Tugay Camii’ne cuntacı darbesi

Yakın Tarih Yazıları

Isparta’daki Er Eğitim Tugayı Camiinin temel atma merasimine dâvet edilen Bediüzzaman Said Nursî, Besmele ve duâlarla temele ilk harcı koydu. (12 Nisan 1957)
Hemen ardından, inşaat çalışmalarına başlandı. Mabedin temeli yükselip tam şekillenmeye başlamıştı ki, 27 Mayıs Darbesi (1960) yapıldı.

Demokrat iktidarı silâhlı darbe sonucu deviren askerî cunta, yapılan her hayırlı hizmete yine aynı darbe mantığıyla yaklaştı.

Bu cümleden olarak, Isparta Tugay Camii’ne de alçakça bir darbe vurdu ve bitirilmeye çalışılan inşaatı durdurdu.

Cami için ayrılan yer, halen boş duruyor. Ümit ve temenni ederiz ki, bu caminin inşasına günün birinde yeniden başlanır.

Temel atma merasimi

Üstad Bediüzzaman’ın talebelerinden Kore gazisi Bayram Yüksel, o temel atma hadisesinin canlı şahitlerinden biridir.

Merhum Yüksel, hatıralarında o günleri şöyle anlatır:

“Bir gün, Üstadımızla Barla’ya gidecektik. Zübeyir Ağabey de vardı. Şoför de Mahmut Çalışkan’dı.

Isparta İmam-Hatip Okulu’nda Kur’ân Hocası ve Kesikbaş Camiinde imamlık yapan Hafız Feyzi Efendi, Üstadımıza geldi. Tugay Camii temelinin atılacağını, Üstadımızın da gelmesini rica etti. Barla’ya hareket etmek üzereyken, Üstadımız Hafız Feyzi’yi kıramadı. ‘Peki gideceğiz’ dedi.

Isparta’nın ileri gelenleri hep oradaydı. Üstadımız da kalabalığın içine girdi. Tugayın subayları Üstad’a bakıyorlardı. Çünkü hiç böyle bir zat görmemişlerdi. Kılık-kıyafeti (sarığı) şeair-i İslâmiyeyi gösteriyordu.

Elinde şemsiyesi, gözünde güneş gözlüğü vardı. Biz de Zübeyir Ağabey ve Mahmut Çalışkan ile Üstadımızın arkasındaydık.

Bütün nazarlar Üstadımızın üzerindeydi. Herkes birbirine ‘Bu zat kim?’ diye soruyordu. Bir yüzbaşı koşarak bir sandalye getirdi ve ‘Buyurun efendim, oturunuz’ dedi. Üstad da kendisine teşekkür ederek oturdu.

Tugay komutanı çok güzel bir konuşma yaptı. Üstadımız da dinledi.

Konuşması bittikten sonra Tugay Komutanı Üstadımızı işaret ederek, ‘Hoca Efendi camiye harcı koysun’ dedi. Üstadımıza Zübeyir Ağabey malayı doldurdu, verdi. Üstad ‘Bismillah’ dedi ve harcı attı. Bizler de Üstadımızın arkasındaydık.

Tugay Komutanı Feyzi Fırat Bey, Üstadımıza ve Isparta halkına teşekkür etti. Ondan sonra birçok subay Üstada karşı hürmetle alâkadar oldu… Biz Isparta ve Barla’ya giderken, Üstadımız subaylara ve erlere daima eliyle selâm verirdi.

Hattâ, Isparta’nın içinde orduevi vardı, oradan geçerken Üstadımız subayları gördüğünde daima onları selâmlardı. Onlar da Üstadın selâmını ayağa kalkarak alırlardı.

Üstadımız askerleri çok sever, fazla alâkadar olurdu. Tugay Camiinin yapılmasını çok arzu ediyordu ve çok memnun olmuştu. Cami temeli kalkmaya başladı. Maalesef 27 Mayıs ihtilâli oldu ve cami kaldı. Yeri hâlâ boş duruyor.” (Son Şahitler-III, s. 91)

Alenî oy kullanma sebebi

Halk Partisi Reisi İsmet Paşa, 1957 yılı Ekim ayı sonlarında yapılan genel seçimlerde Demokrat Partinin içerden bölünmesi için gayet sinsice bir plânı devreye soktu. El altından kurdurmuş olduğu Hürriyet Partisini sırf bu maksatla var gücüyle destekledi.

O günlerde Isparta’da bulunan Üstad Bediüzzaman ise, herkesi şaşırtan bir davranış sergileyerek, hasta haliyle sandık başına gitti ve oradaki hazirunun gözleri önünde Demokrat Partiyi tercihen oy kullandı.

Son şahitlerden Vanlı Selahaddin Akyıl, o günlerin bir canlı şahidi olarak şunları anlatıyor:

“1957 yılıydı. Isparta’da Üstad’ı ziyarete gittik. Bizi kabul ederek hasbihalde bulundu.

“…Daha sonra Hüsrev Ağabeyin ziyaretine gittik. O da, ‘Beni değil, Kur’ân’ı ziyarete gelmişsiniz’ dedi ve Kur’ân’ı gösterdi.

“Burdur’da Hürriyet Partisi seçimi kazanmıştı. Isparta’da da kazanacaktı. Fakat, Üstad Bediüzzaman’ın sandık başına gitmesi ve oyunu (alenen) DP’ye kullanması, onu (HP’yi) çökertmişti. Onun için, bize en çok hücum eden Hürriyet Partililer olmuştu.

“Hüsrev Ağabey, bu meseleye temasla, tasvipkâr olmayan bir tavırla, ‘Üstad sandık başına gittiği için, bize hücûm geliyor’ dedi.” (Son Şahitler-4, s. 199.)

Bu ifadelerden açıkça anlaşılıyor ki, Üstad Bediüzzaman’ın siyasî tavır ve mesleğini beğenmeyen, hatta sonraki yıllarda yine farklı davranışlar sergileyen Hüsrev Altınbaşak bile, Üstad Bediüzzaman’ın sandık başına gittiğini ve DP’yi alenî şekilde desteklediğini tasdik ediyor.

Hakikaten, HP’nin 1957 seçimlerinde Burdur, Isparta ve çevresini adeta siyasî kuşatma altına alarak canhıraş şekilde çalıştığı anlaşılıyor.

Ne var ki, Burdur’un tamamını almalarına mukabil, Üstad Bediüzzaman’ın bulunduğu Isparta’da umduklarını bulamayarak sukût-u hayale uğradılar.

Netice itibariyle hezimete uğradılar ve iki ay kadar sonra bütün mal varlığıyla birlikte CHP’ye iltihak edip tarihe karıştılar.

Necip Fazıl ve siyaset

Şiirde, edebiyatta ustalığı tartışılmaz derecede kabul gören Necip Fazıl’ın, ayrıca bilinmesi gereken siyasî ve ideolojik yönleri var.

Onu çok yakından tanıyanların da tasdikiyle, kendisini tarif için 1939’da “Antidemokrat/Antiliberal”, 1941’de “Allahçı” tabirini kullanan Necip Fazıl, 1963’te ise “kelimenin tam mânasıyla İslâmiyet” demektedir. (Mehmet Doğan, Y. Akit, 1 Mayıs 2013)
* * *
Yukarıda belirttiğimiz kaynakta görüldüğü gibi, Y. Akit yazarı Mehmet Doğan, dünkü “30 yıl sonra Necip Fâzıl” başlıklı yazısında, bizim de yıllardır nazara vermeye çalıştığımız bazı hakikatleri yüzde yüz doğrular mahiyette önemli bilgiler aktarıyor.

Bizim iddiamızın özeti şudur: Usta bir şair olan Necip Fazıl, fikirleri itibariyle de belli bir siyasî kesimin üstadı ve akıl hocasıdır. Bilhassa bugünkü siyasî iktidarın lider ve çekirdek kadrosu (Başbakan ve Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere), ekseriyetle onun siyasî ve ideolojik fikirleriyle beslenmiş, hatta yaşı müsait olanların pekçoğu onun rahle-i tedrisinden geçerek siyaset meydanına atılmıştır.

İşte, bu iddiamızın bir ispatı mahiyetinde olarak, söz konusu Mehmet Doğan’ın Y. Akit’teki yazısından ilgili pasajlar:

“Necip Fazıl’ın vefatının üzerinden 30 yıl geçti. Bu tam bir nesil demek… ‘Üstad’ı şahsen tanıyanlar, konferanslarını dinleyenler, artık en azından orta yaşlarda. Gençlik ise, maalesef, Necip Fazıl’ı pek fazla bilmiyor.

“20. yüzyılımızın unutulmaması gereken en önemli isimlerinden biri Necip Fâzıl. Cumhuriyet’ten sonra üç nesil süren bir mücadelenin merkez isimlerinden.

“Hatta, siyaset öne alınırsa, ilk isim…

“Bugün Türkiye’yi yöneten siyasî akım, ona çok şey borçlu. Bu kadroda Necip Fâzıl’dan etkilenmeyen bir tek isim bile gösterilemez sanıyorum.

“30 yıl sonra Necip Fazıl’ın hatırlanması, düşüncesi ve mücadelesiyle genç kitlelere tanıtılması, şiirlerinin ezberlenerek hafızalara yerleştirilmesi yönünde ciddî çalışmaların yapılması gerekiyor. Bu sene vefat yıldönümüne yakın günlerde, Mayıs ayının sonlarına doğru Necip Fazıl’la ilgili çok sayıda faaliyetin yapılacağı anlaşılıyor.

“…Konya’da Necip Fazıl’ı anmak için vilayet, belediyeler, üniversiteler bir araya gelmişler. Bu faaliyetler Cumhurbaşkanlığının himayelerinde yapılıyor.” (Agg)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*