Timur ve 3 Bediüzzaman

Yıldırım’dan iki yıl sonra

Büyük “Timur İmparatorluğu”nun kurucusu Emir Timur, rakibi ve muarızı olan Yıldırım Bayezid’den iki yıl sonra bugün (18 Şubat 1405) Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Sultan Bayezid (8 Mart 1403’te) vefat ettiğinde 43, Emir Timur ise 68 yaşındaydı. Timur, 200 bin kişilik bir orduyla Çin seferine çıkma hazırlığı yaptığı esnada vefat etti.

Timuroğullarının son hükümdarı Mirza Bediüzzaman, aynı zamanda Emir Timur’un neslindendir. İmam-ı Rabbânî, Mektubat isimli eserinde bahsetmiş olduğu zât işte budur.

Meşhûr Bediüzzaman-ı Hamedanî ise, Mirza Bediüzzaman’dan yaklaşık beş asır evvel yaşamıştır.

Babasının ismi Mirza olan Bediüzzaman Said Nursî, tarihte meşhûr olmuş Bediüzzamanlar’ın üçüncüsüdür.

Timur’un kısa Biyografisi

Emir Timur 1336’da Semerkant yakınlarındaki Keş kasabasında doğdu.

Babası, Barlak aşiretinin reisi olup ismi Muhammed idi. İlk tahsilini ondan ders alarak tamamladı. Mâveraünnehir bölgesinde yaşayan Timur, babasının vefatından sonra bölgedeki emirler, hükümdarlar arasında çıkan sürtüşme ve çekişmeler sebebiyle siyasete atıldı.

1370’te Emir Hüseyin ile arası açılan Timur, onun ölümünden sonra tek başına Mâverâünnehir’in hâkimi oldu. Semerkant merkezli yeni bir devlet kurdu ve liderliğini ilân etti.

Yedi sene zarfında önce İran’ı, hemen ardından sırasıyla Azerbaycan, Irak-ı Acem ve Arap, Harezm ve İdil Irmağının doğu kısmını ele geçirerek hakimiyet sahasını genişlettikçe genişletti.

Daha sonra Hindistan üzerine sefer açtı. 1398’de Hindistan’a girdi. Delhi’yi, bir sene sonra da bütün Kuzey Hindistan’ı zapt etti. Buralarda giriştiği hemen bütün savaşları kazandı. Tıpkı, “Hindistan Fatihi” Sultan Gazneli Mahmud gibi…

Çubuk Ovası Fâciası

Emir Timur, 1401-1402 yıllarında Suriye ve Anadolu üzerine büyük akınlar yaptı. Pekçok yerler zaptetti.

1402 yazında Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kayseri üzerinden Ankara’ya doğru hareket etti. Ankara’nın Çubuk Ovası’nda Osmanlı kuvvetleriyle yaşanan savaşta galip geldi.

Sultan Bayezid’i mağlup eden Timur, onu esir alarak beraberinde götürdü. (Bu kahra fazla dayanamayan Yıldırım Han, esaretinin 8,  ayında vefat etti.)

Timur, ayrıca Osmanlı topraklarının önemli bir kısmını hâkimiyeti altına aldı. Tâ İzmir’e kadar uzandı.

Böylelikle, Ege Denizi sâhilinden tâ Çin Seddine kadar olan pek büyük bir coğrafyaya hükmetmeye başladı.

Sıra Çin seferine gelmişti. Ancak, ömrü buna kifâyet etmedi. Sefer hazırlığı esnasında, eceliyle vefat etti.

Timuroğulları ve Mirza Bediüzzaman

Timur’dan sonra tahta geçen oğullarının hiçbiri, babalarının ülkesini aynı kudret ve bütünlük içinde koruyamadı. İmparatorluk, oğullar arasında parçalara ayrıldı. Miranşah ve Şahruh gibi. Yönetim ayrı ayrı devletler şeklinde devam etti…  Ana gövdeyi teşkil eden Timurlu Hükümdarlığı 1506’da sona erince, bu hanedanın hakimiyeti de tarihte bir başka şekil almış oldu. Aynı hanedana mensup Zahireddin Babür’ün Hindistan’da kurmuş olduğu Hint–Türk İmparatorluğu daha uzun yıllar ayakta kalmaya devam etti.

Timur ve oğulları, Çağatay Türkçesiyle konuşur ve yazardı… Bu arada, Timur’un oğulları ve torunları arasında tarihte iz bırakan, büyük şan ve şöhrete sahip olan bazı şahsiyetler var ki, bu vesileyle onlardan da kısaca söz edelim.

Şahruh: Devleti 1405–47 yılları arasında yönetti. Tebriz ve Horasan bölgesini ülkesine katmakla şöhreti ziyadeleşti. Osmanlılarla iyi geçinmeye çalıştı

Hüseyin Baykara: 1430–1505 yıllarında yaşadı. Hem devlet adamı, hem de şair bir şahsiyetti. Meşhûr Ali Şîr Nevai ile Molla Cami, onun kurmuş olduğu meclisin has şahsiyetleri idi.

Ulûğ Bey: Timur’un torunu, Hüseyin Baykara’nın oğludur. 1393–1449 yılları arasında yaşadı. Matematikçi ve astronom bir hükümdardı.

Ve, Mirza Bediüzzaman:

Babası Hüseyin Baykara gibi âlim ve şair bir şahsiyettir. Timur oğullarının son hükümdarıdır. Özbeklere yenildikten sonra Şah İsmail’e sığındı ve onun yanında altı yıl kadar kaldı. Daha sonra, tıpkı İdris–i Bitlisî gibi oradan ayrılıp İstanbul’a geldi. Yavuz Sultan Selim’e misafir oldu.

Mirza Bediüzzaman’ın atası Timur, vaktiyle Sultan Bayezid’i vaktiyle esir almıştı. Ancak Sultan Selim, Timur’un torununa büyük hürmet gösterdi, ona hakan muamelesi yaptı ve yanı başında kurmuş olduğu bir tahta onu oturttu.

İmâm–ı Rabbânî’nin Mektubat isimli eserinde, nasihat yüklü iki mektupla hitap etmiş olduğu Mirza Bediüzzaman, işte bu mümtaz şahsiyet olup 12 Ağustos 1515’te henüz 46 yaşında iken İstanbul’da vefat etti. Mezarı Eyüpsultan’da.

Bediüzzaman-ı Hamedanî

Tam ismi Ebü’l-Fazl Ahmed bin el-Hüseyin bin Yahya el-Hemedanî olan Bediüzzaman-ı Hamedânî, Milâdî 968’de İran’ın Hemedan şehrinde doğdu. Tahsilini orada tamamladıktan sonra Nişabur ve Horasan taraflarına hicret etti.

O dönemde, Ebûbekir-i Harezmî isimli zat, edebiyatta meşhûr idi. Kimse onunla münâzarâ emiyordu. Bediüzzaman-ı Hemedânî, orada ona muhatap olup tesirli izahlarda bulunmuş, cevaplar vermiştir. Gazneli Mahmud ile de tanışan ve Sultan’ın iltifatına mazhar olan Bediüzzaman, yapılan fetihler üzerine pek manidar şiirler yazmıştır.

Hadis hâfısı olup Makamât ismiyle hikâyeler yazan bu zât, Herat şehrine yerleşti. Orada evlendi ve 22 Şubat 1008’de yine orada vefat etti.

Bediüzzaman, talebesi Re’fet Beyin suâline verdiği cevapta, bu zâtın harika bir zekâya sahip olduğunu ifâde eder. Mektûbat isimli eserinde de, “Hicretin üç yüz senesinde, Bediüzzaman-ı Hemedânî’den başka o lakapla iştihar etmiş (meşhur olmuş) zâtları bilmiyordum” diyerek yine bu zatın şöhretine dikkat çeker. (Age, s. 339)

Yaptığı ilmî seyahatleri esnasında, gittiği her yerde gerek ilim camiasından, gerekse idarecilerden büyük alâkaya mazhar oldu.

Bediüzzaman Hemedânî, en son Herat şehrine gitti. Buraya yerleşti ve evlendi. Ömrünün sonuna kadar burada ikamet etti. 22 Şubat 1008 tarihinde, henüz 40’lı yaşlarındayken burada vefat etti.

Önce kavga ettiler; sonra peşpeşe öldüler

Her ikisi de Türk ve Müslümandı. Aynı zamanda, cengâver birer asker ve devlet adamıydılar. Her biri ayrı birer cihangir devletin başkanıydı.

Yani, Sultan idiler, hakan ve padişah idiler… Dünyada onlara kafa tutabilecek üçüncü bir kuvvet görünmüyordu.

Fakat, ne büyük bir talihsizliktir ki, bu iki büyük şahsiyet karşı karşıya geldi. Ordularıyla birlikte amansız bir savaşa tutuştular.

Yıldırım Bayezid ile Aksak Timur…

Bayezid, Osmanlı Devletinin; Timur ise kendi adına kurmuş olduğu Türk–Moğol Devletinin başındaydı.

Kaderin acı bir tecellisi olarak, bu iki şahsiyet 1402 yılı Temmuz’unda karşı karşıya geldi. Ankara’nın Çubuk Ovası kana bulandı. Savaş, yaklaşık 50 bin insanın hayatına mal oldu.

Asıl sebep, hakimiyet dâvâsıydı. Diğer sebeplerin tamamı bahaneydi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*