Seyyidler cemâati

Mehdî-i Âl-i Resulün temsil ettiği kudsî cemâatinin şahs-ı mânevîsinin üçüncü vazifesi:

“İnkılâbat-ı zamaniye ile çok ahkâm-ı Kur’âniyenin zedelenmesiyle ve şerîat-ı Muhammediye’nin (asm) kanunlarının bir derece tatile uğramasıyla, o zat,1 Hilâfet-i İslâmiyeyi İttihâd-ı İslâma binâ ederek, Îsevî rûhânîlerle ittifâk edip Dîn-i İslâma hizmet eder. “O vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemâati yapacağını rahmet-i İlâhiyeden bekliyoruz.”2 Ayrıca üçüncü vazife yapılırken “O zât (şahs-ı mânevî), bütün ehl-i imanın mânevî yardımlarıyla ve ittihad-ı İslâmın muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beyt’in neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmâyı yapmaya çalışır.”3 ifadeleri ile seyyidler cemâatinin iltihakı söz konusudur. “Bu üçüncü vazîfe, pek büyük bir saltanat ve kuvvetle ve milyonlar fedâkârlarla tatbîk edilebilir.”4

“Bediüzzaman Hazretleri, zaman cemâat zamanı olması ve şahs-ı mânevî hükmedeceği için; Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsine ve cemâatine ve Seyyidler Cemâatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketinin hakîkî mânâsını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen mânevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve nur mesleğindeki hakikî ihlâs gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.”5

Risale-i Nur’da Âl-i Beyt’ten gelen seyyidler nesli için şu açıklamalar yapılır: “Evet, bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senetlerle ve an’ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve âli hasep ve asil neseple mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beyt’ten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakîkatin fırkaları başında onlar ve ehl-i kemâlin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i Nebevî ile dolu ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar. Böyle bir cemâat-i azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyiç edecek ve uyandıracak hâdisât-ı azîme vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve Hazret-i Mehdî başına geçip tarik-i hak ve hakikate sevk edecek. Böyle olmak ve böyle olmasını, bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlâhiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız.”6

O seyyidler cemâati Hz. İbrahim’in (as) soyundan gelenler gibi bir vaziyet almıştır. Bütün hayırlı işlerin başında seyyidler cemâatini görüyoruz. Bütün zaman ve asırların önemli hadiselerine o nurânî zatlar kumandanlık etmişlerdir. Tarih-i âlem buna şahittir. Seyyidler cemâati öyle bir kesrettedirler ki, o kumandanların toplamı muazzam bir ordu teşkil edebilir. Evet, bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senetlerle ve anane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve Âli hasep ve asil neseple mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beyt’ten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun.

Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatin fırkaları başında seyyidler cemâati vardır. Ehl-i kemalin namdar reisleri yine seyyidler cemâatindendir. Şimdi de seyyidler cemâati, kemiyeten milyonları geçen bir müberek nesildir. Uyanmış, kalbleri imanlı, yürekleri peygamber sevgisi ile dolu, cihan-değer şerefli intisaplarıyla başları dimdiktir! Böyle büyük bir cemâatin içindeki mukaddes kuvveti silkeleyip uyandıracak azîm hadiseler de vücuda gelebilir. Elbette o büyük kuvvet içindeki yüksek hamiyet feveran edecek ve Mehdî-i Âl-i Resul’ün temsil ettiği kudsî cemâatin şahs-ı mânevîsi başına geçip, ümmeti yeniden hak yola iletecektir. Böyle olmak ve böyle olmasını, bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlâhiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız diyor Bediüzzaman. Seyyidler cemâati öyle bir kesrettedirler ki, o kumandanların mecmuu, muazzam bir ordu teşkil etme istidadındadır. Eğer maddî şekle girse ve bir tesanütle bir fırka vaziyetini alsalar, İslâmiyet dinini milliyet-i mukaddese hükmünde rabıta-i ittifak ve intibah yapsalar, hiçbir milletin ordusu onlara karşı dayanamaz. İşte, o pek kesretli o muktedir ordu, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır ve Hazret-i Mehdî’nin en has ordusudur. Gerçekten de onlar şahs-ı mânevî derecesinde organize olsalar yeryüzünde onlar karşısında durabilecek hiçbir güç ve kuvvet yoktur.

Bediüzzaman’ın dediği gibi seyyidler cemâati fıtreten kahramandırlar, İslâm dâvâsının sadık bendesidirler ve arkasındadırlar. Zira onlarda İslâm damarı mânevî olmakla birlikte kan beraberliği hükmüne de geçmiştir. Dolayısıyla İslâmiyete sadece mânevî rabıtalarla değil, aynı zamanda kan bağı ve maddî rabıtalarla da bağlıdırlar. Ayrıca şu da bir hakikattir ki Bediüzzaman’ın saff-ı evvel talebelerinin çoğu seyyiddirler. Hulusi Ağabeyden, Sabri Ağabeye; Zübeyir Ağabeyden, Çalışkanlar hanedanına kadar çok talebelerinin seyyid olduğunu Bediüzzaman bizzat kendisi ifade etmektedir. “Âl-i Muhammed Aleyhisselâm bir mânâda hakikî nur Şakirtlerine şamil olmasından”7 Risale-i Nur Talebeleri de mânevî Âl-i Beyt’ten sayılarak seyyidler cemaatine dâhildir.

Netice-i kelâm: Mehdî-i Âl-i Resulün temsil ettiği kudsî cemâatinin şahs-ı mânevîsinin üçüncü vazifesi: “Âhirzamanda, Âl-i Beyt-i Nebevî’nin (asm) cemâat-i nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdî’de ve cemâatindeki şahs-ı mânevîde ancak içtima edebilir…”8 Bu cümleden anlaşılıyor ki; hem Hz. Mehdi’nin, hem de cemâatinin büyük ekseriyetinin seyyid olacağı anlaşılıyor. Yani çoğunluğu seyyid olan bu insanlar Mehdi’nin ortaya koyacağı hizmet prensipleri etrafında toplanarak vazifelerini deruhte edecekleri anlaşılıyor. Hakikî seyyidliğin; Sünnet-i Seniyyeyi yaşamak olduğu hakikatinden hareketle; Hazreti Mehdi ve cemâatinin, sünneti, gerçek mânâda temsil ederek hizmet edecekleri ve muvaffakiyetlerinin en büyük kuvveti sünnet olacağı nazarlardan kaçırılmamalıdır.

Dipnotlar:
1- Mehdî-i Âl-i Resulün temsil ettiği kudsî cemâatinin şahs-ı mânevî.
2- Emirdağ Lâhikası-I, s. 456.
3- Emirdağ Lâhikası-I, s. 456.
4- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.19.
5- Maidet-ül Kur’ân, İttihad Yayınları, 2006, s. 7.
6- Mektubat, s. 747.
7- Emirdağ Lâhikası-I, s. 458.
8- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 323.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*