Sözün değeri azaldıkça ipotekler arttı

Eskiden bir alış verişte, bir vaadin yerine getirilmesinde veya her hangi bir konuda söz verildiği zaman, senet yapmaya, şahit göstermeye gerek görülmezdi.

Çünkü sözden ileri bir teminat düşülmezdi. “Söz senettir” düşüncesi, en büyük teminat sayılırdı. Zira verilen bir söz, mutlaka yerine getirilirdi. Bizim kültürümüzde “ söz namustur” diye kabul edilmiştir. Namus söz konusu olduğu zaman da, insanın yapamayacağı fedakârlık yoktur.

Merhum Mehmed Âkif, Vaniköy’de oturan bir ahbabı ile öğleden bir saat önce buluşmak için sözleşir. O gün de hava yağmurlu ve fırtınalıdır. Öyle şiddetli bir yağmur yağar ki, evden çıkmak mümkün değildir. Ama Mehmed Âkif, yağmura ve fırtınaya aldırmadan yola çıkar. Buluşmak üzere söz verdikleri mekana gelir. Fakat sözleştiği kişi buluşma yerine gelmemiştir. Orada uzun bir süre bekledikten sonra üzüntüyle evine döner. Ertesi gün özür dilemek üzere gelen arkadaşını dinlemek istemez. Ona, “bir söz, ölüm ya da ona yakın bir mazeret varsa yerine getirilmez. Sizi mazur göremiyorum” diyerek, aylarca o arkadaşı ile konuşmaz.

Sözünde durmak, bir mü’minin en önemli vasıflarından birisi olduğu gibi, münafıklık alâmetlerinin de başında gelir. Bugün başta kendi nefsimiz olmak üzere, verdiği sözü tutmayan, zamanında randevusuna gitmeyen, vaadlerini yerine getirmeyen insanların çokluğuna baktığımız zaman, münafıklık alâmeti taşıyan ne kadar çok insan varmış diye hayretler içinde kalırız. Her günah içinde küfre giden bir yol olduğu gibi, yerine getirilmeyen her sözde de münafıklığa giden bir yol var demektir.

Canan Koral

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*