Tefekkürü yapabilenlere ve onun icaplarıyla yaşayabilenlere ne mutlu…

Risale-i Nur mesleğinin dört esasından biri de; tefekkürdür. Risale-i Nur eserleri, bir saati bir sene nafile (farzlar dışındaki) ibadet sevabını verebileceği hadiste bildirilen tefekkürle ilgili çok mühim dersler vermek  özelliğini de taşımaktadır.

Risale-i Nur eserlerinden alınan tefekkür dersleriyle, “Kâinat Kitabı”ndan, tefekküre verilebilecek çok sayıdaki misallerden biri olarak, astronomi ilminden şu misal verilebilir: 

Helyum, yer kabuğunda nadir ve çok az, kâinatta ise hidrojenden sonra en bol bulunan elementtir. Çünkü, maddî kâinatın maddesinin çok büyük kısmı; her biri çeşitli büyüklüklerde birer güneş olan yıldızlardır. Yıldızların maddesinin de çok büyük kısmı; hidrojendir.  Yıldızların içindeki çok yüksek sıcaklıkta hidrojen atomlarından “fusion” nükleer reaksiyonu ile helyum meydana gelirken, bir kısım madde de tamamen enerjiye dönüşerek, radyasyon, ışık, ısı yayar.

Allah (C.C.) yüzmilyar kere yüzmilyar (1 rakkamı yanında 22 tane sıfır olan sayı: Üslü bir kemiyet olarak 10 üzeri 22 şeklinde de kısaca yazılır) adet olduğu tahmin edilen yıldızların hepsini birer “nükleer fırın” halinde, hidrojenden “fusion” (küçük atom çekirdeklerinden büyük atom çekirdeklerinin meydana gelmesi) nükleer reaksiyonu ile helyum meydana getirecek ve bir kısım maddeyi de tamamen enerjiye dönüşüp radyasyon,  ışık  ve ısı yayacakları şekilde yaratıp çalıştırmakla “Vahidiyet” manasındaki birliğini ve bu kadar çok sayıdaki yıldızın hiç birini başka bir yıldıza tıpatıp benzer şekilde yaratmamış olmakla da “Ehadiyet” şeklindeki birliğini -o yıldızların sayısı kadar- ilan edip bize göstermektedir.

Helyum elementinin hidrojen elementinden nükleer bir reaksiyonla milyarlarca seneden beri teşekkülünün devam ettiği maddî kâinattaki yıldızlar âlemine bu gözle bakarak, en mühim hakikat olan “Tevhid” (Allah’ın varlığı ve birliği) hakikatini tefekkür edebilenlere ve o tefekkürün icaplarına göre yaşayabilenlere ne mutlu…

O yıldızlar âlemini; para, unvan, mevki, şöhret ve benzeri nefsanî maksatları için ömürleri boyunca incelemelerine rağmen, bu “tevhid” hakikatının dersini alamayanlara ve o hakikate göre yaşamayanlara ise, yazıklar olsun!..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*