Sizin de üstünüzden tanklar geçti mi?

mikail-yaprakBu soru size ister istemez 15 Temmuz gecesini hatırlatabilir.

O geceki, dünyada emsaline az rastlanan ve dünya kamuoyunda izahını bulamayan bazı kareler resmigeçidini gözünüzde canlandırabilir. Üstünden bir tank geçtikten sonra, ayağa kalkıp yürüyen ve ikinci tankın altından da yaralı olarak kurtulan vatandaşı hatırlatabilir. Ama mevzumuz bu olmayacaktır. Muradımız, bu vesileyle daha başka şeyler söylemek, sormak yahut hatırlatmaktır. Nazarlarımızı bundan daha zor olanına çevirmektir.

Evet, mukaddes bir dâva uğruna canını ortaya koymaya nazaran, hayatını ortaya koymanın daha farklı bir boyutu vardır. Hayatını ve ömrünü, milletinin bekasına adayan kaç kahraman gösterebilirsiniz?

Hiç şüphesiz bunlardan biri ve bu ahirzamanda belki en başta geleni Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir ki; vicdan, insaf ve iz’an sahibi herkes bunu tasdik eder.

Van Kalesi’nin başından ayağı kayıp düştüğü zaman, “Ah dâvam” diye haykıran bir Üstad!

“Âlem-i İslâma indirilen darbeleri en evvel kalbimde hissediyorum” diyen bir Üstad!

“Zaman, imanı kurtarmak zamanıdır”, “Zaman, İslamîyet fedaîsi olmak zamanıdır” dedikten sonra, bu hususta en mümtaz bir “nümûne-i imtisal” olarak hayatını sürdüren bir Üstad!

Kendisini ölümle tehdit edenlere karşı, “Bir ölür, bin diriliriz” diye haykıran bir Üstad!

“Ölümüm hayatımdan ziyade hizmet edecek, başınızda bomba gibi patlayacak” diyen bir Üstad!

En zor zamanlarda, millet olarak ölüm-kalım mücadelesi verildiği esnada, etrafına ümit ve iman neşreden bir Üstad!

“İzzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerdeniz” sözüne binaen, Rabb-ı Rahîm’i ona, izzetli bir hayatı da bahşetmiştir. Mahkûmken hükmetmiş, zindanlarda manevî sultanlığa erişmiştir.

Milletine olan sevgi ve bağlılığına rağmen, kendisine reva görülenlere, ömür boyu çektiği çile ve işkencelere dayanmasına binaen, mecazi mânada ifade edebiliriz:

Üstünden defalarca tanklar geçmesine rağmen, izn-i İlahî ve kudret-i İlahî ile ayağa kalkıp dipdiri yoluna devam etmiştir!

Bir de onun medyadaki sesi olan bir gazeteye bakalım.

Ve Türkiye tarihindeki hakikî darbelere karşı tutumlarında karneleri bozuk olan, ama milletçe bastırılan ve önü kesilen 15 Temmuz darbe girişiminden sonra birden bire demokrasi havarisi kesilen, ucuz kahramanlık sergileyen, tafralar atan medyaya soralım:

Siz de; 1980’nin 11 Eylül gecesine kadar –ihtilâlin olgunlaşması için- anarşinin tırmandırılmasını, fakat 12 Eylül askerî darbesi sabahından itibaren de durmasını, Yeni Asya gibi sorguladınız mı?

Türkiye çapında uygulanan sıkıyönetime rağmen, hukukun üstünlüğünü, hak ve adaleti savunmaya devam edebildiniz mi?

Yoksa bilakis darbecileri alkışlayarak, onlarla tam bir anlaşma içine girip boşaltılan siyaset ve devlet kadrolarına talip olarak, pasta paylaşımında onlarla aynı sofraya oturarak, kapatılan partileri de darbeciler aşkına maziye mi gömmek istediniz?

Ve siz de, 28 Şubat’ın donuk yüzüne haykırabildiniz mi?

Mesela DGM savcısının haksız beyanını yüzüne savurup, “savcı saçmaladı” diye manşetten yazabildiniz mi?

Hak ve adaletten yana mı oldunuz, yoksa kuvvete mi ram oldunuz?

Bakınız, Yeni Asya’nın üstünden tanklar geçtiği (yani sorgusuz sualsiz kapatıldığı) zaman, hemen ayağa kalkıp Yeni Nesil olarak yoluna devam etmiştir. Yine kapatılınca, Tasvir olarak yoluna devam etmiştir. İçerden ve dışardan darbelere maruz kala kala bugünlere gelen bu gazete, bugün hâla hayatiyetini sürdürüyor.

NOT: Avusturya’da yeni Eğitim-öğretim yılı başlangıç yoğunluğu sebebiyle yazılarıma kısa bir süre ara vermek durumundayım. Selam ve saygılarımla. M.Y

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*