Tanımak ve sevmek

Bugün size hepimizin kolay sandığı, ama aslında çok zor olan bir şeyden bahsedeceğim.

Tanımanın ne demek olduğundan. Sözlükteki anlamı (bir kimseyle ya da bir şeyle ilgili) doğru ve tam bilgisi bulunmak demekmiş. Pek çoğumuz bir insanla tanıştıktan, bir iki kelâm ettikten sonra ‘’Onu tanıyorum.’’ deriz. İyi niyetli olduğumuzdan belki, ilk bakışta o kişinin de iyi biri olduğunu sanarız. Onu tam anlamıyla tanıdığımızı bildiğimizi varsayarız. Peki tanır mıyız gerçekten? Ben bunu üç soruyla inceleyerek anlatmak istiyorum. Hadi başlayalım:

Kendimizi tanıyor muyuz?

Kendimizi ne kadar iyi tanıyoruz? Bizi en mutlu eden şeyin ne olduğunu biliyor muyuz meselâ? En çok neyi yapmayı sevdiğimizi, en çok kimin yanında gülüşlerimizin içten olduğunu, gerçekten kendimiz olabildiğimizi, en çok nerede huzurlu his- settiğimizi..? Bunlar aslında hiç düşünmediğimiz, ama cevaplarını bulursak kendimizi tanımamızı sağlayacak sorular.. Ve bence insan kendini ne kadar iyi tanıyorsa o kadar mutlu olur. Ve kendimizi tanımak, kendimizi sevmemizi sağlar. Mutlu olmak için öyle çok büyük şeylere ihtiyacımız yok aslında, neyi seviyorsak onu yapalım, kendimiz olalım yeter..

Çocukken herşey ne kadar kolaydı değil mi? Hürdük, mutluyduk, sabahtan akşama kadar boyama kitabımızı boyardık, çünkü o mutlu ediyordu bizi… Ama sonra büyüdük, hayat koşturmacasından belki de, o yapmayı sevdiğimiz şeyleri yapamaz olduk, hep erteledik bir şeyleri, hep ihmal ettik sevdiklerimizi…

Hadi bugün yeni bir başlangıç yap! Uzun zamandır okumak istediğin, ama bi türlü okuyamadığın o kitabı oku meselâ.. Hep ertelediğin, ama aslında uzun zamandır gitmek istediğin o seyahate çık! Kendin ol! Resim yapmak mı mutlu ediyor seni, yap o zaman. Ya da şimdi al eline telefonu ve sesinin seni gülümsettiği, yanındayken en çok mutlu olduğun, ama uzun zamandır görüşemediğin o dostunu ara, hatta dışarı çıkıp buluş onunla…

Ama lütfen bugün kendin ol! Seni en çok ne mutlu ediyorsa onu yap! Ne bileyim dışarı çık, derin nefes al, yürümeyi seviyorsan uzun uzun yürü meselâ… Bir günlüğüne içindeki çocuğu serbest bırak! Çocukluğundan beri gitmediğin o parka git, binmediğin o salıncağa bin, yemediğin o elma şekerini al kendine… Parktaki çocuklarla arkadaş ol, oyun oyna. Bırak üstün başın kirlensin, ne önemi var? Biliyorum zor, hepimizin işi var, okulu var, okuldan sonra yapalım o zaman. Kendimize vakit ayıralım. Meselâ benim yapmaktan en keyif aldığım şeylerden biri yazı yazmaktı, uzun zamandır türlü bahanelerle erteledim bende evet, ama şimdi yazıyorum işte’ Haydi sen de kendini tanı, en çok neleri yapmayı sevdiğini keşfet ve seni mutlu eden şeyleri yapmaktan asla vazgeçme, kendine inan! Sevdiğin bölümü oku, sevdiğin işi yap. Eve yorgun argın, ama mutlu dön, çünkü hayat mutsuz olmak için çok kısa…

Birini gerçekten tanımak ne demek?

Belki çok arkadaşın var, belki çevren çok geniş, çok sosyalsin bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki bu hayatta seni gerçekten tanıyan çok az insan var. Birini tanımak zordur. Yıllardır hayatımızda olan bir arkadaşımız, hatta belki çok yakınımızdaki bir insan bile, birgün bizi hiç tanımadığını belli eden bir cümle kurabilir.. O kişiyle kaç yıldır tanıştığımızın bir önemi yoktur. Oysa bazen de, yeni tanıştığımız birini daha ilk andan itibaren sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi hissedebiliriz. Birdenbire kaynaşır, arkadaş oluruz ve o kişi bizim en yakınınızdaki insan oluverir.

Hatta o kişi benimle ilgili, benim bile dikkat etmediğim küçük şeyleri biliyordur meselâ. Sinirlenince kaşlarımın ortasında oluşan çizgiyi, utandığımda gülümseyip yere baktığımı, yaz kış çorap giydiğimi ve daima üşüdüğümü hep üşüdüğümü, çayı şekersiz içtiğimi, çiçek polenlerine alerjim olduğunu, ama buna rağmen en sevdiğim mevsimin bahar olduğunu… Öyle ki bazen kendimi onun ağzından dinlerim. ‘’Nereden biliyorsun?’’ diye sorduğumda, bana ‘’Seni tanıyorum, sen böylesin’’ der! Bazen bana benim bile unuttuğum şeyleri hatırlatır. Haftalardır görüşmesek bile, buluştuğumuzda sanki daha dün görüşmüşüz gibi hissettirir bu insanlar. Ama başta da dediğim böyle insanlar az bulunur. Ama gerçekten sizin de çevrenizde böyle insanlar varsa, onları asla kaybetmeyin. Çünkü o insanlar, sizi gerçekten tanıyan, seven ve yanlarında tamamen kendiniz olabileceğiniz nadir insanlardandır..

Bizi en iyi tanıyan kimdir?

Hayata gözlerimizi açtığımız ilk andan itibaren hep yanımızda olan biri var. Öyle biri ki bebek iken, çocukken, gençken, yaşlıyken hep yanımızda olmuş ve hep yanımızda olacak. Öyle biri ki bizi herkesten çok düşünür, herkesten çok sever… Yaptığımız iyi şeyleri de bilir, kötü şeyleri de… Ama özür dileyip, kapısına gittiğimizde hep affeder, hep kucak açar bize… Bütün dünya sırtını dönse bile, kimse bizi anlamasa, yanımızda olmasa bile, biliriz ki O hep yanımızdadır. Öyle biri ki kimseye hatta kendimize bile söyleyemediğimiz hayallerimizi, umutlarımızı, korkularımızı bilir… Sonra bizim için en hayırlısını, en güzelini de bilen O’dur. Onu şahsen göremeyiz, ama etrafımıza baktığımızda hep hatırlarız, hep biliriz orda olduğunu… Şüphesiz ki O, Allah’tır (cc).

Ol demesiyle olduran, nasipte varsa şartları olgunlaştıran, başımıza gelen zor imtihanlarda bile sabrımızla bize sevap kazandıran, hastalıklarımızla günahlarımızı döken. Biz unutsak bile bizi unutmayan. Başımıza kötü bir şey geldiğinde ne yaparız? Kime koşarız? Ailemize, dostlarımıza değil mi? Çünkü bize destek olmalarını isteriz, yanımızda birinin varlığını hissetmek, yalnız kalmamak isteriz, ama aslında yalnız değilizdir zaten.. Kalbinde Allah aşkı olan, sırtını gerçekten Allah’a yaslayan bir insan, asla yalnız hissetmez, ümitsizliğe düşmez, üzülür, ama kahrolmaz, düşer, ama kalkar, hata yapar, ama af diler, düzeltir kendini… Hep güçlüdür, hep umutludur. Her şey üst üste geldiğinde ‘’Bu da geçer Ya Hu!’’der. Daha umutlu bakar yarınlara, daha güçlü basar ayakları yere, daha sıkı tutunur hayata…

Peki en iyi kim tanır bizi? Annemiz mi? Babamız mı? Eşimiz mi? Dostumuz mu? En büyük sırrımızı bilirler mi meselâ? En büyük korkumuzu? En büyük hayalimizi? Belki… Ancak geleceği görebilirler mi? Göremezler. Düşüncelerimizi okuyabilirler mi? Oku- yamazlar. Bizim için en iyisinin ne olduğunu bilebilirler mi? Bilemezler, ama Allah bilir. Düşüncelerimizi, kimseye söyleyemediklerimizi, gelecekte olacağımız kişiyi ve bizim için en iyisini. İşte bu yüzden şüphesiz ki O, bizi bizden iyi tanır. O yüzden sen de sırtını Allah’a yasla, sadece O’na güven, O’na inan, en çok da O’nu sev. Çünkü seni en çok O seviyor…

Betül Çamlıbel

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*