Şükrün Anahtarı Oruç

Image

Ramazan risalesinin 2.nüktesinde Bediüzzaman Hazretleri; ”Ramazan-ı mübareğin savmı (mübarek Ramazanın orucu) Cenab-ı Hak’kın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:” deyip, 1.Söze atıfta bulunup, oradaki tablacı misalini nazara vererek devam ediyor.

Gerçekten de,hani pazarlarda veya tabla ile çeşitli meyve sebze satan satıcılarla alış-veriş münasebetlerimiz olur çoğumuzun.

Orada satılan ve kendini, haşa küçük dağları yaratmış edasında gören aciz ve fakir insanın bir çekirdeğini dahi yaratamadığı çeşitli meyve ve sebzelere bir karşılık,para verip alırız, üstelik bir de satıcıya teşekkür ederek. Peki, bunları yaparken; bunları hiçten, yoktan, çiğneyerek üstünden geçtiğimiz basit bir topraktan yaratan Rabbimizi düşünmezsek, onun nimetlerine karşı şükür yapmadan gasp ederek o nimetleri yesek olur mu?

Elbette olmaz değil mi? Peki, gafil insanlar bütün bunları nasıl anlayıp idrak edecekler? İşte, orada da oruç kendini gösteriyor. Diğer zamanlarda Allah’ın verdiği nimetlerini kıymetini bilmeyen, onu onlara bir nevale şeklinde vereni hatırlamadan yeyip içen insanlar, ancak oruçtaki açlığın verdiği ıstırapla, o nimetlerin kadir-kıymetini anlıyor ve “bir parça kuru ekmeğe bile razıyım, şu açlığımı gidersin de” diyorlar adeta. Bu hal,iftara yakın daha şiddetle kendini gösteriyor. Bazen bulunduğumuz iftar davetlerinde, iftara yakın sofraya oturduğumuzda, ”çok acıktım,susadım” diyenlere diyoruz ki, “haydi erkeksen elini uzat bakayım; suya,ekmeğe”. Tabii latifeli gülüşmelerden sonra da “ya işte bakın bakalım bunlar kiminmiş? O emretmeden yiyebiliyor musunuz?” diye de ekliyoruz. Ve bu suretle de tabii, oruç, çok yönleriyle, insanın gerçek vazifesi, yaratılışını esas sebebi olan şükrün  anahtarı oluyor. Bu arada bize ehemmiyet veren şey olan duamız aklımıza geliyor ve iftardan sonra dua ediyoruz ona müteveccihen, yönelerek:

“Ey bizi nimetleriyle perverde eden (besleyen) sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını(esas kaynağı olan cennettekileri) göster; ve bizi makarr-ı saltanatına (cennetine) celbet (gönder,götür). Bizi bu çöllerde mahvettirme; bizi huzuruna al, bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz (lezzetli) nimetlerini orada yedir. Bizi zeval (yok oluş) ve teb’id ile tazib etme (yanından uzaklaştırma cezası ile azap verme). Sana müştak (görmeyi arzulayan) ve müteşekkir (şükreden) şu muti (itaat eden) raiyetini (emrin altındaki kullarını) başıboş bırakıp idam etme”

(Bu arada, bu dua ile alakalı küçük bir hatırlatmada bulunayım: Özellikle bu mübarek Ramazanın iftar yemekleri başta olmak üzere, çeşitli yemeklerden sonra bu duayı yapan bazı kardeşlerimiz yanlış okuyorlar. Lütfen orijinaline uygun olarak, ya bakıp veya doğru ezberleyerek okurlarsa iyi olur. Malumunuz bunun aslı, onuncu sözün hemen baş taraflarındaki beşinci surettedir.)

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*