, neden beni helâk ettin?” diye annesinden şikâyet edecektir. Oysa annenin kalbinde bulunan fıtrî şefkat, böyle kendisinden şikâyetçi olunmayı hak etmemelidir. Öyleyse anneler ve kadınlar, fıtrî şefkatlerini âhiret yurduna hazırlık manası taşıyabilecek şekilde kullanmalıdırlar.

Üstad Saîd Nursî Hazretlerine göre, anneler, şefkatlerini böyle âhirette işe yarayacak şekilde kullanmazlarsa, cezasını dünyada da çekiyorlar. Çünkü İslâm terbiyesini tam almayan çocuk, annesinin harika şefkatinin hakkını lâyıkıyla bilmiyor, takdir etmiyor, bu harika şefkate lâyıkıyla karşılık vermiyor, annesine karşı çok kusur ediyor, annesini çok incitiyor, çok kırıyor.

Oysa eğer, hakikî şefkatini sû-i istimal etmeden, bîçâre evladını ebedî hapis olan Cehennemden ve ebedî idam olan dalâlet içinde ölmekten kurtarmaya çalışsa idi, o evlâdın bütün iyiliklerinin ve ibadetlerinin sevabının bir misli, annesinin amel defterine geçecekti. Nitekim şefkatini âhireti için kullanan ve evladını âhiret yurduna hazırlayan bir anne ölse bile, amel defteri kapanmayacak, evlâdının iyilikleri ile ruhuna nurlar yağmaya devam edecektir. Mahşerde de değil dâvâcı olmak, bütün ruh-u cânı ile annesine şefaatçi olup ebedî hayatta o­na mübarek bir evlât olacaktır.

Bu vesileyle; şefkatiyle, iffetiyle, merhametiyle, güzel huylarıyla ebedî saadet yurdunu kazanmaları için duâ ettiğimiz şefkat kahramanlarımızın kadınlar gününü tebrik ediyoruz.

Dipnotlar:
1- Bedîüzzaman Saîd Nursî, Lem’alar, Germany, 1994, Y.A.N., s. 201.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*