Sorgu mekanizmamız

Image

Sual: “Vesvese nedir? Vesveseyi bize karşı şeytan nasıl kullanır?”

Vesvese, iç dünyamızın sorgulama tekniğidir. Sorgu mekanizmamızdır. Bizi ve amelimizi sorgular. Başkalarını ve başkalarının amellerini sorgular. Düşünceleri ve inanışları sorgular. Sorgulamadığı hiçbir şey yoktur. Şeriat işte burada devreye giriyor. Neyin ne ölçüde sorgulamaya değer olduğu ölçüsünü bize şeriat veriyor.

Aksi takdirde hayatımız cehenneme dönerdi. Onu bunu sorgulamaktan canımız çıkardı.
Her tarafa saldırabilen bu sorgulama tekniğini, şeriatın ölçüleri olmasa, şeytan hunharca ve ustaca kullanır.
Gerçi şeytan yine kullanıyor. Sünnet-i seniyyeyi dikkate almazsak işimiz bu bakımdan zor.
Sünnet-i Seniyye bize inançta hidayetin; amelde ibadetin; akılda hikmetin; kuvve-i şeheviyede iffetin; kuvve-i gadabiyede şecaatin; vesvesede itidalin yol haritasını çiziyor. Bu yol haritasına kulak verirsek şeytana maskara olmayız.
Aksi takdirde şeytan hemen her kuvvemizde bizi ifrat veya tefrit dalâletine atacağı gibi; vesvesede de ölçümüzü, ayarımızı şaşırtacaktır.
Adamın işi budur. Bu sorgu mekanizması fıtratımıza yaratılışımızla birlikte konmuş.
Yani harici ve iğreti bir şey değil!
Mahkeme-i Kübra’dan önce kendimizi ve amelimizi sorgulayalım, yanlışımızı görelim ve kendimizi düzeltelim diye.
Ona buna yargıç olalım diye değil! Onun bunun gizli hallerini araştıralım diye değil!
Amelde vesvese bataklığına düşelim diye değil!
Ama şeytan, diğer kuvvelerimizle ilgili olarak bizimle nasıl uğraşıyorsa, vesvese kuvvemizle ilgili olarak da bizimle uğraşıyor, bizi yanlışa atmaya çalışıyor.
Bu durumda bizim, şeytana yenik düşmemek için Sünnet-i Seniyye ölçülerine göre hareket etmemiz yeterli olacaktır.
Meselâ, şeytan Allah’ın zatı konusunda bizi idlal ederse, dalâlete düşmemek için Peygamber Efendimiz’in (asm), “Cenâb-ı Hakk’ın sınırsız nimetlerini tefekkür ediniz. Fakat Künh-ü Zâtını düşünmeyiniz. Çünkü siz Ulûhiyet’in esrârını keşfedemezsiniz. Allah’ın azametini hakkıyla takdir ve ihâta edemezsiniz.” 1 Hadisine göre düşüncemizi yönlendireceğiz. Şeytan, ahirete iman konusunda bizi iğfal ederse (gidip gelen mi var gibi sorgu bıçağını oraya daldırırsa), gaflete düşmemek için biz, ahireti haber veren âyetlerle ilgili olarak mehazdeki kudsiyeti esas almak suretiyle Sünnet-i Seniyyeyi kendimize siper yapacağız.
Şeytan, abdest esnasında kuru yer kalmasın diye azalarımızı yıkamakta ifrat verirse veya “suyu çarp, geç; olur!” gibi sorgulamada tefrit verirse, biz abdestte vesveseye düşmemek için, abdest azalarımızı üçer defa ovarak yıkamak suretiyle, amelimizi Sünnet-i Seniyye mihengiyle yapacağız.
Şeytan bizim huylarımız, titizliklerimiz ve alışkanlıklarımız çerçevesinde her zaman idlal, iğfal ve yanlışa düşürme yöntemlerini çok iyi biliyor.
O işinin uzmanıdır.
Bize de inancımızın ve kulluğumuzun uzmanı olmak düşüyor.
İnancımızın ve kulluğumuzun uzmanı olursak şeytanın her idlalinde, her iğfalinde, her fitnesinde Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle zırhımız Kur’ân, siperimiz Sünnet-i Seniyye, silâhımız istiaze, istiğfar ve hıfz-ı İlâhiyeye iltica 2 olur ve böylece Allah’ın izniyle ve lütfuyla şeytanın tehlikesinden kurtulabiliriz, yanlışa düşmekten korunabiliriz.

DuÂ

Ey Hannan-ı Mennan! Bizi şeytanın telkinatından, nefsimizin taksiratından, vesvesemizin teşkikatından, mahkeme-i kübranın tahkikatından koru! Bizi arşının gölgesinde, rahmetinin sayesinde, rızanın bahçesinde barındır! Bizi cehenneminden azad eyle! Âmin!

Dipnotlar:

1- Suyûtî, Câmi’üs-Sağîr, 1/132; Aclûnî, Keşf’ul-Hafâ,1/311.
2- Lem’alar, s. 76.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*