“Telif hakkı, uluslararası yayıncılık hukukuna aykırı”

TBMM Plân ve Bütçe Komisyonu üyesi MHP milletvekili Mehmet Günal, Risalelerin devlet tekeline alınmasıyla ilgili kanun maddesinin Anayasa Mahkemesi’nden yüzde 90 döneceği kanaatini taşıdığını ifâde etti.

TBMM Plân ve Bütçe Komisyonu üyesi MHP milletvekili Doç. Dr. Mehmet Günal, Risale-i Nurların “kamuya mal edilmesi”ni Yeni Asya’ya değerlendirdi:

Uluslararası  yayıncılık hukukuna aykırı

TBMM Plân ve Bütçe Komisyonu üyesi MHP milletvekili Mehmet Günal, komisyondan geçirilen ve kamuoyunda “Risalelerin devlet tekeline alınması” olarak bilinen Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 47. maddesinin değiştirilmesine dair Yeni Asya’ya konuştu.
Günal, bu madde ile Risale-i Nur’un da hiç gereği yokken “kamuya mal edilerek” devlet tekeline alınmasının AKP hükûmetinin dayatma politikalarının bir örneği olduğunu söyledi.
Günal, “torba”nın içinde Soma’yla ilgisi olmayan bir sürü alâkasız konunun konulduğunu nazara verdi. “Bunlardan birisi olan Fikir ve Sanat Eserleri ile ilgili mâlum maddenin AKP’nin helâlin içine koyduğu haramlardan birisi” dedi.
Günal, “Hakikaten hiç acelesi olmayan, Soma maden kazasında mağdur olan işçilerin sorunları beklerken bir takım şahsî-siyasî hesaplaşmaları ve rant meselelerini içeren maddelerin buraya konulması ve otuz yedi gündür bunun alt ve üst komisyonda görüşülüyor olması AKP’nin dayatmacı zihniyetinin bir tezâhürüdür” diye konuştu.

“ MİLLÎ EĞİTİM VE KÜLTÜR KOMİSYONU’NDAN GELMELİ”

Doç. Dr. Mehmet Günal, “Torba Kanun”un komisyona getirilmesi sürecindeki garabeti şu hususlarla tasrih etti: “Kendilerine ‘Gelin, üç gün içinde Soma ile ilgili kısmı getirin görüşelim ve ertesi günü de Meclis Genel Kurulu’nda oylayalım geçsin, vatandaş da beklemesin’ teklifinde bulunduk. Sonra da ‘En azından 61 maddelik tasarının tamamını görüşüp bitirelim, diğer özelleştirmeyle, memurlarla, fikir ve sanat eserleriyle, parasal-akçeli işlerle, buradan geçmemesi gereken, mahkemelerle ilgili, bütçe ile hiç alâkası olmayan konuları ayıklayın, Ekim’de yeni yasama döneminde âcil olan varsa bakalım, diğerlerini sonra getirin’ dedik ama kabul etmediler.”

Apar topar komisyona dayatılan maddelerden birinin de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki mevzubahis değişiklik olduğuna işâret eden Günal, kamuoyunda tartışmalardan ve komisyonda Kültür Bakanlığı yetkililerinin verdiği bilgilerden bunun Risale-i Nur Külliyatı’nın basılmasıyla ilgili olduğunun açıkça anlaşıldığını kaydetti.

“Araştırmalarımızda Diyanet tarafından basılan İşârât’ül İ’câz’ın da bandrolsüz bekletildiği ortaya çıktı” tesbitinde bulunan Günal, “Bu konu acelesi olmayan, esasen ‘torba’ ile alâkası olmayan bir konu. Velev ki haklı olduklarını düşünelim, velev ki hukukî olarak böyle bir sorun oluşmuş olsun, bunun çözülmesi, bir şekilde topluma kazandırılmasında iyi niyetli olduklarını varsayalım; o zaman bile bunun Plân Bütçe’de yer almaması gerekiyor. Zira Plân Bütçe Komisyonu ile bir alâkası yok. Eğer böyle bir şey varsa, bunun Millî Eğitim ve Kültür Komisyonu’na gelmesi, araştırılması lâzımdı” uyarısını yapıyor.

“DEVLETİN ‘EL KOYMASI’ VE ‘DEVLETLEŞTİRMEDİR”

Bu madde değişikliğinin siyasî amaçlı olduğunun açık seçik olduğunu iddia eden Günal, daha önce Mart ayında Başbakan’ın Bitlis’te Said Nursî’nin memleketinde yaptığı konuşmada eline alıp İşârât’ül İ’câz kitabını alıp bastırdıklarını duyurduğunu hatırlatıyor. Bu maddenin getirilmesini bir “siyasî operasyon” olarak görüyor.

Mehmet Günal, bu durumu, Başbakan’ın daha önce beraber olduğu, yol arkadaşlığı yaptığı, senelerce bir takım kararları beraber uyguladığı, siyaset yaptığı harekete karşı şimdi terör örgütü muamelesi yaparken burada farklı bir hamle ve “içinden çıkmış olduğu bir hareketle kendisi arasında bir şey yapmaya çalışması” olarak yorumluyor.

Bu bağlamda “kimin kitabı olduğu”, “ne şekle çevrildiği” bir yana; birilerinin uhdesinde olan, mirasçısı olan insanların icâzet vermesi, kanunî mirasçıların ilgilenmesi gereken bir eserin -Risalelerin- “kamuya mal edilmesi”nin devletin “sahip çıkması” paravanında bir nevi “devletleştirme” olarak değerlendiriyor. Bunu da hukuk devletine yakışmadığını vurguluyor.

“Bizi şahıslar, yazarlar, içindeki fikirler ilgilendirmiyor” diyen Günal, “Terörist başı Öcalan’ın kitabına Anayasa Mahkemesi normal diye karar verip gerekçesi Resmi Gazete’de yayınlanırken, aynı süreçte siz dönüp farklı bir gerekçeyle Risale-i Nur’a bu kaydı getireceksiniz. Bu hukuk devletiyle asla bağdaşmaz. Bir taraftan Öcalan korunurken, diğer tarafta Risalelerin basımına engelleme getirilmesi anlaşılmaz” çarpıklığına dikkat çekiyor.

“YANGINDAN MAL KAÇIRIR’ GİBİ”

Böyle bir sıkıntı ve engellemenin “maksatlı” olduğunu ve doğru bulmadığını komisyonda da açıkça dile getirdiğini ve tutanaklarda yer aldığını bildiren Mehmet Günal, bir başka hususu da şu sözlerle açıklığa kavuşturuyor: “Olanlara bakıldığında, Bakanlık yetkililerinin 22 Nisan 2014’te kendilerine şikâyet -müracaat geldiğini söylüyorlar. Anlaşılan bu iş çok önceden başlamış. 17 Aralık operasyonundan sonra Sayın Başbakan bir takım intikam duygularına girmiş. Görünen o ki burada kullanabileceği ne kadar yasal-yasadışı, meşru-gayr-ı meşru araç varsa kullanmaya çalışıyor

Doç. Dr. Mehmet Günal, madde hakkında şu analizleri özetliyor: “Yasal zeminde suç-suçlu olan varsa, kimin ne suçu varsa buna önlem alınmalı. Ancak Dolayısıyla yapılan şeylerin tamamı hukuku hiçe sayan, Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın kararları ters çeviren şeylerdir…

“Yani bunlar kişinin haklarıdır. Ortada kanun var, kanunda ne gerekiyorsa yazılmış. “Eser nasıl basılır, müellifli vefat ettikten sonra kaç sene sonra ne zaman ve nasıl kamuya mal edilir.” Risaleler için daha 16 sene var. Bunu kanuna göre yapacak…

“Bir de ‘kanunların genelliği’ ilkesi var. Buna göre, bir şahsa ve bir olaya özel kanun çıkarılamaz. ‘Efendim şurada bir sorumumuz var, bunun için kanun çıkaralım’ olmaz. Kanun genel olarak çıkar, o kanuna riayet etmeyen kim varsa ona göre cezâlandırılır. Yoksa her olay için ayrı ayrı kanun çıkarılsa olmaz. Bundandır ki madde hukuka, Anayasaya aykırıdır. İşin özeti bu. “Keza bu madde, kişinin haklarına tecâvüzdür. Medeni Kanun’da düzenlenen haklar belli. Miras hukuku, fikir ve sanat eserleriyle ilgili kanun ortada. Eserlerin nasıl basılacağı, nasıl yeniden çoğaltılacağı belirlenmiş. Bu bakımdan bunları zorlayan bir takım düzenlemelerin, hele hele yangından mal kaçırır gibi bir “torba”nın içine konulmasını yadırgıyorum.

“HUKUKSUZ İŞLEMLER”

Komisyonda, Bakanlık ve iktidar temsilcilerinin “Ne üzerine işlem başlattınız?” sorusuna, 22 Nisan 2014’te BİMER’e gelen şikâyet üzerine bu “değişikliği” yaptıklarını, kendilerinin ise BİMER üzerinden işlem yapılamayacağını, yapılacak düzenlemenin yasal olması ve “yasal mirasçılar”ın da mahkemeye gitmesi gerektiğini bildirdiklerini kaydediyor.

“BİMER deyince işkilleniyorum. Başbakan tapelerde, istediklerinin ihâleleri kaybetmeleri üzerine, sözlü şikâyet edenlere, ‘Sen BİMER’e yazılı şikâyet et, aynısını benim özel kaleme de gönder, ben Başbakanlık Teftiş’e de göndereyim’ diyor; Teftiş’e gönderiyor ve ihâleyi iptal ettiriyor. Ben şimdi sizin ‘Git avukattan bir vekâlet al, onunla BİMER’e şikâyet et, biz de onun üstüne bir kanun çıkaralım ve bunun üzerinden bunları yasaklayalım’ demediğinizi nereden bileyim?” dediğini aktarıyor.

Devamında, “Çünkü örneği var önümüzde. Aynı şey ihâleyle ilgili yapılıyor. Özelleştirmelerde olduğu gibi, dava açılıp beş – altı sene süren ve zaman aşımına uğrayan mahkemeler gibi buna da ‘hukukî kılıf’ uydurmaya çalışılıyor ama uymuyor, sırıtıyor” diye konuşuyor. Komisyonda ‘BİMER’e gelen her şikâyeti başlatıyor musunuz?’ sorularının cevapsız kaldığını naklediyor.

Günal, sözkonusu madde hakkında şu nihaî tahlilde bulunuyor: “Bu kanun değişikliği, belli ki siyasî bir operasyonun bir maddesidir. “Torba”nın içine konulan, akçalı işlerin, siyasî konuların, kamulaştırma gibi hukuksuz işlemlerin bir başka örneğidir.”

Bunun gibi “münasip bedel”in de olmayacağını, sahipleri için bir milyon dolar değeri olan bir eserin, başkaları için bin dolar olabileceğini anlatan Günal, bir bedel karşılığı “kamuya mal edilme”nin karayolların kamulaştırması gibi “kamulaştırma” olduğunu misalleriyle teyid ediyor.

“ANAYASA MAHKEMESİ’NDEN DÖNER”

Mehmet Günal, bu maddenin iyi niyetli olmadığını, “iyi niyetli” olsa dahi bunun bu şekliyle “torba”da olmaması gerektiğinin altını çiziyor. Genel Kurul’da görüşülmesi safhasında da içine girilen yanlıştan vazgeçilmesi için aynı ikazları yapacaklarını belirtiyor. “Kaldı ki, hangi yayınevinin sütokunda ne var, hangi yayınevi ne kadar basmış, en ücra köşede Hakkari’deki kitapçıda üç tane kitap varsa bitmemiş sayılacağına göre bunun tesbitini yapmadan veya yayıncının gelip talebim bitti, şimdi ikinci baskı yapıyorum’ demeden bunun olmaması lazım. Eserin basılmadığı nasıl tesbit edilecek?” sorusunu soruyor. “Yayıncıların kendi aralarında niza varsa bile mahkeme bunu çözmeden el koymak doğru değildir” diye değerlendiren Günal meseleyi, “Bu ancak sahipsiz kalırsa olabilecek bir düzenleme. Önemli bulunan bir eser, bilmem kaç yüz sene yazılmış, örneğin zaten bağışlanmış Kaşgarlı Mahmud’un kitabı; varisi vefat etmiş ortada kalmış bir kütüphanede duruyor. Bunu millî kültüre kazandırmak için ‘kamuya mal etmek’ başka bir şey. Kimse buna itiraz etmiyor zaten, meşru zeminde herkes kabul ediyor. Kanun çıkarmaya da gerek yok. Ama hâlâ yasal süresi bile dolmamış, yayınevlerince basılan, yasal mirasçıların hayatta olduğu bir eseri devletin tekeline almak başka bir şey. Zira kitap zaten basılıyor ve bu değişikliğe ihtiyaç yok” diye izâh ediyor.  “Tarihe not bırakmak” ve “vebâlin kendilerinden gitmesi” için bu gerçeğin ortaya konulması gerektiğini dile getiriyor. Telif hakkına, uluslararası yayıncılık hukukuna açıkça aykırı olarak “torba kanun”a sokuşturulan “kamuya mal edilmesi”nin “helâlin içine karıştırılan haram” olarak nitelendiriyor. Bu ve benzer haksız-hukuksuz maddelerin Anayasa Mahkemesi’nden yüzde 90 döneceği kanaatini ifâde ediyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*