Teşvik eden Üstad

Image

23 Mart, Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin vefat yıldönümü. Bediüzzaman, her fani gibi vefat etti, ancak Kur’ân’ın mânevî bir tefsiri olan Risâle-i Nur vasıtasıyla bir anlamda tesirini devam ettirdi. Vefatının üzerinden geçen yıllar, onun daha iyi tanınmasına da vesile oldu.

Bediüzzaman’ın yurt içinde ve yurt dışında tanınması, bilinmesi sadece kuru bir ‘tanıma’yla izah edilemez. Onun hakikatli bir tefsiri olan Risâle-i Nur, bugün devamlı sûrette okunan ve istifade edilen bir eser külliyatı haline gelmiştir.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da “23 Mart dosyası”nı hazırlamak için Üstad Bediüzzaman’ın talebelerinin bir kısmını ziyaret etme imkânı bulduk. Onlara hem Risâle-i Nur’u, hem de Bediüzzaman’ı yeniden sorduk. Elbette onların ‘hatıraları’nı önceden okumuş ya da dinlemiştik, ama her defasında farklı bilgiler duyuyorduk.

‘Son şahitler’den Abdullah Yeğin Ağabey, gayet mütevâzî bir şekilde Üstadı anlatırken, Risâle-i Nur’un ‘farkı’na dikkat çekiyordu. Bediüzzaman’ın, bilhassa gençleri gayretlerinden dolayı teşvik ettiğini hatırlatan Yeğin Ağabey, “Bizi de her zaman teşvik etmiştir. Bu hususta ‘lâhikalar’da da örnekler vardır” diyor.

İsmail Tezer kardeşimizle ziyaret ettiğimiz Yeğin Ağabeye “Risâle-i Nur’un diğer eserlerden bariz farkı nedir?” diye soruyoruz. Özetle şöyle cevap veriyor: “Risâle-i Nur, insana kâinatı okutturuyor. Baktığınız her yerde, her şeyde Yaratıcının mührünü gösteriyor. Hem aklı, hem de kalbi ikna ediyor. Risâle-i Nur’da ikna edilmeden bir şey anlatılmıyor.” Abdullah Yeğin Ağabey, Risâle-i Nur’un dikkatle okunmasının ve anlaşılmasının gençlerin üzerinde adeta bir vazife olduğuna da dikkat çekiyordu.

Aynı şekilde Mustafa Sungur Ağabeyi de ziyaret ettik. O da, ‘cennetâsâ baharın çiçekleri’ni görmüş gibi sevinçliydi. Her cümlesinde Üstadı hatırlatan Sungur Ağabey, “Üstadımız en sıkıntılı günlerde bu günleri bize müjdelerdi. Ama biz, bu günleri tahayyül bile edemezdik. Artık, başta Arap dünyası olmak üzere bütün dünya Risâle-i Nur’a sahip çıkıyor. Biz geri kalmayalım” anlamında tesbitlerde bulundu.

Mehmet Fırıncı Ağabeyin gündeminde de Risâle-i Nur’un insanlığa ulaştırılması hedefi var. Türkiye ve yurt dışında yapılan çok sayıda toplantıya iştirak eden Fırıncı ağabey, Risâle-i Nur’un bütün dünyada geniş kabul gördüğüne dikkat çekiyor. Risâle-i Nur’a gösterilen ilgi ve alâkayı, Üstadın müjdelerinin tahakkuku olarak görmek gerektiğine işaret eden Fırıncı Ağabey şöyle diyor: “Korkarım ki Türkiye bu konuda geri kalacak. İnsanlık, Risâle-i Nur’un izah ettiği hakikatlere susamış vaziyette. Bize düşen, bu hakikatleri olduğu gibi aktarabilmek.”

Geçmişte, “Din afyondur” diyerek her türlü inanca savaş açan Rusya’da bile bugün Risâle-i Nur’lar okunuyor ve Bediüzzaman bir şekilde gündem oluyorsa, demek ki müjdeler tahakkuk etti ve ediyor.

Ancak şunu hatırda tutmak gerekir: İnsanlığın Kur’ân hakikatlerine teslim olması elbette çok önemlidir. Fakat asıl biz, kendimiz, nefsimizle Kur’ân’a ve onun hakikatli bir tefsiri olan Risâle-i Nur’a teslim olmalıyız. Yoksa, ‘bütün dünya’nın hakikati görmesi tek başına bize bir fayda vermez…

‘Çocukların, gençlerin, ihtiyarların, hanımların, hastaların ve mahpusların Üstad’ını, vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*