Taksim isyanı ile gezi nümayişi arasında

Her bâtıla bir doğrunun nüvelik yaptığını risalelerde okumuşuzdur. Tahlil ve analize dayanan değerlendirmelerde siyah ile beyaza arkadaşlık eden daha nice renklerin varlığı, Risale-i Nur okuyanların dikkatini çeker. Toptancılığa, parçadan hareketle bütünü bitirme veya pireden dolayı yorgan yakma yanlışlarından, Nurlardaki düşünce sistemi bizi kurtarır.

Mayıs ayının sonlarından bu yana Taksim’de bir parktaki ağaçları bahane eden hareketin isyan mı, yoksa nümayiş mi olduğu hakkında efkâr-ı âmme şu anda bölünmüş durumda. Hareketin yurt içi ve yurt dışı başka yerlere de sirayet etmesi, meselenin ne Gezi Parkı, ne AVM ve ne de üç beş ağaç olmadığını ortaya koyuyor. 12 Eylül ihtilâliyle bir müddet sükûn bulan sağ ve soldaki birçok hareketin bayraklarıyla Taksim’e yürümeleri, belki de uzunca devam eden bu ihtilâlin ya bittiğini veya yeni ihtilâllerle yer değiştireceğini haber veriyor gibi… Demokrasi dışı yollarla 33 senedir susturulan milletin uyanması hayra alâmet de olabilir.

NÜMAYİŞ BİR HAKTIR

Tam 33 senedir millet sükûnet sağlansın diye susturulmuş. Korku, rüşvet, nifak, global sermaye, sihir ve manyetizma, global güçlerin kontrolündeki medya ve en önemlisi de bizim cehaletimiz. Bütün bunlar susturulmamızda kullanılan aygıtlardır. 11 Eylül zelzelesinden sonra yerlerinden kayan kıt’a hareketlerinin İstanbul’u etkilememesini düşünmek hiç olmaz.

Daha önceki yazılarımızdan hatırlarsınız ki, büyük 11 Eylül zelzelesini tetikleyen, Anadolu’daki 12 Eylül isimli fay hattıydı. 12 Eylül’ü tahkim eden 28 Şubat’ın hazırladığı ortamda 11 Eylül felâketi gerçekleşmişti. 12 Eylül’e kadar daha çok iç dinamiklerle gerçekleşen devrimlerin yönü Özal ile birlikte dış etkenlere dönmüştü. Belki de bu ihtilâlin en büyük başarısı global devrimlerle entegre olmuş olmasıydı. 12 Eylül’ün milletin temel haklarını rafa kaldıran anayasası ve icraatları, terörün Batı ve Orta Anadolu’dan Doğuya kaydırılması, dinsiz global sermayenin ihtilâlleri milletin serveti karşılığında mütemadiyen desteklemesi, çocuklarımızın global sermayenin kapları olan bankalar ve büyük şirketlerce köleleştirilmesi, asgarî ücreti 800 lira olan ülkede benzinin Almanya’dan pahalıya satılması gibi yüzlerce adaletsizlik, hukuksuzluk, gasp ve tahakkümler insanları yurt çapında sokağa çıkarmış.

33 seneden bu yana biriken zulümleri, adaletsizlikleri, demokrasi tahriplerini ve temel haklardan mahrumiyeti elindeki medya imkânıyla gizleyip, nümayişi yalnızca dış güçlere, emperyalistlere, yerli hainlere, siyonistlere, faiz lobilerine bağlamanın akıl ve iz’anla izah edilemeyeceğini herkes biliyor. Milletin haklı ve doğru hak işteyişini bugüne kadar dayandığı “dış sermaye”yi kullanarak kuvvetle bastırmanın her zaman mümkün olmadığını Gezi nümayişi göstermiştir. Başbakanın emrindeki onlarca ekran ile yedi sekiz adet ulusal gazetenin sosyal medyaca madara edilebileceğini de bu hadiseler ispat etti…

TAKSİM İSYANLARI

Gezi Parkı ile başlayan hareketin isyan cihetini de arz etmek istiyoruz. Başbakanın “uluslar arası medya” olarak nitelediği İkinci Avrupa’ya ait basında çıkan haberler, Gezi’nin masum bir halk hareketi olmadığını da gösteriyor. Medyamızın yakından tanıdığı çevrelerce kontrol edilen global medyanın ahtapot gibi yüzlerce kolunu dünyanın yedi kıt’asına ne şekilde attığını bu kez siyasal İslâmcılarımız da gördüler… Uzakdoğu’dan İskandinavya’ya, Avustralya’dan Latin Amerika’ya her yerde TV satın alıp gazete çıkaran dinsiz global sermayeye bağlı medyanın Gezi neşriyatını bir araya getirenler, isyan veya ihtilâlin kimlerce arzulandığını görecektir. Düne kadar paralel yürüdüklerinden AKP’yi ve bilhassa Erdoğan’ı göklere çıkaran aynı medyanın, bugün AKP üzerinden İslâmiyete ve Türkiye’ye fatura kesmeye kalkışması, Taksim isyanlarının mahiyetini az çok bize gösteriyor. Basında “marjinal gruplar” olarak nitelenen örgütlerin isyancı ve ihtilâlci olduğunu iyi biliyoruz. Bizim gibi ömür sermayesinin sonuna yaklaşanların çok şahit olduğu renkleri, sloganları, amblemleri ve sıkılmış yumrukları 40 yaş altı kuşak fazla bilemeyebilir. Rum-Pontus, Ermeni-Taşnak ve diğer parçalayıcı örgütlerle Taksim’in isyancı resmi iyice açığa çıkabilir. Kazlıçeşme’ye gösterilen ilginin ardında, halkın buna tepkisi de var.

SONUÇ: Bedîüzaman’ın büyük devrimler, inkılâplar, zindanlar, suikastler ve kurulmuş sehpalar arasında geçmiş bereketli hayatını dikkatle izleyenlerin karşısına çıkan en önemli prensip “müsbet hareket”tir. Barış, itidal, diyalog, demokratik yapılanma ve maddî kuvvetten kaçınma gibi temellere oturmuş müsbet hareketi hükümet de esas almalıdır. 33 senedir devam eden 12 Eylül düzenini değiştir(e)meyen AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak da demokratik yollarla olacaktır. Aksi takdirde şu hareketten yararlananlar yine Kemalistler, global sermaye ve millet düşmanları olacaktır.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Selamunaleykum.Sayın hocam sonuç yazınızda ifade ettiğiniz bir satırnıza pek anlam veremedim.Ak partiyi iktidardan uzaklaştırmak gerekli mi sizce.Yerine kimin gelmesini uygun görüyorsunuz?Yoksa Üstad Hz.leri Demokratları işaret ediyor diye hala sahte demokratlaıımı düşünüyorsunuz,yoksa sadece demokrat yazan tabelayımı kastediyorsunuz?Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*