“Sultanım Hû”

“Sultanım, Cuma Başet yazım ektedir, selâm ve duâ ile, Hû…”

Evet, her Salı veya Çarşamba günü bu başlıkla yazılarını gönderirdi. Ben de kendisine, “yazınız ulaştı ağabey, selâm ve duâ ile Hû…” diye cevap yazardım.

21 Temmuz 2015’de yine yazısını göndermiş, muhtemelen hemen sonra da kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılmıştı. 64 yıldan beri heyecanla atan kalbi, artık bu heyecana ve tempoya dayanamamış, istirahate çekilmişti… Akşam saatlerinde facebook sayfasında “yazarımız ve değerli ağabeyimiz Halil Uslu vefat etti” haberini okuyunca, inanmak istemedim. Çünkü daha üç beş saat önce “Demirel ve Kâbe” başlıklı yazısını göndermiş, yazının başlığına her zaman olduğu gibi “Sultanım Cuma Başet yazım ektedir, selâm ve duâ ile HU” diye ilâve etmişti. Benim kendisine gönderdiğim cevabi yazımı belki de okumak nasip olmamıştı…

Halil Uslu Ağabey, 1951 yılında Van’ın Gürpınar ilçesinden dünyaya gelmiş olup, genç yaşında Risale-i Nur’la tanışmış, ondan sonra hayatını bu hizmete adamıştır. Doğum yeri Van olmakla birlikte, hayatının büyük kısmını Konya’da geçirmiştir. Konya İmam Hatip Okulu’nda öğretmenlik yapan, Üstad’ın kardeşi Abdülmecid Nursi’ye yakın ilgi duymuş, onun hakkında “Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid Nursî (Ünlükul)” adlı bir eser yazarak Abdülmecid Efendi’yi gelecek nesillere anlatmıştır. Ayrıca “Müjde Peygamberi (asm), Bediüzzaman’dan Çağımıza Müjdeler, Şifa Yaprakları, Risale-i Nurda 40 Hadis-i Şerif ve Alem Çarşısı “ eserlerinin de sahibidir.

Halil Uslu, Zübeyir Gündüzalp Ağabey ile yakın ilişki içinde olmuş, ona olan hayranlık ve şükran duygularını her zaman dile getirmiştir.

Vefatından iki ay kadar önce, Yeni Asya’daki bir yazısında Zübeyir Ağabey’i şöyle anlatır:

“Benim üzerimde emeği olan Hz. Bediüzzaman’ın talebelerinden merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in gençliğimizin baharında Nurlar’la pişme ve çile hayatı geçirdiğimiz 1966 kışında Medrese-i Yusufiye’den çıktıktan sonra beni taltîfen İstanbul’a dâvet etmişlerdi, uzun saatler içinde çok ikaz ve tembihatları olmuştu. Çoklardan bir tanesi: ‘Halil kardaşım Konya’daki Eğitim Enstitüsü’nde yani üniversitede, istediğimiz mânâda içtimaî, siyasî ve imanî cihetle 3 kişi yetiştirirseniz okulu bir baştan bir başa elden geçirir. Yoksa verdiğiniz balık ziyafetleriyle bir şey elde edemezsiniz.” demişti”

Halil Ağabey, Yeni Asya’nın ve Nur cemaatinin sâdık ve sebatkâr bir mensubu olarak, her devirde istikrar ve istikametini muhafaza ile hizmetine devam etmiş, ömrünün son gününe kadar bu istikametten ayrılmamıştır. İnşallah Hafiz Ali, Hasan Feyzi Ağabey’ler gibi, şehid-i mânevî olarak Üstadına, ve “Müjde Peygamberi” olan Efendimize (asm) kavuştu. Ben inanıyorum ki, Halil Ağabey yine “Sultanım HU” hitabıyla vazifesine devam ediyor, çağrıldığı konferanslara katkı sağlıyordur.

Üstad Hazretleri’nin; “Sarf ve Nahiv ilmini okuyan bir medrese talebesinin vefat edip, kabirde Münker ve Nekir’in: “Men Rabbüke”= “Senin Rabbin kimdir?” diye suallerine karşı, kendini medresede zannedip Nahiv ilmi ile cevab vererek: “(Men) mübtedadır. (Rabbüke) onun haberidir; müşkil bir mes’eleyi benden sorunuz, ” demesi gibi, Halil Ağabey de Münker ve Nekir’in suallerine Risale-i Nur lisanı ile cevap verdiğine ve “Sultanım müşkil bir mes’eleyi benden sorunuz, bu kolaydır” dediğine inanıyorum. Çünkü hayatı, hizmet yollarında, konferans ve ders salonlarında, düğün ve cenaze cemaatlerinde, hep Risale-i Nur’u, hep Üstadını anlatmakla geçmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında, bin beş yüzden fazla konferans vermiş, ömrünün son gününe kadar da Yeni Asya’da haftalık yazılarına devam etmiştir.

Başet başı şimdi buz kesti. Sultanım Başet tahtından indi gönül tahtına oturdu. Sultanım, Sultanına kavuştu.

Hayatında bir “müjdeler şelâlesi” gibi çağlayan Halil Uslu Ağabey’i, Rabbim rahmet şelâlesi ile mükâfatlandırsın diyor; vefatının ikinci sene-i devriyesinde, bir defa daha rahmetle anıyorum.

 

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*