Şu resimler bir gün lâzım olacak

Dünya kamuoyu muhtemel bir savaşa karşı ayakta olmasına rağmen, kaptan köşkünü işgal eden “şer kuvvetler”in niyeti çok kötü… Yılanın zehirlemekten, çakalın parçalamaktan aldıkları zevkle, dünyanın dehşetli yangınını sadistçe seyretmeyi karara bağlayanları yer ve göğün ikazları da durduramıyor… Zulümde “yanardağları” geçen bu zalimlerin cinayetlerine ihtiyar dünyamız dayanamayacak diye, Kuala Lumpur’daki “Bağlantısızlardan” feryatlar yüksele dursun… Şimdilik duyan yok…

Bu iğrenç savaşı dolaylı-dolaysız isteyenlerin resimleri birgün—şayet dünya savaştan sonra da yörüngesinde tahrip olmadan dönmeye devam ederse—lâzım olur diye bir-kaç tesbitte bulunmak istiyorum.

Bu savaşın Amerikalıların savaşı olmadığını ABD meydanlarını dolduran milyonlarca protestocu elbette gösteriyor. Bu savaşın Huntington’un bahsettiği “kültürler, dinler” savaşı olmadığını da Amerika ve Avrupa’da yürüyen binlerce papaz ile savaşı tel’in eden Papa elbette izah ediyor. Bu savaş, kabadayı “sığır çobanı” zihniyetli Anglo-Sakson menşeli “Yeni Dünyalıların” da savaşı değil… Bu savaşı Ada Kıtada destekleyenlerin başında Yahudi tüccar, politikacı ve medya mensuplarıyla, dünya enerji kaynaklarını işgale yeltenen bir-kaç dinozorun geldiklerini tüm ekranlar gösterdiği gibi, gazete sayfaları da yazdılar.

Dünya ilk olarak böyle bir mugalata ile karşılaşıyor. Bush yönetimini adeta esir alan Yahudi Lobisinin, Afganistan’la kısmî olarak Orta Asya’yı ablukaya hangi nedenlerle aldığını elbette hatırlarsınız. Irak halkını yüzbinlerce masumun kanı karşılığında Saddam diktatöründen kurtarmaya yeltenen mezkur odakların; Türkiye’den Karadeniz sahillerindeki üs ve limanları istemeleri, hedefe başta İran olmak üzere tüm Hazar bölgesini de koyduğunu elbette gösteriyor. Bir avuç çılgın, harîs, dinsiz ve yalnızca kuvvete tapan işgalcinin işgallerini masum ve makul göstermeye çalışan TV programcılarıyla gazete yazarlarının resimleri de elbette bize lâzım olacak.

Amerikalılarla Avrupalıların ‘Bu bizim savaşımız değildir’ dedikleri cinayete bizdeki Selanikli hanedanın dört elle sarılmasını elbette garipsemedik. Yahudilerden başarı ödülleri alan bizdeki Selanikliler hanedanı, elbette Washington ile Telaviv arasındaki eksene Türkiye’yi de dahil edeceklerdir. Türk milleti kâh Kemalizm, kâh Atatürkçülük öcüsüyle korkutulduktan sonra, Çevik Bir’le Perle neden aynı ipte oynamasınlar ki? Özal’a Kuzey Iraklı Kürt liderleri meşrulaştıran kuvvetin Telaviv-Washington eksenli olduğunu Anadolu insanı maalesef öğrenemedi. Ankara-Londra-Washington hattında İngiliz pasaportu ile mekik dokuyan Talabani ile İsrail’den devamlı techizat alıp PKK’ya dağıtan Barzani’nin niyetini Çevik Bir elbette biliyordu. Tüm Kürt liderlerin (dinsiz olanların) İsrail’de biraraya geldiklerini ve kurulmakta olan kukla devletin bu toplantılarda mayalandığını—sözde—Kürt aydınları da itiraf ediyorlar.

Doğuda bir taraftan ayrı devlet istiyorlar diye otuz bin insanın telef olmasına göz yumacaksınız, diğer taraftan Telaviv’de Kürt liderleriyle aynı mahfili paylaşıp bugün doğmakta olan “Kürt devletine” yardımcı olacaksınız. Yani, kurulmakta olan şu Kürt devletinin “Selanikliler hanedanı ile Kemalistlerin” eseri olduğunu söylememiz mübalağa mı olur? Selanikliler hanedanının tarih boyunca Londra-Washington ve sonradan Telaviv üçgenine Türkiye Cumhuriyeti aleyhine servis yaptığını yakın tarihimizi takip eden herkes bilir. Bu muhtemel savaşın malûm medya ve hanedana yakın yazarlarca desteklenmesine hiç şaşırmadık. Kemalistlerle Selâniklilerin ortak “İslâm düşmanlığı” ile uzun süreden beri “Güneydoğudaki ortak çalışmaları” da yukarıdaki iddiaya kuvvet veriyor. Mıço Barzani’nin oğlu, Türk askerini Saddam askerinden daha tehlikeli buluyor. Mustafa Barzani’nin İslâma olan düşmanlığı da meşhurdu: Doğuda Kürt milliyetçiliği—ırkçılığını—baltalıyorlar diye, 72 Iraklı subaya bedel iki nur talebesinin öldürülmesini üstün tutuyordu. Dünkü kareciklerle bugünkü çizgileri yanyana getirdiğimizde “ırkçılık” ortak paydasının hem Kemalistlerce, hem Selâniklilerce ve hem de İslâm düşmanı Kürtçülerce kullanılmasında bir sakınca olmadığını görüyoruz… Tarih size iddia olarak görünen çizgilerle flu gelen resimleri yakın bir zamanda daha da netleştirecektir.

Yalnız, resmî ideolojinin seksen seneye yakındır üflediği hava ile kafaları karışmış bir kısım Türkçü ile Kemalisti yukarıdaki resmin dışında tutmak istiyorum. Zira bunların çoğu “vatanperverlik” hissiyle bu gemiye yanlış binmişlerdir. Bu iğrenç savaş birçok zihindeki bulanıklığı giderecek; birçok gizli ve karanlık münasebeti de ortaya koyacak kanaatindeyiz.

Esasında imkânım olsaydı; savaşa taraf veya bu vahşeti medyada makul gösteren tüm insanların resimlerini arşivlemek isterdim. Deccaliyetin dünya çapında tüm ses, sûret ve çizgileri çeşitli “zındıka enstitülerinde” biriktirdiği gibi, bizim de, bir dünyalı olarak, dünyanın canına kastedenlerin resimlerini toplamaya hakkımız yok mu? Dünya, ilk olarak kuvvetin üstün donanımlı teknoloji ile kendisine karşı bu denli vahşice kullanıldığına şahit oluyor. Düne kadar sarhoş Yeltsin’in eli altındaki nükleer silâhlardan korkan dünyanın karşısına yalnızca İsrail altı yüz küsur nükleer başlıkla çıkıyor. Tarihî tüm ihtilâl ve savaşlarda Yahudilerin rolünü düşündüğünüzde yüreğiniz sıkışmıyor mu?

Özal, her ne pahasına olursa olsun “Başbakan” olmak istiyordu. 12 Eylülcülerin kucağına oturup, ülkenin dengelerini “Selânikliler” lehine dizayn etti. Onun bu büyük yanlışını da, “dindarlığı” halk nazarında örttü gitti. Amerikalı Yahudi lobisinin Anadolu halkını ilk olarak bypass etmesini sağlayan 12 Eylül cinayeti ile Özal’ın başbakanlığı, Erbakan okulunun genç oyuncularına maalesef kötü örnek oldu.

“Erbakan çocukları” Erbakan’ı fersah fersah geçtiler. Rey vermedik, ama haklarını yemeyelim, rollerini mükemmel oynuyorlar. Neticede Anadolu’daki birçok dinî cemaati “Deccalin” kuyruğuna bağlamadılar mı? Bravo doğrusu. Fakat bu resimlere ihtiyacımız yok. Zira şimdiden solmaya başladılar. Birkaç seneye varmaz silinir giderler. Halbuki ne pahasına olursa olsun bunlara duâ etmiştik. Duâ zamanı geçti… Tarafgirlik fikriyle AKP’yi bu hususta savunacakların şeytana maskara olacaklarını da üzülerek belirteyim…

Belki birgün de “savaşa karşı” olanların resimlerini toplamaya çalışacağız. Ondan önce TV’nin düğmesini kapatıp kumandayı gizli bir yere koymalıyız. Âlem-i İslâm makberlerimizi ve dindaşlarımızı bombalayanlardan önce bazı yerli kanallardaki “deccal borazanları” ümitlerimizi ve ailemizin temiz havasını kirletmesin, ruh ve beden sağlığımızı bozmasın diye ekranlardan ailece uzak durmak istiyoruz.

İmanımızı kuvvetlendirecek, ümitlerimize nevbaharlarıyla yol verecek ve bizi çoluk-çocuğumuzla “sekînet” iklimlerine götürecek eserleri mütaalaya ve dâvâ arkadaşlarımızla müfritane teşrik-i mesaiye dönüyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*