Suriye’de son manzara…

sukru-bulutDünya hadiselerine Risale-i Nur penceresinden bakmadığımız zaman, global manyetikçi ve hipnozcu gücün tesirine kapılıyor ve onların istedikleri istikamette olayları okumaya ve tahlil etmeye başlıyoruz.

Arap Baharı felâketinin bütün resimlerini tek karede incelemeye bilgimiz yetmeyebilir. Fakat yalnızca şu Suriye meselesinin altı yılını bir manzara çerçevesinde tahlil etmeye imkanımız var. Türkiye’nin şu kısacık zaman zarfında, taban tabana zıt gel-gitlerle yaptıklarını ve idarecilerimizin beyanlarını karşılaştırma şansımız henüz mevcut. AKP’li kadroların dünkü siyaha bugün beyaz demelerini konuşmuyoruz. Seymour Hersch’in belgelerle ortaya koyduğu ”FARE YOLU” denilen CIA’nın dehşetli oyununda nasıl kullanıldığımızı, IŞİD alt yapısı terör örgütlerinde KATAR, ve SUUDİ ile nasıl çalıştırıldığımızı, IŞİD’e mensup ne kadar yaralının İsrail ve Türk hastanelerinde tedavi gördüklerini yazmayacağız. Zira bunların çok az bir kısmı gazetelerde, ekseriyeti de elektronik medyada yazıldı ve değerlendirildi. Hangi meselenin anahtar kelimesini internete verseniz, istediğinizden çok fazla bilgiye her zaman ulaşabiliriniz. Efkâr-ı ammenin kısmen muttali olduğu hadiselerden ziyade,zihinleri alabora eden buradaki tezatların sebepleri üzerinde durmak istiyoruz.

İsterseniz azıcık gerilere gidelim… 28 Şubat’ın hazırladığı şartlarda iktidara gelen AKP kadrolarının dünya siyasetindeki müptediliğinden istifade eden global dinsizlik ve savaş yanlısı cereyanın varlığını atladığınızda, meseleyi anlamanız mümkün değildir.

2002 yılından günümüze gelen süreçte, AKP’nin zaman içinde seslendirdiği en az yüz fikrine, aynı kadroların bugün sahip çıkmamaları ve mantıkî olmayan yorumlarla tevile yeltenmeleri, onların dış politikada yanlış yerden başladıklarını gösteriyor. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olarak, yeni bir anayasa için Beşşar’a 40 gün mühlet vermesini bu gün düşündüğümüzde, devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan bir üslûp olarak hatırlarız… Türkiye’yi Beşşar’ın celladı gibi gösteren politikaların, mutfağımızda hazırlanmadığından Yeni Asya olarak ismimiz kadar emindik. Zira Bediüzzaman’ın eserlerinde mahiyetlerini anlattığı I. ve II. Avrupa tanımlarını biliyorduk. Deccaliyeti temsil eden II. Avrupa’nın sıfatlarını, mahiyetini ve icraatlarının özelliklerini Bediüzzaman’dan okumuştuk. Amerika’da ve Avrupa Birliği’nde İnsaniyet-i Kübra ortak paydasında Müslüman Türkiye ile ittifak kurmaya çalışan siyasileri, devlet erkânını ve düşünce adamlarını az-çok bildiğimizden, aynı iktidarı paylaşan John Kerry ile Barak Obama’yı birbirinden tefrik edebiliyorduk… Powel’in itiraf ettiği ve Condoleeza Rice’in yeniden inşa ettiği yalan makinesinin başına geçen Kerry’nin kızarmadan bunca yalan ve desiseyi nasıl uydurduklarını garipsemiyorduk. Zira, Marksist liberallerin temsilcisi Kerry ile, Troçkistlerin temsilisi Condoleeza, elbette Kissinger mektebinin öğretileri çerçevesinde çalışacaklardı. Bütün bunların kodlarını yalnızca Risale-i Nur’da bulabilirsiniz. AKP’nin kurucu kadrosunun da; Akıncılar hareketinden bu yana “Nurculuğa” hayli mesafeli olduklarını herkes bilir.

DIŞ POLİTİKADAKİ YANLIŞ ÜSLÛP…

Akp’nin üst kadroları ve yakın çevresinin çok garipsediği bir durum var ortada: ABD ve AB bize iyi davranmıyor. Sevmeyi bir yana bırakalım, zaman zaman incitici üslûplar kullanıyorlar. Bunun sebebinin; kendilerinin Müslümanlıklarında, Türklüklerinde, başarılarının kıskanıldığında veya ülkemizi işgal emellerinde olduklarında aradıkları müddetçe, doğruyu bulamayacakları kanaatindeyiz. Bırakalım diğer yanlışları: bir sene içindeki 360 derece dönüşleri… Hukuksuzlukları… Demokrasinin kurumlarına yapılan müdahaleleri… Birinci Avrupa ile masaya oturmuş iken ikinci Avrupa ile gizlice iş tutmalarını ve gücü ilkel bir surette merkeze taşımalarını… Konuşulması lâzım gelenleri şimdilik konuşmuyoruz. Yalnızca; devleti idare eden Cumhurbaşkanı, Başbakan ve onlara yakın bakanların bir aylık siyasî konuşmalarına tarafsız bir sosyal enstitüye göndersinler. Pozitif dünya siyaseti prensipleriyle bu konuşmaları değerlendirsinler. Ve neticede bize bir rapor yazsınlar. İşte o zaman; AB, Rusya, Suriye, Kürtler ve ekonomi meselelerinde iç içe geçmiş yüzlerce tezadı, yanlışı ve mantıksızlığı görecekler. Modern dünyanın bireyselliği tamamen terk edişinin üzerinden çeyrek asırdan fazla bir zaman geçmiş. Bizim kadrolar ise; kendilerini hâlâ MSP ve Refah’lı günlerin bayramlarında zannediyorlar. Türkiye’de hâlâ dış politikaları bilimsel ve objektif değerlendirebilecek bir enstitümüz yok. Hükümetin ellerindeki İslâmcı yazarlar da; uğradıkları med cezirlerle dalgalar tarafından dışarıya fırlatıldılar. Bir zamanların kudretli kalemşörlerinin kuşe-i uzletlerinde blog yazarlığı yapmaya çalışmaları veya ekran şahinlerinin internet üzerinden görüntülü yayınlarını neşretmeleri, mutlaka çoklarımızın içini buruyordur.

SURİYE’DE DEVLETLERİN MÜCADELESİ YOK…

Bediüzzaman Hazretleri birinci dünya savaşının hemen akabinde bir tesbitte bulunuyor: Bundan sonra devletler ve milletler savaşının yerini sınıf savaşları alacak. Global menfaat grupları… Yakın zamana kadar ABD ve AB, Suriye’de IŞİD saflarında savaşanların İkinci Avrupa’ca organize edildiklerini, oralardan gönderildiklerini itiraf etmiyorlardı. Ne zaman ki Putin; Rusya, Türkistan ve Kafkasya’dan devşirilen paralı askerlerden bahsedince, AB ve ABD’de itirafa başladılar. Yani El-Kaide ve IŞİD Müslüman olmadığı gibi Hıristiyan da değilmiş. Fakat neocon ve neoliberal batının kurduğu örgütler olduğunu, Amerika’yı da Avrupa’yı da ve Rusya’yı da aştıklarını artık öğreniyoruz. AKP, meseleyi başta doğru okuyabilseydi, dünya barışının anahtarı olabilirdi. Bugün Halep’te ÖSO’yu desteklemesi de kendisini kurtarmıyor. Zira birçok IŞİD ve El-Kaide mensubu yeniden o saflara geçiş yaptılar. Fakat Rusya’nın labirentlerin tepesinden oyunu seyretmesi, neoconların bölgedeki faaliyet sahasını her gün biraz daha daraltıyor.

İnşallah Birinci Avrupa’nın Rusya ile yaptığı ittifak, buradaki deccaliyet ordusunu mağlûp eder; hem AB’nin, hem ABD’nin ve hem de âlem-i İslâm’ın beklediği sükûnet tekrar geri döner ve hakikî bayramlara insanlık olarak tekrar ulaşırız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*