Şeytandan korunmak

Nas Sûresinde insan ile cinlerden şeytanların bulunduğu belirtilir ve şeytanın sinsice davrandığı ve insanların kalplerine vesvese verdiği anlatılır. Mahiyet itibariyle insan olsalar bile şeytanla aynı fonksiyonu yaptıklarından ötürü bazıları için mecâzen şeytan denilmiştir.

Daima şeytana tâbi olanın; şeytan ve habis ruhlardan, şerir cinlerden mesaj aldığı ve onların oyuncağı hâline geldiği açıktır. Satanizmin kurucusu Aleister Crowley, satanizmin prensiplerini anlattığı “The Book of Law”ı (Kanun Kitabı) kendisine şeytanın yazdırdığını söyler. Aslında Şeytandan korunmak yaklaşımlar da; nefsimizin ve şeytanın birlikte düzenledikleri bir oyundur.

Bediüzzaman, nefsimizin, “rablık, tanrılık” iddiâsında bulunacak kadar azgınlaşabildiğine dikkat çeker:

“Nefis Rabbisini tanımak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır. İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir. Hadisin rivayetlerinde vardır ki:

“Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: ‘Ben neyim, sen nesin?’

“Nefis demiş: ‘Ben benim, Sen sensin.’

“Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: ‘Ene ene, ente ente.’ Hangi nevî azâbı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş.

“Sonra açlıkla azap vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş: ‘Men ene? Ve mâ ente?’

“Nefis demiş: ‘Ente Rabbiye’r-Rahîm. Ve ene abdüke’l-âciz.” Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir kulunum.”1

Satanizm felsefesini benimsemiş biri ise; ilâhlık iddiasında bulunacak kadar ileri giden bir firavundur. Ancak, hasis menfaati için en hasis şeye ibâdet eden zelil bir firavundur. Her menfaatli şeyi kendine rab tanır. Hem de inatçıdır. Kalbinde bir dayanak noktası bulamadığı için hodfüruştur. Yalnız kendi menfaatini düşünür. Yalnız kendisi için endişe eder. Gayesi, hedefi, nefsinin isteklerini, şehvetinin arzularını tatmin etmektir. Yalnız kendi zevk ve lezzetini düşünür.2

Eğer, rûh ve kalbimizi ibâdet, duâ, zikir, nefsimizi oruçla terbiye edemezsek; nefsimizi ve şeytanı dinlersek şeytanın mesajlarına, vesveselerine maruz kalır, etkisine de kapılır; Allah muhafaza, esfel-i sâfilîn denen en aşağı mertebeye düşeriz. Şu halde her insan, kendi şeytanını taşlamalıdır.

Dipnotlar:

1- Mektubat, s. 392.

2- Sözler, s. 122.

3- Sözler, s. 297, 167

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*