Tarihe göre senaryo mu, senaryoya göre tarih mi?

Doğru dürüst, TV seyreden bir insan değilim. Hatta haberlere bile bakmadığımdan, bazı eş-dost diyor ki “Yahu, sen haberlere bile bakmıyorsun. Peki, makaleleri nasıl yazıyorsun?” cevaben: “Gazetem bana yetiyor. Sonra, telefona, mühim haberlerin anonsları da geliyor” diyorum.

Bundan birkaç sene evvel, damadım dedi ki; “Baba, TRT1 de bir dizi başladı tam senlik, seversin.” Güldüm, “Oğlum, en sevmediğim şey zaten onlar” dedim. “Yok, bu öyle değil, tarihî dizi. Ertuğrul Gazi’yi anlatıyor. Hem o senin bildiğin (güya Kanunî’yi anlatan pespaye dizi) gibi değil, bu güzel” dedi. Merak ettim, TRT’de olunca, biraz itimad ettim ve birinci bölümünü seyrettim, fena değildi. Fakat sonralarına baktım, bu tarihi değil, senaryoyu anlatıyordu. Yani, tarihe göre senaryo yazılmamış, senaryoya göre tarih adapte edilmiş. O ara, TRT’den bir arkadaş demişti ki “Böyle bir dizi başlayacak, onun senaryosunu da, reis takib ediyor”  hakikatten de, günümüzdeki bazı hadiselere de, dizi üzerinden göndermeler oluyordu. Neyse, baktık, bu iş biraz acaib. Bizim, yarım asır evvel okuduğumuz, Mihrab (Yeni Asya’nın kitablarının basıldığı ilk yayınevi) yayınlarından, Altan Deliorman imzalı, cep boy “Ertuğrul Gazi” nin hayatından daha farklı şeyler vardı. Hayâlî şahıslar, tarihte olmayan hâller filân. Ve Ertuğrul Gazi’nin, okuduğumuz, bildiğimiz hayatında öyle çok fazla malûmat yok. İşte, Orta Asya’dan, Moğolların zulmünden kaçan kayı boyunun Anadolu’ya gelişi, orada iki ordunun harb etmesi ve zayıf tarafa yardım etmeleri.  Meğer o zayıf taraf Selçuklular, karşı taraf da Moğol sürüsü imiş. Bundan dolayı Selçuklu Sultanı Ertuğrul Gaziye hediyeler ve yurt verilmesi gibi hadiseleri biliyoruz.

Tabiî, dizi tutulunca alâkasız, lüzumsuz birçok şey ilâve edilip, uzadıkça uzatıldı. Birçok tarihçi mütehassıs kimse itiraz etti, yanlışlara, hatalara dikkat çekti. Ama dinleyen olmadı. Tamam, mekân, oyuncular, elbiseler çok güzel ve hepsi de rolünü güzel oynuyordu. Hatta Üstad Said Nursî Hazretleri’nin de, bazı sözlerine yer verilmişti. Ama yapılan yanlışlar da vardı. Osmanlı ahfadının kadınlarını (Hayme Ana, Halime Hatun v.s.) gece obadaki odalarında başı açık göstermek olmamıştı.

Sarık saran bazıları, sünnete mugayir olan, omuzun sol tarafına atmışlardı. Dediğim gibi, rant havasına girilince dört sene boyunca, bir tek Ertuğrul Gazi anlatıldı. Hâlbuki 36 Padişahı da anlatacaklarsa, dörder seneden, kimsenin ömrü yetmez, birer sene veya senede iki padişah anlatılarak gitse daha iyi olacaktı. Dediğimiz gibi, uzatıldıkça toparlayamadılar, senaryo yorgunluğu başlıyor.

Bir ara da, Abdülhamid dizisine bakayım dedim, o da öyle, lüzumsuz şeylerle uzatılıyor ve vazgeçtim. Dört sene sonra biten Ertuğrul’dan sonra başlayan, Osman Gazi de aynı.

Hatta Ertuğrul’un senaryosu gibi, yine Selçuklu sultanın temsilcisi ve aynı hikâyeler. Haçlı, Moğol hikâyeleri, aşağı-yukarı aynı.

Yani, son olarak şunları söyleyeyim. Cumhuriyet sonrası Türk sineması, umumiyetle, milletin örf, âdet ve inançlarına ters filmler yapmış. Hassaten başta gençler olmak üzere, millete ahlâksızlık, iffetsizlik aşılamıştır. 70’li senelerde, TV’nin yayına başlaması başta olmak üzere, bazı sebeblerden dolayı piyasa bulamayınca ve millet de pek rağbet etmeyince, müstehcen filmler yaptılar. Hatta Amerikan sığır çobanlarının hayatını anlatan kovboy filmleri bile yaptılar. O 70’li senelerde hiç unutmam, bir Amerikan film yapımcısı, bizim bu hâlimizi görünce şöyle söylemişti. “Sizin köklü ve eski bir tarihiniz var. Ben sizin yerinizde olsam, oradan buradan senaryo aramam, doğrudan kendi tarihimi anlatırım.” Pek kulak asan olmadıysa da, rahmetli Yücel Çakmaklı, Mesut Uçakan gibi sembol isimler, milletin hoşuna gidecek filmlerle piyasada yerini almasıyla bu saha biraz rahatladı. Şimdi, bu ecdadımızı anlatan filmler, çok fena değil, ama başta da dediğimiz gibi, tarih senaryoya feda edilmesin. Tarihe münasib senaryolar yazılsın. Çok dallandırıp, budaklandırılmasın. Sonra, Osmanlı kadınının her yerde, her karede bu kadar faaliyette olduğunu ve göründüğünü zannetmiyoruz. Onlara da dikkat edilmesi lâzım. Aşk hikâyelerine benzetilmemesi lâzım. Gerek Ertuğrul Gazi, gerek Osman Gazi, böyle atkuyruklu saçlı mı idiler? Bunlar, gençlere kötü örnek oluyor.

Ortalıkta, her önüne gelenin sakal bırakması da bu dizilerin tesiriyle oldu. Millet, bu anlattıklarımıza rağmen, yine de bu filmleri tuttu diye, bu sene benzer filmler de yapıldı. Bu müsbet tenkidlerimize kulak verilip, inşâallah, daha güzel eserler meydana getirilmesini diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*