Sosyal Medya ve mahremiyet (tesettür)

Rabbimiz Cemil isminin gereği insana (kadın ve erkeğe) tesettürü emretmiş; erkeklere kısmen, hanımlara da fıtratları gereği el yüz ve ayaklar hariç tamamen setretmiş.

Tesettür; setretme, örtünme, gizleme ve koruma altına alma şeklinde ifade edilir. Zira kıymetli şeyler özellikle hazine, mücevherat ve para gibi değerler muhafaza altına alındığı gibi insanın, özellikle kadınların güzellikleri hazine kıymetinde olduğundan mahremi hariç başkalarına kapalı ve yasaktır.

Kadın fıtraten güzel olduğundan ve erkeğin meyline göre yaratıldığından neredeyse bütünü koruma altına alınmıştır ki, kem nazarlardan saklansın ve sadece helâline açılsın ve nurlansın. Hakikaten bu emre imtisal edenler diğerlerine nisbeten mânen nuranî bir güzelliğe sahiptirler.

Her ne kadar kadınlar gibi olmasa da erkekler de bu tesettüre kısmen mecburîdir. Hattâ evliya ve arifler kollarını ve başını dahi göstermez.

Anadolu’da ecdadın bu kültürü kısmen devam etmekte olup, sıcak memleketlerde dahi şalvar (geniş pantolon) ve geniş ceket altında, ayak bileklerinden kol bileklerine kadar düğmeli beyaz bir içlik giyilir. Öyleki çocukluğumuzda kısa kol ve kot pantolon ayıplanırdı. Kadınlarımız ise şehirde çarşaf ve peçe, köylerde de başa köfi, üç etek ve kat kat kıyafetlerle tam bir tesettür emrindeydiler.

Kısaca tesettür, kadın ve erkeğin olmazsa olmazı, şehirli az modern giyinen hanımlara kadın ve erkekler dönüp bakmaz, hattâ onlar adına utanılırdı.

8 Mart 1910’da Dünya Emekçi Kadınlar Günü diye başlayan sonradan bağlamından koparılıp ”hürriyet-i nisvan” diye feministliğe (erkek düşmanlığına) çevrilen anlayış ve 1912’de ilk güzellik yarışmasıyla fitnenin önü açılıyordu.

Bizde ise, Avrupa’ya okumak ve ordaki medeniyeti getirmek için giden Jön Türkler, güzelliklerle beraber Avrupa kıyafetlerini de getirince görenek belâsına müptelâ insanımıza bir kapı açıldı. Zaten var olan İstanbul Beyoğlu yakasındaki Rum kadınlarının açık saçıklığı erkeğimizin dikkatini çektiğinden, ilerde gelecek kılık kıyafet kanunu ile Müslüman kadınlarda da yerleşmeye ve önü alınamayacak nüşuzeliğe kadar götürüyordu işi.

MEHDİ, DECCAL VE TESETTÜR

Osmanlı’nın yıkılmasıyla yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde devrim kanunları marifetiyle din hayatın ekseninden çıkıyordu artık. Hilâfetin, şeriatın ve din derslerinin kalkmasıyla devam eden devrimler 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla nikâh düşen kız ve erkek talebelerin yan yana oturtulması ve Kılık Kıyafet Kanunu değişikliğiyle çarşaf, peçe, fes, sarık gibi dini hatırlatan kıyafetlerin Frenk serpuşu, etek vs. ile değişmesi Devlet eliyle tiyatro, dans gibi kadını öne çıkarıp açan icraatlar dinamitin fitilini çekiyordu böylece…

Bin senelik mahsulatı ve her yeri kurutacak olan Süfyanizm’in, kıyameti erken koparmasına sebep olacak dinsizliğine müsaade mi edilecekti?

Her Firavun’un bir Musa’sı (as) olduğu gibi Süfyan’ın da bir Mehdi’si (as) olacağı Rahmet-i İlâhiyenin muktezasıdır.

Din bütün kurumlarıyla yerle bir edilip isyan fitneleriyle âlimlerin idam ve cellâtlarla sesleri kesilirken; 1. Dünya Harbi’nde talebeleriyle gönüllü alay komutanlığı yapmış, Ruslara esir düşmüş ve İngiliz’lerin İstanbul’dan gönderilişinin en büyük müsebbiplerinden “kahraman hoca” diye Ankara’ya törenlerle dâvet edilişinden olsa gerek, açıktan bir imhâ yerine sürgüne gönderilerek el altından imhasına çalışılan Bediüzzaman ise, beklenilenin aksine “topuz”la değil iman hareketiyle Süfyanizm’in planlarını alt üst ediyordu.

Onlar ise şeairden, dini ortadan kaldıracak devrimler yaparken o, Kur’ân’ın dört esasından; tevhidi, haşri, nübüvveti ispat ederken, ibadet ve adaleti de hayata geçirecek eserler yazıyordu. Onlardan biri de Tesettür Risalesi’ydi.

Süfyanizm’in en büyük kuvveti olan kadınları baştan çıkaracak icraatlar yapılırken Tesettür Risalesi Süfyan kalesini tehdit ediyordu.

“Kadın kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlûb olup o ateşe sarhoşane bir sürur ile düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları birer cazibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder.” 1

Dipnot:

1- Şuâlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*