Toplum ve çevreyle olan münasebetlerin önemi

İnsan, yaşantısında farklı konum ve davranışlar ortaya koyan bir yaratıktır.

Dengeli bir hayat; şahsî ve toplum hayatının fıtratına uygun bir tarzla mümkündür.

İnsan, hemcinsleriyle birlikte yaşama özelliğine sahip bir canlıdır. Medeni dünya, binlerce ihtiyacı olan insanların yaşadığı bir alan. Bu ihtiyaçlarını dünyanın her köşesindeki “hemcinslerinden” karşılayan insanın mecburî irtibat ve paylaşımlarını gerekli kılan kaçınılmaz bir hayat şartları ve yaşantı var.

Bu anlayış ve hükümlerin en güzelleri Kur’ân’da, İslâmiyette var olduğu açıktır. Bunu en mükemmel tatbik eden öğreten son peygamber Hz Muhammed’dir. (asm)

Hayatının her anında Kur’ân’ı ve sünneti tavizsiz tek rehber edip ona uygun hareket eden ve asra damgasını vuran bir Bediüzzaman gerçeği var. Bir müçtehid, âlim, müfessir, hoca, üstad, ulema unvanları ile anılmasına rağmen, yaşadığı devirde, sosyal hayata katkısıyla Üstad Bediüzzaman’da bunun en güzel öneklerini görmekteyiz. Lâhikalarındaki tesbitler en güzel örneklerdir.

Muhataplarına, aile efradına, Nurlar’a, katkı yapanlara karşı, o tatlı, nazik, candan ve hasbi hitaplar! Verilen değer, takdir, tebşir ve tebrikler, insanî boyutu hatırlatan harika vesikalar!

O kadar çok örnek var ki; meselâ, Hıristiyanlık dünyasının dinî lideri papadan tutun da, Türkiye sınırları içerisinde her kademedeki siyasetçisinden, bürokratına, köylüsünden esnafına, kadınından, çocuğuna kadar bizzat alâkadar olan, eserlerinin her yerinde bütün insan guruplarına en samimî duygularla hitap edip rehberlik ve önderlik yapan bir “dehanın” dâvâsı için yaptıklarını onun yolunda olanlar bu mesajların tatbiki yönüne de bakıp uygulamak zorunda olmalılar.

Belli bir zaman bölümünde, akraba ve dostlarımızdan başlayarak, sosyal fiilî hizmeti yapmak. Resmî ve özel kuruluş, esnaf ve dost ziyaretlerinde bulunmak. Çeşitli şahıs ve kuruluşların sohbet ve faaliyetlerine katılıp veya onları kendi mekânlarımıza dâvet ederek kaynaşma ve irtibatı sağlamak. Her zemin ve zamanda müsbet manada fikir ve düşüncelerimizi onlarla paylaşmak çok önemli ve faydalı bir faaliyet ve hizmettir.

Yeni Asya okuyucusu, bu konunun en fazla tatbikçisi ve takipçisi olmalıdır. Sorumlu olduğumuz şahsî hizmet faaliyetlerinin dar sınırlarından öteye, sosyal münasebetleri de asla ihmal etmemeliyiz.

Sokağın tasallutundan kendimizi, yakınlarımızı ve insanların bir kısmını bile kurtarabilmek için, siyasî, dünyevî, arzî, şahsî menfaat ve düşüncelerden uzak, imanî ve manevî faaliyetlere şiddetle ihtiyacımız var.

Bu; “İnsaniyet-i Kübra olan İslâmiyetin” özüdür. Manevî cihaddır. Peygamber yolu olan Sünneti Seniyyenin tatbikatıdır. Dâvâ adamı olan Üstada ittibanın çizgisi ve sadâkatidir. Enfüsî dairedeki tatmin olma tecrübelerini cemiyet ve toplumla paylaşmanın önemli bir yoludur.

İki günümüzü eşit olmaktan çıkarıp, yepyeni açılımlar, gayretler, himmetler, aşk ve şevkle Allah yolunda fisebilillah başarı için değil, hizmet için sebat, sabır, tesanüdle hizmete devam etmeliyiz.

Hapishaneyi, “Medrese-i Nuriyeye” çeviren zihniyet ve sır budur. Hapse düşmesinin asıl sebebini; “Ehl-i dünya, ben onlarla mübareze ediyorum diye asılsız tevehhüm ederek beni hapse attılar. Fakat kader-i İlâhî, ben onlarla konuşmadığım ve ıslah-ı hallerine çalışmadığımdan beni hapse attı.” (Şuâlar, s: 292 Yeni Asya) diyor. Müthiş bir nefis muhasebesiyle kaderi İlâhiye teslimiyet örneği.

Başbakan Adnan Menderes’e yazdığı mektupta:

Toplum ve siyaset hayatına bakmadığı için; gelmekte olan büyük bir tehlikeyi fark edemediğini ifade ediyor.

Netice: Şahsî kemalâtımızı geliştirmek, Allah’a karşı kulluk borcumuzdur. Sosyal bir varlık olarak sorumluluğumuz, toplumla alâkadar olma, ilişki kurmamız lâzımdır ki gerçek kulluğu ifa edebilelim.

Bu konuda değerli mütefekkirlerin bir kaçının düşüncelerini de paylaşalım.

Yaşadığın dünyaya bak. Yüce Allah hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edersin. (Mevlânâ)

Başkaları ile ilgilenirsen iki ay içinde birçok dostlar kazanabilirsin. Başkalarının seninle ilgilenmesini beklersen, iki yılda bile tek dost kazanmazsın. (Dale Carnegie)

Kötülüğün hakim olmaması için tek şart, iyilerin gayret göstermeleridir. (Kelâm-ı kibar)

Dertlerini dökecek dost bulamayanlar, kendi yüreklerini kemirirler. (Bacon)

Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de başkalarına öyle davran. Fakat ilk davranışı sen yap. (David Hume)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*