Toplumun Nurlar’a ihtiyacı var

Tuba Ünlü, “Risale-i Nur’un bu asırda bütün lâtifelerimize kadar öğrettiği iman esasları ve devamında gelen ahlâkî esaslar, ibadet, duygu kontrolü gibi hakikatler içtimaî hayatı da düzenliyor. Toplumun Nurlara ihtiyacı var” dedi.

İzmir Yeni Asya hanım okuyucularının düzenlediği, “Risale-i Nur Penceresiyle Toplumsal Hayata Bakış” programı Eşrefpaşa medresesinde yapıldı. Nurayşe Şeker, Tuba Ünlü ve Hatice Öner’in sunduğu programa İzmir il ve ilçelerinden ve çevre illerden katılım oldu. Program Leyla Şimşek’in Kur’ân tilaveti ile başladı. Ardından sözü alan Tuğba Ünlü, Risale-i Nur’un bu asrın her hastalığına ilaç olduğundan, toplumsal hayatı düzenleyen şer’i kuralları uygulayan ve uygulatan bir eser olduğundan bahsetti.  Ünlü sözlerine şöyle devam etti: “Risale-i Nur’un bu asırda bütün lâtifelerimize kadar öğrettiği iman esasları ve devamında gelen ahlâkî esaslar, ibadet, duygu kontrolü gibi hakikatler içtimaî hayatı da düzenliyor. Risale-i Nur Peygamberimizin (asm) istikametinde hatta onun tebliğ metodlarıyla bu asırda onun davasını muhafaza ediyor. Ferden ferda her insana bu hakikatleri yerleştirerek, toplumsal hayatı da düzene sokuyor. İşaratül i’caz da Üstadımızın dediği gibi; ibadet, dünya ve âhiret saadetlerine vesile olduğu gibi, maaş ve maâde, yani dünya ve âhiret işlerini tanzime sebeptir ve şahsî ve nev’î kemâlâta vasıtadır ve Hâlık ile abd arasında pek yüksek bir nisbet ve şerefli bir rabıtadır.”

ÇOCUKLAR BAHARIN  MÜJDECİSİ OLDU

Şeker, konuşmasının devamında Risale-i Nur’un vatan ve millete yerleştirdiği beş esastan bahsetti.  Merhamet, hürmet, emniyet, helâli bilip haramdan çekinmek ve itaat’ten oluşan bu beş esasın toplumda olmadığı takdirde, anarşilik ve bozulmalar meydana geleceğini anlattı. İlgiyle izlenen seminerden sonra, ilkokul ve ortaokul Nur talebelerinin hazırladıkları program ilgiyle izlendi. Programı sunan talebelerin yaşları ilgi çekti. Okul öncesi çocukların da dahil olduğu program da en küçükleri olan 5 yaşındaki Yusuf Selim ve Fatma Zehra kardeşimizin de ezbere okuduğu vecizeler bütün izleyenleri duygulandırdı şevke getirdi. Gelecek neslin sağlam geldiğini ihtar eden bu küçük program Üstadımızın “Sizler Cennet-asa baharda geleceksiniz sözlerini hatırlattı.” Ve program İzmir medrese talebelerinin ilahileri ile sona erdi.

ALLAH’A ABD OLAN BAŞKASINA ABD OLAMAZ

Resul-i Ekrem’in (asm) bütün insanlığa imam ve rehber olarak gönderildiğini vurgulayan Ünlü, insanlığın, bütün şahsi ve içtimaî düsturları ondan öğrendiğinden bahsetti. Ehl-i imanın uygulaması gereken uhuvvet düsturlarına da vurgu yaparak şu şartları da mutlaka yaşaması gerektiğini anlattı;

“*İman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek, ve zâlimlere tezellül etmemek.

*Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz.

*Birbirinizi, Allah’tan başka kendinize Rab yapmayınız. Yani, Allah’ı tanımayan, herşeye, herkese nispetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder.”

AHİRET FİTNESİNDE EN DEHŞETLİ ROL: TAİFE-İ NİSA

Hatice Öner ise, öncelikle tesettür risalesi olan 24. Lem’a’dan okuyarak, tesettürün toplumsal hayatı düzenlediğinden, tesettürsüzlüğün ise ahlâksızlığa meylettirip, toplumun en temel birimi olan aile hayatını bozarak, toplumu bozduğundan bahsetti. Mimsiz medeniyetin en dehşetli tuzaklarından biri olan kadınları yuvalarından çıkartarak beşeri yoldan çıkarmasına vurgu yapan Öner sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadının en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azabı çektirir. Hattâ erkeklerde iki güzel haslet olan cesaret ve sahavet kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sahavete zarar olduğu için, ahlâk-ı seyyiedendir, kötü haslet sayılırlar. Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadakat değil, belki himayet ve merhamet ve hürmettir. Demek üzerimize farz olan tesettür emri, toplum hayatında bu derece gereklidir. İslâmiyetin insanlar üzerine farz kıldığı her bir emir, toplum hayatını böyle düzene sokar ve iki cihan saadeti sağlar.”

EN TESİRLİ ASAYİŞ MEMURU: RİSALE-İ NUR

Son olarak sözü alan Nurayşe Şeker de şunları söyledi: “Toplum hayatında polisler hayatı muhafaza eden memurlar ise, aynı şekilde Risale-i Nur da toplumun mânevî asayiş memurlarıdır. Hattâ maddî muhafaza memurlarına göre çok daha fazla vazife görür. Çünkü Risale-i Nur kalp ve vicdanlara mânevî yasakçı bırakarak, hatayı daha yapılmadan engelliyor. Üstad Bediüzzaman Denizli Hapishanesinde yazılan Meyve Risalesinde, Risale-i Nur’un insanlar üzerindeki etkisinden bahsederken şunları söylüyor: “Hapishane müdürleri ve ser-gardiyanları ve belki memleketin idare müdebbirleri ve asayiş muhafızları Risale-i Nur’un bu dersinden memnun olmaları gerektir. Çünkü bin mütedeyyin ve Cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namazsız ve itikadsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram-helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu, çok tecrübelerle görülmüş.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*