Şimdi, “Nur menzili” Barla’da olmak zamanı…

alt
Hafızamız bizi yanıltmıyorsa, Bediüzzaman Said Nursî ve şaheseri Risâle-i Nur’ları 1983-84 kışında tanımıştık. Lise son sınıftaydık. Demek ki o günden bugüne 28 yıl geçmiş…

Külliyat’tan ilk edindiğimiz kitap “Şuâlar”dı; belki de o zaman için bize epey sırlı gelen isminin cazibesine kapılmıştık! Bilâhare “Tarihçe-i Hayat”ı ve diğer kitapları sırayla ediniverdik. O günden beri Risâle-i Nur Külliyatı’nı olabildiğince okuyup anlamaya ve içindeki hakikatleri maddî-manevî hayatımıza tatbik etmeye çabalıyoruz.

İşte, o zamanlar “Tarihçe-i Hayat”ın içindeki kuşe kâğıda renkli baskılı resimlerin bazısı, Risâle-i Nur’un zuhur ettiği Barla’daki Nur menzilleriyle ilgiliydi. Diyebiliriz ki, Üstad Bediüzzaman’ın doğup büyüdüğü (Bitlis/Hizan’a bağlı) Nurs Köyü gibi, resimlerinden tanıyıp geldiğimiz sürgün yeri (Isparta/Eğirdir’e ait) Barla’yı da hâlâ ziyaret edememiş olmak, bu fakirin içinde hep bir ukde olarak kalmıştır. İnşallah bu saatten sonra o mübarek yerleri görmek bize de nasip olur…

Neyse lâfı fazla uzatmadan esas konumuza girelim…

Bu sefer incelediğimiz eser, adı öyle bir çağrışım yapsa da, klâsik manada bir “seyahat” kitabı değil; biraz değişik. Neden “değişik” olduğunu belki birazdan anlayabiliriz.

Eserin kapağında verilen bilgilerden, eserle birlikte “Barla’nın maddî-manevî güzelliklerini ‘görüp tanımak’”tan, ayrıca Barla’nın “Anadolu’yu mayalayan manevî merkezlerden belki en sevimlisi’ olduğundan” söz edilmekte.

Bunlar, Barla’yı yerinde gör(e)mese de ortalama bir Risâle-i Nur okuyucusunun doğruluğuna inanabileceği hususlar. Zira “Tarihçe-i Hayat”ta, adı geçen beldeyle ilgili olarak şöyle söz edildiğini biliyor olmalıyız: “Barla, ehl-i imanın manevî imdadına gönderilen Risâle-i Nur Külliyatı’nın telif edilmeye başlandığı ilk merkezdir. Barla, millet-i İslâmiyenin, hususan Anadolu halkının başına gelen dehşetli bir dalâlet ve dinsizlik cereyanına karşı, Kur’ân’dan gelen bir hidayet nurunun, bir saadet güneşinin tulu ettiği beldedir. Barla, rahmet-i İlâhiyenin ve ihsan-ı Rabbani’nin ve lütf-u Yezdani’nin bu mübarek Anadolu hakkında, bu kahraman İslâm milletinin evlâtları ve âlem-i İslâm hakkında, hayat ve mematlarının, ebedî saadetlerinin medarı olan eserlerin lemean ettiği bahtiyar yerdir.” (Tarihçe-i Hayat, s. 240.)
Eser, “Nur’un İlk Medresesi,” “Barla’nın Tarihçesi,” “Barla ve Kutlu Misafir,” “Barla Hayatının Diğer Safhalarından Örnekler,” “Bir İstikamet Şehidi: Binbaşı Âsım Bey,” “Barla Sıddıkları,” “Nereleri Gezelim?” ve “Şiirler” başlıklı bölümlerden meydana geliyor. Yani kitapta, 1927-34 yılları arasında Barla’da yaşamış olan Bediüzzaman’ın Barla hayatının yanı sıra müellifi olduğu Risâle-i Nur Külliyatı’na ait en mühim kitapların yazılış macerası anlatılıp, Barla’da kâtiplik ve sair işler yoluyla kendisine yardımcılık eden saff-ı evvel talebeleri ve Barla’daki belli başlı Nur menzilleri tanıtılıyor.

Evet, buraya kadar özet olarak verdiğimiz bilgilerden, işbu eserin bildik gezi kitaplarından farklı olduğu anlaşılıyor olsa gerek.

Kitabın “Ön Söz”ünde ilginç, fakat haklı bir ikaz da bulunuyor. Şöyle ki:

“Hüsn-ü zan mümkün oldukça su-i zan etmemeye çalışıyoruz. [Ama] Barla ziyaretlerinde bazen istemeden yanlış bilgilere kulak misafiri olmak zorunda kalıyoruz; gelen ziyaretçiler bazen yanlış bilgilere yönlendiriliyor, kaş yapayım derken göz çıkartılıyor! / ‘Barla Rehberi,’ o günlerden bugünlere gelişin bir hikâyesi olarak ortaya çıktı. Barla’ya gidenlere, gideceklere veya rehberlik yapacaklara bir kılavuz olmasını arzu ettik. Siz rehberinizi iyi seçerseniz, her hâlde aldanmazsınız, yolunuzu doğru bulursunuz…” (s. 14-15)

Yani Barla’yı ziyaret etmeden önce bu kitaba göz atmakta fayda olabilir!

Şimdi de müsaadenizle, kitapta altını çizdiğimiz bazı mühim satırları aktarmak isteriz:

*“Bediüzzaman’a ilişmeler ve baskıların açıktan başlama tarihi, Risâle-i Nur’dan anladığımıza göre, 1928 yılıdır, diyebiliriz. Üstad da 1928 yılını ‘tuğyanların [taşkınlıkların] zuhuru’ diye sıfatlandırır[.](…) Üstad 1929 yılını ‘dine tağıyane [taşkınlık derecesinde] hücum’ olarak kaydederken, 1935’ten 1945’e kadar olan 10 yıllık süreyi de ‘dalâletin savlet [şiddetli saldırı] tarihleri’ diye zikreder.” (s. 68-69)

*”(…)[Bediüzzaman] 1928 yılında çıkan af kanunundan müstesna bırakıldığı gibi, 28 Temmuz 1933 [tarihinde] çıkarılan genel af kanunundan da faydalandırılmadı. En cani ve katiller bu aftan faydalan[dırıl]dıkları hâlde, Bediüzzaman bunun dışında bırakılmıştı.” (s. 91)

*”Üstad’ın Barla’ya ayak basmasıyla ürünler artmış, hattâ o sene dışarıya ürün satmışlar. O buradan gidince ürünler azalmıştır, eski bolluk ve bereket kalmamıştır, Barla’nın bağ ve bahçeleri kurumuştur…” (s. 163) *”2000 yılına kadar [Üstad’ın üstünde temaşa ettiği] çam ve katran ağaçları duruyordu. [Bunlar] Çam Dağı’na çıkanların seyir yeriydi. Bu ağaçlar ne olduysa bazılarını çok rahatsız etmişti.(…) Karlı bir kış gününde gidip haince o masum ağaçları kestiler.(…) Köylülerin anlattığına göre, o ağaçları kesenler daha sonra fena şekilde ölmüşler…” (s. 185)

Netice olarak, her mevsim, ama özellikle bahar ve yaz aylarında daha bir güzel göründüğü “yerinde müşahedeler”le sabit olan, “Risâle-i Nur Hareketi”nin serencamı bakımından tatlı ve de hüzünlü hatıraları içinde barındıran, “Nurculuğun merkezi” hüviyetindeki bir belde hakkında yazılması gereken neyse bir araya getiren, faydalı bir çalışma!

NUR MENZİLİ BARLA REHBERİ

Yazan: Ahmet Özdemir.
Sayfa Sayısı: 196.
Ebatları: 13,5 x 21 cm.
Türü: İnceleme.
Yayınlayan: Yeni Asya Neşriyat.
Yayın Tarihi: Kasım 2011.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*