Suriye’ye “müdahâle” ihâlesi!

alt

“Suriye’ye müdahâle” taraftarı ülkelerin temsilcilerinin İstanbul’daki toplantılarının sonucu beklenirken, müdahâle ve “tampon bölge”de başrolün Suriye ile 910 kilometrelik sınırı olan halklarının akraba olduğu Müslüman komşusu Türkiye’ye ihâle edilmek istenmesi, düşündürücü.

Doğrusu, başta Irak ve Afganistan’ı işgal eden ABD olmak üzere, Libya’ya askerî operasyonun başını çeken Fransa ile işgal/savaş ortakları İngiltere olmak üzere, “müdahâleci” yönetimlerin “talebi”ne, Ankara baştan beri teşne. “Bilinmeyen” bir sâikle bu “uluslar arası stratejik oyun”a atlamaya hevesli.

Dışişleri Bakanı’nın tekrarladığı, Başbakan’ın son İran ziyaretinde karşılıklı teâti edilen “bölge dışı güçlerin müdahâlesini istemiyoruz” sözlerinin ardından “Türkiye’nin müdahâleye hazır olduğu”nun belirtilmesi, bunun açık ifâdesi.

Çarpıcı olan, bir yandan “Suriye karşıtlğı”nın Türkiye’ye siyasî ve ekonomik alanda büyük kayıplara sebebiyet verdiğini belirten Davutoğlu’nun, diğer yandan Türkiye’yi Suriye karşıtı cephenin başını çeken ve hatta silâhlı muhâlefetine ev sahipliğini yapıp her türlü silâh ve desteği sağlayan duruma mecbur olduğunu söylemesi. Türkiye’nin Suriye’ye karşı bu denli tepkiyle müdahâleci politikalarını, bu ülkedeki olaylara, insanların ölmesine ve Şam yönetiminin demokratik reformlarda gecikmesine bağlaması.

Halbuki Müslüman komşu Irak’ta iki milyon, Afganistan’da bir milyon insan katledildi, hâlen katlediliyor. Türkiye gibi “müdahâleci ülkeler”in önünde yer alan Katar’da, olayların devam ettiği Bahreyn’de, diğer Körfez sultanlıklarında ve bölge krallıklarında da kalkışmalar oluyor, insanlar ölüyor ve demokratikleşme ve özgürlükler vaadi ve lâfı bile yok…

“ARABULUCULUK” YERİNE NEDEN MÜDAHÂLE?

Gerçekten, yıllardır işgallerin sürdüğü, katliamların yapıldığı bu ülkelerin hiçbirine “demokratik reformları” şart koşmayan, müdahâleyi gündeme getirmeyen Ankara’nın aniden çark edip “dost ve kardeş Esad yönetimi”ne bu ülkeye müdahâlede koçbaşlığa soyunması, neyin nesi? AKP hükûmeti, niçin bu denli müdahâleye heveskâr ve “birinci meselesi” haline getirmiş?

Başbakan’ın toplantıda gündeme getirdiği “insanî yardımın işlevsel hale gelmesi” ve “güvenlik ve yardım koridoru”nun açılması, neden hâlen kent ve köyleri bombalanan Irak için gündeme gelmedi de, Suriye için gündeme getirilmekte? Niçin peşinen köprüleri atıp, “Kendi halkına zulmeden bir idâreyi desteklemeyiz” diyor? “Halkına zulmeden” ve çoğu karşısında oturmuş diğer yönetimler için neden tek kelime sarfetmiyor?

Erdoğan, “söylem birliği yetmez, eylem birliğinin gerekliliği”ni vurguluyor. Bu “eylem birliği”nin ille de nereye varacağı belli olmayan, Irak’tan sonra ecnebilerin isteğiyle Suriye’nin bölünmesi ve parçalanmasına zemin hazırlayan Suriye topraklarında “tampon bölge” açılması olarak görülmesi, neye hizmet edecek?

SURİYE SORULARI…

Başbakan’ın, Şam’ın kabul ettiğini açıkladığı, Suriye halkının istek ve endişelerine cevap verecek, sivillerin gözetiminde her türlü silâhlı şiddete ve çatışmalara son verilmesini, meskûn alanlara asker ve silâh sevkini durdurmayı esas alan, tutukluları serbest bırakmayı ve insanî yardımı sağlanmasını, hatta barışçıl toplanma ve gösteri hakkına saygıyı taahhüd eden BM temsilcisi eski Genel Sekreter Annan’ın “yeni barış plânı”nı peşinen “başarısız olacağı”nı ilân edip, sadece Şam’ı suçlamasının maksadı nedir?

Akl-ı selim, en azından Rusya ve Çin’in onayladığı ve Esad’ın “evet “dediği “plân”ın ne derece başarılı olacağını beklemeyi gerektiriyor. Bu durumda daha baştan “plân”ı reddetmek neden?

Davutoğlu, “Suriye’deki durum, Türkiye’nin diğer Ortadoğu ülkelerine açılan Güney kapısını kapatıyor, ekonomiyi olumsuz etkiliyor” diye konuşuyor. Peki, Türkiye’nin Suriye’de iç çatışmayı sonlandırıp barışı getirecek çabalar yerine, küresel güçlerin İsrail’in güvenliği, bölgedeki hegemonya ve çıkarları hesabına dayattıkları ve “Esad’ın gitmesi” üzerine bina edilen politikalara râm olmasının nedeni nedir?
Sonra, ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın çekindiği “müdahâle” belâ ve fitnesine Türkiye’nin atılmasının akıbeti ne olacak?

Hakikaten, bunca emperyal ülke dururken, Türkiye için fevkalâde tehlikeli olan ve Suriye’nin parçalanmasını netice verecek, “müdahâle” neden ille de Türkiye’ye veriliyor? Ve Türkiye niçin bu ihâleye hevesle atılıyor?

Tarafsız ve sorunları çözücü olması, Türkiye’yi daha güçlü ve güvenilir kılmaz mıydı?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*