DUAYEN TARİHÇİDEN İKAZ: TC TEMELDEN SARSILIYOR
Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Halil İnalcık: “Milyonları bulan azınlıklar kendi millî bilincini oluşturdu. ‘Türk milletinin bir parçası değiliz’ hissiyatı var. Atatürk zamanında Türk devleti olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti temelinden sarsılıyor.”
Duayen tarihçiden ikaz: TC TEMELDEN SARSILIYOR
ETNİK SİYASETLE MÜCADELE
Baskı ve ayrımcılıkla “bölünmez bütünlük” sağlamaya çalışan zihniyetin, nüfus sayımlarında etnik köken sorularının da yer almasına karşı çıktığı ve bu yüzden Türkiye nüfusunda hangi unsurların ne nisbette pay sahibi olduğu konusunda sağlıklı bir istatistikî bilgiden mahrum olduğumuz herkesin mâlûmu.
Böyle olunca, Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Araplar, diğer unsurlar ya da Sünnîler, Alevîler… adına herkes ne tutturabilirse, kafadan bir sayı ortaya atıyor ve sonuçta hepsinin toplamının Türkiye nüfusunu kat kat aştığı çok garip, uçuk ve abartılı rakamlar ortaya çıkabiliyor.
Bunu ifade ettikten sonra, sözü, Kürt kavmiyetçiliği üzerinden siyaset yapan 12 Eylül ürünü partinin aldığı oy miktarına getirecek olursak:
Bir defa seçimlerde sandıktan çıkan rakamlar, Kürt nüfusuyla ilgili olarak yapılan en mütevazi tahminlerin dahi çok gerisinde. Yani, bu parti Kürtçülük yapıyor, ama Kürtlerin büyük bir çoğunluğunun oy desteğini alamıyor. Aynı durum, söylem ve eylemleriyle kendisini hapsettiği ve ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bölge için de geçerli. Hiçbir zaman bölge halkının tamamının veya kahir ekseriyetinin oylarını alabilmiş değil.
Bu yüzden, söz konusu parti hakkında kimse “Kürtlerin temsilcisi” iddiasında bulunamıyor.
Siyasetini Kürtçülük üzerine bina ettiği halde.
Demek ki, Kürt nüfusun büyük çoğunluğu, ırkçı yaklaşımı tasvip etmiyor. “Kürt siyaseti” adı altında ortaya çıkan ve pek sesleri duyulmayan diğer oluşumlara itibar etmeyişi de bu sebepten.
Peki, PKK bağlantılı DTP gibi bir partinin aradan sıyrılıp, zayıf bir destekle de olsa öne çıkması niye? Bunun altında ne gibi sebepler olabilir?
Öncelikle, yıllardır devlet adına uygulanan ve PKK’yı da, onunla irtibatlı sair yapılanmaları da ortaya çıkarıp besleyen yanlış ve haksız politikaların yol açtığı tepki birikimi, böyle bir sonucu doğuran en önemli etkenlerin başında geliyor.
PKK gibi bir terör örgütünün öyle veya böyle bir toplumsal taban bulmasının altında bu var.
DTP türü partilerin aldığı oy desteği, bir ölçüde bu tabana dayanıyor. Ama tek başına bu tabanın, söz konusu partiyi parlamentoda temsil gücüne eriştirip, bölgede çok sayıda belediyeyi kazandıracak çapta olduğunu söylemek de zor.
İşte orada, bu çekirdek tabanı, gerçekte olduğundan çok daha fazla genişleterek büyük gösteren tepki oyları devreye giriyor. Devlet adına ısrarla sürdürülen yanlışlara, BDP türü partileri hedef alıp, hiç yoktan “mağdur” pozisyonuna düşüren yenilerinin eklenmesi, haddizatında bu partileri tasvip etmeyen bazılarını, sırf tepki olsun diye, inadına onlara oy vermeye yöneltiyor.
Oysa o dayatmalar, uğraşmalar, taciz ve takipler, kapatma dâvâları olmasa, olay kendi haline bırakılsa, tepki oyları bu seviyeye hiç ulaşamaz.
Ve demokratik süreç, Türkiye siyasetinin gerçekleriyle hiçbir şekilde örtüşmeyen bu tür sun’î ve güdümlü partileri kendiliğinden tasfiye eder.
Nitekim çok uzak olmayan bir tarihte BDP tarafından tertiplenen bir yürüyüş eylemine katılım o kadar zayıf ve yetersiz olmuştu ki, parti yöneticileri tedirgin olmuş, hayal kırıklıklarını açıkça dile getirmekten kendilerini alamamışlardı.
Esasen yeni mağduriyetler üreten baskı ve dayatmalar kalksa, etnik kimliğe dayalı hassasiyetleri kaşıyan tahrikler son bulsa, normalleşme süreci rayına girebilse, PKK’yı da, BDP türü partileri de besleyen zemin tedricen ortadan kalkar.
Zira normalleşme ortamında, şimdi en önemli mesele olarak görülen ideolojik yaklaşımların, kimlik siyasetlerinin ve bunlara dayalı kısır tartışmaların reel hayatta hiçbir karşılığı olmadığı ve hiçbir sorunu çözmediği görülür ve anlaşılır.
Hukukun, hak ve özgürlüklerin, demokrasinin önemi en çok bu noktada kendisini gösteriyor.
Benzer konuda makaleler:
- Bediüzzaman Said Nursi New York Üniversitesinde
- Bediüzzaman Külliyesi açılıyor
- Bursa’da Bediüzzaman mevlidi pazar günü
- BOSNA’NIN MEHMET ÂKİF’İ CEMALETTİN LATİÇ: İlhamımı Bediüzzaman’dan alıyorum
- Bediüzzaman’ın vefat ettiği otel restore edildi
- Vefatının yıl dönümünde… Bediüzzaman Dedeyi anlamak
- İktidar kavgası ve Bediüzzaman
- Diyanet, Bediüzzaman’ın eserini basıyor
- Gündem Said Nursi
- Bediüzzaman’ın türbeye ihtiyacı yoktur!
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun