“Türkçemiz Risale-i Nur’la iftihar ediyor”

Gayri münteşir Denizli hapsi mektupları arasında, Denizli kahramanı ve şehidi Hasan Feyzi’nin de uzun bir mektubu var.

Edip ve şair bir kalemden sâdır olan bu mektuptan, Risale-i Nur’un diliyle ilgili pasajlar:

“Ey Risale-i Nur! Senin Kur’an-ı Kerimin nurlarından ve mu’cizelerinden geldiğine, Hakkın ilhamı, Hakkın dili olup Onun emri ve Onun izni ile yazıldığına ve yazdırıldığına, artık şek şüphe yok. Fakat acaba senin bir mislin daha yazılmış mıdır? Türkçe olarak te’lif ve tertip ve tanzim olunan, müzeyyen ve mükemmel, fasih ve beliğ nüshalarının şimdiye kadar bir eşi ve bir yoldaşı görülmüş müdür? (…)

“Öyle yazılmış ve öyle dizilmişsin ki; insanın baktıkça bakacağı, okudukça okuyacağı geliyor. En âlî bir taleben senden feyiz ve ilm ü irfan aşkını aldığı gibi, en avam bir taleben de yine senden ders duygusunu alıyor. Sen ne büyük bir eser, ne tatlı bir kevsersin. Bu halin Türkçemize büyük bir kıymet ve tükenmez bir meziyet bahşediyor. Senin ulviyet ve kerametin Türk dilini bütün diller içinde yükseltiyor. Kur’an’dan maada hiçbir kitaba ve hiçbir kavmin lisanına sığmayan bu kadar yüksek asalet ve fesahatı seninle dilimizde görüyoruz. (…)

“Sen bir şiir-i destanî değilsin. Fakat o kadar fasih ve beliğ ve edalı ve sadâlı ve nağmeli yazılmış ve bütün harflerin birbirine dayanarak kelime ve kelâmların siyak u sibak, intizam ve insicam ile dizilmiş ve bunlar birbirine o kadar kuvvet ve kudret ve metanet vermiş ki; mensur ve Türkî ibareli olduğun halde, yine mislin getirilemez.

“İslâmiyet güneşinin doğuşundan tam on dört asır sonra, senin gibi ulvî ve İlahî ve arşî bir Nurun, tekrar ve yeniden, bahusus bu son asırda ve hem Türk elinde ve hem de Türk dilinde doğması acaba kimin hatır u hayalinden geçerdi? Bu ne büyük nimet, bizlere ve bu asır halkı için ne bahtiyarlık yâ Rabbî! Türkçemiz seninle iftihar edip dolmakta, kabarıp şişmekte ve her lisan üstüne bağdaş kurup oturmaktadır.

“Garp dillerinin her birisine tercüme ve nakil olunan Mevlâna Câmî ve Mevlâna Celaleddin ve Hazret-i Mısrî ve Bedreddin’lerin âsâr-ı mübarekeleri sana bakıp ‘Bârekâllah, zehî saadet sana ey Risale-i Nur, hepimize baştacı oldun!’ diye tebrik ve tehniyelerini sunmaya ve rûy-i zeminin insanla beraber bütün zîhayat mahlûkatı dahi seni kabule hazırlanıyorlar.”

Hasan Feyzi Yüreğil’in inci gibi ifadelerini, daha geniş şekilde, sadeleştirmeyle ilgili olarak Üstadın talebelerince yapılan ve Yeni Asya Neşriyat’ın önümüzdeki günlerde çıkacak “Risale-i Nur Neden Sadeleştirilemez?” kitabına da konulan açıklamanın içinde okuyabilirsiniz.
«««
Perşembe temsilcimiz Remzi Namdar da berzaha göçtü. Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun. Ailesine ve Karadeniz cemaatine sabır diliyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*