Sungur Ağabey

Saygı değer ağabeyim, hacı arkadaşım, nur yoldaşım…

Sene 1976, Hac mevsimi, Ankara Hacıbayram, dershane 27…

— Sungur Ağabey hoşgeldiniz, hayırdır?
— Uzun yola.
— Nereye?
— Hacca inşaallah.
— Arabada yeriniz var mı?
— Niçin soruyorsun?
— Belki ben de gelirim.

— Hazır mısın?
— Yok hazırlanırız.
— Yarın akşam yola çıkıyoruz. Sen hazırlan biz de seni götürürüz.

Bunu gece konuşuyoruz. Ertesi gün saat 17:00’da vizeler kapanıyor. O gece gözüne uyku gelir mi? Sabah erken kalkıp maliyeye, belediyeye, sağlık ocağına, Suudi Arabistan, Suriye, Ürdün Konsolosluğu’na, bütün muameleler bitti. Akşama “Ben hazırım ağabey” dedim. Çantayı hazırlayıp Sungur Ağabey, Abdurrahman Eksik’le beraber taksiye binip yola çıktık, yani bir günde hazırlandık. Şimdi anlıyorum ki bu Sungur Ağabeyin bir kerâmetiydi, yoksa bu kadar muâmelenin bir günde bitmesi mümkün değildi. Böylece o sene haccı beraber yaptık.

Sungur Ağabeyin cenazesi için İstanbul’a gitmek ne mümkün. Sungur Ağabeyin hayranlarını toplamak için acele edip Mudanya-Kabataş feribotunu kaçırıp, Mudanya’dan taksiyle Gemlik Körfezi’nden yola koyulduk. Öğle namazını Eski Hisar mescidinde kıldık. Acele yola koyulduk. Otobandan gitmeyip E-5 karayolundan devam ettik. FSM Köprüsü’ne çıkalım diye yol ayrımını kaçırdık. Rahmetli Sungur Ağabey kerâmetiyle bizi Harem feribotuna yönlendirdi. Adeta gayri ihtiyarî, kerametvârî… Bir de ne duyalım, Sungur Ağabey rahmet-i Rahman’a kavuşmuş.

Bu mümtaz, mübarek ağabeyimizin cenaze namazı da kendisi gibi muhteşem oldu. Cenaze namazını hakkettiği gibi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez kıldırdı. Devlet erkanının yanısıra Türkiye’nin dört bir yanından ve nur hizmetinin ulaştığı yabancı ülkelerden gelen on binlerce mümin, ağabeylerini Üstadına, Hz. Peygamber’e (asm), ebediyete, hizmetten ücret almaya gönderiyorlardı. Gürcistan’da, Tiflis’te, Şeyh Sanan Tepesinde Üstadının medresesini açarak, Üstadına, asrın son mebusuna gidiyordu.

Üstadının “Sungur ‘fenafi’n-nur’ olmaya mecburdur!” emrine uyarak bu dünyadan göç etti. Üstadına, Peygamberine (asm), ehl-i hizmet kardeşlerine kavuştu. Rahmetli Bekir Berk Ağabey dâr-ı bekaya giden ağabeyler için “yıldız kayması” tabirini kullanırdı, aynen onun gibi…

Nur hizmeti bütün dünyayı sardı. Gürcistan, Azerbaycan, Suudi Arabistan bütün İslâm âlemi; Afrika, Amerika, Avrupa, Asya, Filipinler… “Bütün sath-ı arz… Yeryüzü bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber… Kur’ân kâinatı okuyor; onu dinleyelim, o nur ile amel edelim, onu vird-i zeban edelim” der gibi…

Aziz ağabey Nurlarla, seninle tanıştığıma çok çok memnunum. İnşaallah Üstadımızın himmetiyle, Hazret-i Resûlullah’ın (asm) şefkat, rica ve himmetiyle biz de sizin arkanızdan sizin gibi olalım. Aziz ağabey, çok şey yazmalıyım, hangisini yazayım bilemiyorum. Kelimelerle ifade etmek çok zor. Mehmet Âkif’in dediği gibi “Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizârım!”

Hizmetinizi bitirdiniz, meşakkat bitti, ücret almaya gidiyorsunuz. Üstadınıza kavuştunuz, Peygamberinize (asm) kavuştunuz, bütün Nur dostlarına kavuştunuz.

Bizden de Hazret-i Peygamberimize (asm), Hazret-i Üstadımıza, bütün Nur Ağabeylere, anne babamıza, bütün ecdadımıza selâm, duâ ve rahmet götürün.

Yeriniz Nur, mekânınız Cennet olsun. Sizi tebrik ediyorum aziz ağabeyim…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*