Şimdi muhasebe zamanı

“Kâinatta en kıymettar şey hayattır ve kâinatın mevcudatı hayata müsahhardır”1 buyuruyor Bediüzzaman Hazretleri.

Bu yüzden insanoğlunun en kıymetli ve en büyük sermayesi kendi hayatıdır yani yaşadığı ömürdür. Cenâb-ı Hakkın verdiği bu ömür sermayesini kimimiz boş yere harcarken, kimimiz ise değerini ve kıymetini bilip, hayatını dolu dolu yaşar. Dolu dolu yaşamak güzel ama nasıl, nerede, niçin ve kim için harcadığımız çok daha önemli. Ömrümüzü gençlik his ve hevesiyle, günaha girerek mi harcıyoruz; yoksa bulunduğumuz dünyada kendimizi misafir telakki edip, bu misafirhane sahibinin emir ve yasaklarına riayet ederek mi? Birisi, geçici zevklerden ibaret bir ömür iken diğeri Allah için harcanıp ebedi bir hayat kazanmaya vesile olan ve ahirette bâkîleşen kıymetli bir ömür. Evet, Allah namına yapılan her şey bekaya namzeddir. “Çünkü Kayyum-u Bâki olan Zât-ı Zülcelal’e verilen ve onun yolunda sarf edilen şu ömr-ü zâil, bâkiye inkılab eder, bâki meyveler verir. O vakit ömür dakikaları, âdeta tohumlar, çekirdekler hükmünde zahiren fena bulur, çürür. Fakat âlem-i bekada, saadet çiçekleri açarlar ve sümbüllenirler. Ve Âlem-i Berzah’ta ziyadar, mûnis birer manzara olurlar.”2

Evet, önümüzde iki yol var. Peki, biz mü’minler hangisini tercih etmeliyiz? Gençlik gafletine dalıp ömrümüzü heba mı etmeliyiz, yoksa mezkûr ifadelerde yer alan hakikâti kazanmaya mı sarf etmeliyiz? Tabii ki aklı başında her Mü’min birinci yoldan şeytandan kaçar gibi kaçacak, ikinci yola yapışacaktır.

İkinci yol, “Hayattan hiç mi zevk almayacağız!?” diye dert yanmak değildir. Asrın İmamı Bediüzzaman Hazretleri “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.”3 buyurarak, dert yanan ve “Biz hayatın her bir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz, bize karışma” diyen bedbahtlara büyük bir ders veriyor. Evet, biz Mü’minler için hayatın zevki de lezzeti de yine îmanda yine Allah’a kul olmakta ve de farzları yerine getirmededir. “Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i İlahiye ise hafiftir, azdır.”4

Evet, bugünlerde bir yılı daha ardımızda bırakıyor, ömür basamaklarından bir basamak daha atlıyoruz. Yılın son günlerinde insanlar, yeni bir yıla gireceğinden kutlamalar için hazırlıklar yapıyor. İnsan bu kutlamalar ile ölümü hatırına getirmemeye çalışır ve gaflet içinde boğulur. Hâlbuki farkında değiliz ki bir yılı daha geride bırakıyoruz, biraz daha yaşlanıyoruz ve kabristana emin adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz. Hayata hiç bu gözle bakamıyoruz maalesef. Çünkü ülfet hastalığı veba gibi çoğalmış, tûl-i emel ve hubb-u câh etrafımızı sarmış. Hiç ölmeyecek gibi yaşamaya devam ediyoruz. Her yılbaşını kendi iç âlemimizde geçen senenin muhasebesini yaparak, “Geçen yılı, nerede ne yaşayarak nasıl harcadım?” diye sorgulayacağımıza şeytana uyup, eğlencelerle geçiriyoruz. Ömür sermayemizin pek az olduğunu ve yolcu olduğumuzu ne de çabuk unutuyoruz?

Evet, biz bir yolcuyuz. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğumuz devam eder. Nasıl ki bu dünyada yapılan yolculuklarda yolcular, dinlenme tesislerinde yapmış olduğu yolculuğu düşünüp muhasebesini yapar, gideceği yerin heyecanını yaşayarak da yoluna devam eder. Aynen böyle biz de bu uzun hayat yolculuğumuzun her sene-i devriyesinde geçen yılımızın muhasebesini yapmalıyız. Aynı zamanda gideceğimiz yer olan ahiret âlemini düşünmeli, ona göre hareket etmeli ve o âlemde perişan olmamak için Allah’ın rızâsını kazanmaya çalışmalıyız.

Cenâb-ı Hak, bizlere vermiş olduğu bu ömür sermayesini israf etmeden, en güzel şekilde değerlendirmeyi, Allah yolunda, Kur’ân’a ve îmana hizmet ederek sarf etmeyi ve Cennetü’l Firdevs’e ulaşmayı nasip etsin inşallah. Âmin, âmin, âmin…

Said Yüksekdağ

Dipnotlar:
1) Asa-yı Mûsa, Said Nursî, S. 177, Yeni Asya, 2013
2) Sözler, Said Nursî, S. 49, Yeni Asya, 2013
3) A.g.e., S. 238
4) A.g.e., S. 52

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*