Sosyal ağlar ve mahremiyet

Yirmibirinci asrın insanları olarak ilginç bir zaman diliminde yaşıyoruz. Teknolojinin hızla geliştiği, neredeyse her gün bir üst modelin piyasaya sürüldüğü elektronik iletişim cihazları dünyayı küçücük köy hâline getirdi.

İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ

Neredeyse her evde internet var. İlkokula giden çocuklar bile anne babalarına cep telefonu aldırabilme mücadelesinde.

Teknoloji, artık üç boyutlu olarak iletişim kurmayı yaygınlaştırma aşamasında. Yani kısa bir zaman sonra resim ve ses haricinde, hacim görüntüsü olarak da muhatabımızla sohbet edebileceğiz.
Özel gözlüklerle takip edilebilen pek çok filmin bu teknikle sinema salonlarında gösterime girdiği tarih çok da yeni değil. Önümüzdeki yıllarda telefonda konuştuğumuz, televizyonda izlediğimiz kişilerle resim ve sesin ötesinde hacim görüntüsü olarak da muhatap olacağız.
Özellikle büyük şehirlerde, internete (değil sadece evlerde) ücretsiz olarak açık alanlarda kablosuz olarak da ulaşabileceğimiz yerler yaygınlaştı.

SOSYAL AĞLAR

Sosyal iletişim ağları Facebook ve Tweeter artık kendine has yeni bir haberleşme tarzı ortaya çıkardı. Merak ettikleri en son gelişmeleri insanlar kendi “sosyal ağ”larıyla takip edebiliyorlar.
Tunus’u, Cezayir’i sarsan en son halk ayaklanmalarını bütün dünya bu ağlar vesilesiyle TV kanallarını bile geride bırakan hızda, ânında öğrenebildi.
Şüphesiz bütün bunlar büyük bir nimet. Her nimet şükür istiyor. Teknolojiyi Rabbimizin rızası dairesinde, insanlığın faydası için kullanabiliyorsak ne mutlu!

ŞEFFAFLAŞAN SINIRLAR VE MAHREMİYET

Bütün gelişmeleri, herkesin ne yaptığını kendi beyanlarıyla anında öğrenmek şüphesiz sınırları da ortadan kaldırmakta… Hani kişisel sınır dediğimiz, dinî literatürümüzde “mahremiyet” adı verilen alanlarımız da kişilerin kendi tercihleriyle ortadan kaldırılmakta. Aklımıza gelen gelmeyen özel hayatla ilgili bütün resimleri bu sosyal ağlarda kişilerin arkadaşlarına, arkadaşlarının da arkadaşlarının paylaşımına sunması ilginç bir psikoloji!
Özellikle Batı toplumlarında sosyal ağlarda paylaşılan bilgiler hukukta yeri geldiğinde delil olarak kullanılabilmekte. Kendisiyle ilgili bilgileri hesabından silmek isteyen kişiler Facebook, Tweeter gibi şirketlere “mahremiyet” dâvâsı açabilmekte. Zira şirketlerin silinse bile bütün verileri özel hafızalarında muhafaza ettikleri bir başka gerçek…

MAHREMİN GÖÇÜ

“Modern Mahrem” kitabıyla tanıdığımız akademisyen Nilüfer Göle “Mahremin Göçü” isimli yeni kitabında şunları söylüyor:
“Mahremiyet yok artık, çünkü herkesin evinde internet var, cep telefonlarıyla her an birbirimize bağlanıyoruz. Onun için sınırlar giderek erozyona uğradı. Böylesi bir aşamada ortaya çıkan mahremiyeti koruma girişimi olarak örtünme bana çok ilginç geliyor. Örtünün sembolik olarak çok yüklü olduğunu düşünüyorum. Modernliğe set çekme meselesinde başarılı olabilir mi? Bu da başka bir soru. Ama bizi düşündürüyor. Bir fikir, bir çaba olarak düşündürüyor. Örtünme aynı zamanda kadın olmanın da bir vurgusu. Örtünme bizleri mahremiyet üzerine düşünmeye çağırıyor. Örtünen kızlar bence hem sosyal bir olgu olarak çok önemliler, hem de yaşadığımız dünyaya çok ilginç bir ışık tutuyorlar. Beni etkileyen tarafı, hepimizi mahremiyet üzerine yeniden düşünmek durumunda bırakmaları. Çünkü modernlik bizi sürekli açarak, kamusal alanda ulaşılabilir kılarak hayata geçiriyor iddiasını”
Bu satırları okurken örtülü hanımların, genç kızların da facebook ya da tweeter’da paylaştıkları bilgiler, resimler aklıma gelince “Nilüfer Hanım mahrem konusunda daha epeyce kafa yoracak gibi görünüyor” diye düşünmeden edemedim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*