Siyasette başarının yolları

Üstad ehl-i siyaseti ikaz ediyor.

Siyasette başarının yollarını gösteriyor.

Eserlerinden iktibasla, diyor ki:

“-Ladini manasındaki katı laiklik ve dinsizlik üzerinden siyaset yapmayın…

– Din, inanç ve kutsal değerleri siyasetinize alet etmeyin…

-Vatan, millet, ırk gibi kavramaların arkasına sığınıp da ırkçılık yaparak zulme düşmeyin…”

Peki yaparsak ne olur?

Sonuç kötü olur.

Hem millet zarar eder, hem siz zarar edersiniz.

Cemiyeti ciddi bir felakete sürüklersiniz…

Delil mi?

İşte Tek Parti İdaresi…

27 yıl boyunca ülkeye hakim oldular. Muhalefeti yok edip, devletin bütün kurumlarını ele geçirdiler. Valileri bile il başkanı yaptılar. Orduyu ve emniyeti parti ile birleştirdiler. Astıkları astık, kestikleri kestikti… Muhafazakar kesim üzerinden çok ağır baskılar kurdular. Ladini manasındaki laikliği zorla millete kabul ettirmeye kalkıştılar. Siyaseti sadece laikliğin ihyası için yaptılar…

Peki sonuç ne oldu?

Tek kelime ile hüsran ve perişanlık. Millet devlete küstü… Devlet milletin rızkını kıstı. Öyle ki vatandaş bir kuru ekmeğe muhtaç oldu. “Askıya asılacak” ekmek bile yoktu ortada…

28 şubat sürecinde kurulan Anasol-M hükumeti de başka bir delil…

Yine inançlar üzerinde baskı kuruldu. Irkçılığı öne çıkaran kesim ile laikler bir araya gelerek idareyi ele aldılar.

Sonuç ise yine hüsran ve yine yıkım…

Tarihte eşine az rastlanır bir ekonomik kriz.

Sosyal girdaplar…

Çöken şirketler…

İşsiz ve aşsız kalan binler…

Sonrasında ne mi oldu?

2001 yılındaki o çok ağır siyasi ve ekonomik çöküş sonrası ise işte bu hükumet iş başı yaptı.

Hakkını yemeyelim, başlangıçta bazı güzel işlere imza attılar.

Hak ve özgürlüklerde kısmi de olsa iyileşmeler gözüktü.

Dini siyasete alet etme tereddütleri vardı.

Onu da, “Milli görüş gömleğini çıkardık” sözleri ile tadil etmeye çalıştılar.

Tüccarlıktan gelmişti ya bu hükumet üyeleri…

Milletin önemli tesislerini satarak ve dışarıdan aldıkları ucuz dolarlarla millete “sanal bir lüküs” hayat yaşattılar.

Ama ne olduysa oldu…

2008 yılı sonrasında birden işler tersine döndü.

Yine kutsal değerler olabildiğince siyaset için kullanıldı.

Milli görüş gömleğini tekrar giydiler.

Yetmedi…

Bir de üstlerine “Bozkurt” postu geçirip “Akkurt” oldular…

Fazla söze hacet yok, yaşayıp görüyorsunuz zaten.

Peki netice ne oldu dersiniz?

Yine bize hüsran, yine bize acı…

Tarihin belki de en ağır ekonomik krizlerinden birisi yaşanıyor şu an.

Adalet ve hukuk derseniz, yerde sürünüyor.

İşsizlik ülke huzurunu tehdit edecek boyutlara ulaştı.

Yolsuzluk ve rüşvet gelenek haline geldi.

Millet yiyecek ekmeğe muhtaç neredeyse.

Yoksa İktidarın küçük ortağı, “Askıda ekmek” projesi önerir miydi.

Evet, değerli dostlar!..

Bunun nedeni kutsal değerlerimizin siyaset alet edilmesidir.

Liyakatin kaybolması…

Aşırı tarafgirlik…

Ve menfi ırkçılık duygularının siyasete hakim olmasıdır.

Peki çözüm ne diye sorarsanız, yine Üstad Bediüzzaman’a kulak vermek deriz..

Bakın Üstad siyasette başarılı olmanın yolunu nasıl tarif ediyor.

Eserlerinden özetle:

“Siyaseti hizmet aracı olarak kullanın.

Millete hizmet etmekle ve bu milletin değerlerine hürmet ederek yükselin.

Milletin kalbi hükmünde olan Meclise ve meşverete önem verin.

Adaleti ve hukuku hep üstün tutun.

Kanuna her kesimin uymasını temin edin.

Hürriyetler her zaman en önemli temel hedef olsun…

Ve diğerleri…”

Münazarat, Hutbe-i Şamiye ve lahikalarda daha çok tavsiyeleri var.

Siyasette başarılı olmanın yolları işte bu tavsiyeler.

Demokratlar kısmen bu sözlere kulak astıkları için başarılı oldular.

Yakın siyasi tarihteki başarıların ve hizmetlerin bir çoğunu kendi hanelerine yazdırdılar.

Keşke günümüz siyasetçileri de biraz olsun Bediüzzaman’a kulak verseler.

O zaman inanın çok kısa bir zamanda işler yoluna girer.

Böylece şu millet de bir miktar rahat eder.

 

 

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*