Tenkitten tebliğe vakit bulamamak

Bugün mü’minler olarak, Nur Talebeleri olarak, hayatımızda bazı imtihanların çok köklü bir şekilde yaşanmasının elbette pek çok sebebi vardır.

Masumiyet yerini asabiyete bırakmış ve artık gülüp geçilebilecek veya sadece kırgınlıkla ifade edilebilecek meseleler küsmelere, tenkitlere, öfkelere ve kavgalara dönüşmüş durumdadır.

Bu yüzden, Risale-i Nur’un kuşatıcı, ortak paydada birleştirici mevzularına vurgular yapmamak, kendini anlatırken başkalarını kötülemek gibi hastalığa tutulmak bu imtihan ve yaralanmaları daha da derinleştirmektedir.

Tebliğden daha çok tenkit yapmak, hatta tenkiti tebliğ gibi görmek, meşreben ayrıldıklarımızla uğraşırken, iman mevzularını ihmal etmek rahmeti ve tefvik-i İlâhiyi selb eden durumlardır.

Belki de şunun farkına varmak gerekir. İman en öncelikli imtihanımızdır. Sonra içerisinde uhuvvet ve ihlâs imtihanları vardır. Aslında uhuvvette, ihlâs da iman imtihanın en önemli halkası ve belki de turnusoludur.

Bir mü’min olarak en derin ve ciddî imtihan, iman hizmeti içerisinde başlamaktadır. Oysa Risale-i Nur’un bizim hizmetimize değil uhuvvetimize, ihlâsımıza, tesanütümüze ve sebatımıza ihtiyacı vardır. İşte bu hakikatten gaflet ederek, fikir ve meşrep ayrılıklarına verdiğimiz tepkinin ayarı, sanki kardeşimiz dinden çıkmış gibi abartılı ve ifrat bir hal aldığında işin tadı kaçıyor, şevkler kayboluyor ve kuvve-i maneviye kırılıyor.

Zira iman imtihanının bir şubesi olan uhuvvet imtihanı, imanı, belki tehlikeye atmıyor. Lâkin arkasından gelen ihlâs imtihanı ki, işte orada ayaklar kayabiliyor. Ve insan başlangıçta şevkle himmet ve hizmet düşüncesiyle çıktığı bu yolculuktan fersah fersah uzaklaşmaya başlıyor.

Hasılı; uhuvvet ruhunun gelişebilmesi için kalplerin ittihadı lâzımdır. Kalpler ittihad etmezse aynı geminin içinde bulunmak, uhuvvet kılıfında riyakârlık, tasannu gibi yalancılık hallerine düşürebilecektir.

Fikrî, meşrebî ayrılıklar olabilir. Aynı anlayış kalıbında hareket edilmiyor olabilir. Bu durumda takınılacak tavır çok önemlidir. İşte imtihan tam da bu noktada başlayacaktır.

Kalp kırmadan, selâmlaşarak, duâlaşarak ısrarcı olmadan yine uhuvvet ruhunu taşımak gerekecektir.

Uhuvvet sadece aynı meşrebin, aynı çatının altındakilerin yaşayacağı bir ruh değildir. Uhuvvet rekabete düşmeden, kırıcı olmadan, “hak sadece benim” demeden farklı düşünce ve anlayışlara saygılı olabilmektir.

Yasemin Yaşar

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*