Türkçe, Kürtçe, Arapça veya başka bir dilde konuşmak

Kur’ân-ı Kerim’de, “insanların ırk ırk, kavim kavim yaratılmasının” hikmetinin “tanışma ve yardımlaşma olduğu, inkâr ve tesadüm (çarpışma) olmadığı” ifade edilir.

Ne yazık ki İslâm düşmanlarının, Müslümanların arasına attıkları hastalıklardan biri de “başkasını yutmakla beslenme” esasına dayanan “ırkçılık”tır. Onun için bu gizli komiteler, her ırkın zayıf damarını bulup onu işlemeye çalışmışlardır.

 

Osmanlı’da bireyler arasındaki anlayış “inanç eksenli” olduğu için, burada kardeşliğin esasını “İnneme’l-mü’minûne ıhvetun” (Mü’minler kardeştir) İlâhî hakikatı şekillendirirdi. Ama inkılâplarla başlayan İslâmî anlayış ve motiflerin bütününü ortadan kaldırma girişimleri sayesinde bu “kardeşlik” anlayışı kaldırılmaya çalışılıp, yerine “ırkçılık” esasına dayanan anlayış getirildi.

“Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür” dendi. Türklüğün dışındaki ırk ve diller görmezden gelindi. Halbuki Kurtuluş Harbi’nde “Türk Türk’tü, Kürt de Kürt’tü, Arap Arap olduğu gibi, Çerkez de Çerkez idi”, ama bu farklılıkların hiçbiri “İstiklâl mücadelesindeki beraberliğe” engel değildi. Ne zaman “ırkçılık” birinci tercih sebebi yapıldı ise:

“Bir Türk dünyaya bedeldir” dendi, “Ne mutlu Türküm diyene” söylendi, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” hayalperestliği anlatıldı, “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” gariplikleri uygulandı. Başka unsurlara büyük oranda baskı yapılarak “inkâr politikaları” uygulandı.

Osmanlı döneminde ciddî herhangi bir isyanları olmayan Kürtler, bu tatbikatlara karşı çıktı. Ağrılar, Dersimler ve diğer birçok yer bu sebeplerden dolayı büyük zararlar gördü. Ölümlerin ardından, tehcirler yaşatıldı.

Sonuçları hiç de bu memlekete fayda getirmedi. Agopyan gibi Ermeni bir vatandaşımızın Türkçe’yi arılaştırarak “dilaçan” çalışmaları, diğer ırkların yaralarını sarmaya yetmedi.

Hükûmetin 1.1.2008’de başlattığı “TRT Şeş Tv”, “Kürtçe” yayının ardından “Zazaca”, “Arapça” ile diğer dillerle yayın yapmaları bu “ırkçı baskının” fiilî olarak bitmesinin başlangıcı sayılabilir. Yeterli olmasa da doğru bir adımdı ve bunun devamı gelmeli idi. Hâlen bazı mahkemelerde “bilinmeyen bir dil” diye statükonun direnmesi, bu tür adımları atmanın zorluğunu gösterdi. İlerleyen diğer mahkemelerde “Sanık Kürtçe konuştu” ifadeleri ile Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri “Kürtçenin” dil olduğunu fiilî olarak kabul etmesi, özgürlükler açısından güzel bir gelişme oldu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Ankara’da büyük âlim Ahmed-e Xane’nin “Mem-u Zîn” kitabını Kürtçe basması, bu çalışmaların iyi icraatlarından biri oldu. Bu baskı ile ne Ankara’da devlet yıkıldı, ne ülke bölündü, ne de birileri bu vatanı başkasına sattı. Darısı cumhuriyet döneminde uygulanan diğer antidemokratik uygulanmaların kaldırılmasına…

İnsanların üzerinde uygulanan baskılarla kişilerin şahsiyeti gelişmez ve başkaları onların bu “bastırılmış hislerine” tercüman olmaya çalıştığı zaman da “yanlışlarını” fazla gözetlemesini düşünmez. Benim çocukluğumda Ermenistan’ın Erivan Radyosu gece saat 23.00 sularında Kürtçe “dilokler” yayınlardı. Köyün damında yatanlardan radyosu olanlar “Kısa dalgayı” bulur ve yanık “denbejleri”—radyonun sesini sonuna kadar açarak—dinletirdi.

Zamanla bu boşluğu büyük oranda Avrupa’dan yayın yapan “Med Tv” ve benzerleri doldurmaya çalıştı, ama doldururken “Marksist ve ırkçı ideolojisini” enjekte etmeyi de ihmal etmedi. Artık Türkiye Hükümeti bu yanlışlarda durmanın gereksizliğini anlayıp bu yeniliklere geç kalınmış olsa bile el atması, iyi gelişmelerin müjdecisi olarak düşünüyoruz. Zaman Bediüzzaman’ın tam yüz yıl önce üniversite için söylediği “üç dilde eğitim projesi”nin (Arapça vâcib, Türkçe lâzım, Kürtçe câiz) haklılığını göstermiştir.

Dünyada 6 bin dile yakın olan lisanlardan ülkemizdeki Türkçe’nin nakaratlarının, Kürtçe’nin telaffuzlarına eşlik etmesi; Arapça ve diğer dillerin belağatları ile Osmanlı’dan gelen Anadolu’daki “kardeşlik hoşgörü” kültürünün güzelliklerini insanımızı yansıtacaktır. Yıllardır ülkemizde yaşayan herkes bu anlayışı hak etmiştir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*