Türkiye önceliği

Tarihe karşı direnenlerden insanlığın çok çektiği bir vakıa.. Menfaatini toplumun zararında arayan güruhun eline kuvvet geçince, hakikaten insanlık büyük sıkıntı ve ıztıraplar çekmiş. Tahribin kolay olması bu insanlık düşmanlarını çevreye çok kuvvetli imişçesine göstermesi ayrı bir musibet.

Ortadoğu’ya “demokrasi” getirme iddiasında olanların, tam bir asırdır, bu yöredeki “hakk ve hürriyetler”in düşmanlarını besleyip mazlum halklara musallat ettiğini bilmeden Ortadoğu’ya barış ve demokrasinin geleceğini beklemek “kıyameti” beklemekle eşdeğer olmalıdır. Avrupa’nın değerleri üzerinde “yükselmiş görünen” demokrasinin altyapısından, öncelikle unsurlarından ve zarurî hazırlığından mahrum Afganistan ve Irak’a “demokrasi” getirme iddiasında olanların, zalimce bu mazlum insanların ümitleriyle oynadıklarını zaman göstermeden önce bir-iki realiteyi tekrarlamakta fayda görüyoruz.

Yüz seneyi aşkındır Paris’ten yola çıkıp “Selanik” üzerinden İstanbul’a ve dolayısıyla tüm İslâm âlemine gelmeye çalışan “Batı demokrasisinin” hâlâ bize ulaşamamasının önündeki engellerin başında, yine Avrupa-Amerika merkezli “zındıkanın” yardımıyla İslâm ülkelerinde yangın çıkaran mülhitlerin geldiğini öncelikli olarak hatırlatmak istiyorum. Bu “insaniyet müfsitleri” olmasaydı, bize hürriyet ve demokrasi “hürriyetin ilânıyla” gelmiş olacaktı.

Avrupa kendi içerisinde demokrasisini geliştirirken bizi “tek partili müstebitler”e havale ediyordu. Başta İngiltere olmak üzere ileri gelen devletler, söz konusu müstebitlere her türlü yardım ve kuvveti sağlıyorlardı. İkinci Dünya Savaşından sonra kuvveti kaybeden zalim devletler, yerini bu defa ifsad komitelerine bırakmıştı. Çok partili döneme geçişimizin akabinde her on senede bir milletin sırtına saplanan “zehirli hançerin” de, dışardaki insanlık düşmanı komiteler ile işbirlikçileri olan “Selanikli hanedan”ına ait olduğunu artık kimsecikler inkâr edemiyor. Türkiye’nin idaresine bu hanedanı getirenler, Arap ülkelerine “meşrutî krallığı” çok görerek, onlara da zalim “Baasçıları” musallat etmiş. Hakk ve hürriyetlerimizi gasb eden yılanları besleyen Wolfowitz ile petroladamın hakikaten hak-hürriyetler ve demokrasi için çalıştıklarını iddia etmek insanlıkla alay olmaz mı?

Demokrasiye bir “taş atımlığı” mesafede durmuş Türkiye’yi AB’den alıkoymak ve beslediği dinozorcuklarla hak ve hürriyetleri tarumar etmek hakikati ortada dururken Ortadoğu’ya “barış ve demokrasi turları” düzenlemek, kelimenin tam anlamıyla iğfal ettikleri insanlıkla bir istihzadır. Türkiye’ye demokrasi gelmeden, Bağdat, Şam ve Kahire’ye demokrasinin gidemeyeceğini bilenler yüzyıl önce söylediler. İslâm âlemindeki demokrasiye giden yol bildiğimiz gibi Türkiye’den geçiyor. Yalnız demokrasinin yolu değil, barışın da… Hakk ve hürriyetlerin kanun hakimiyetiyle koruma altına alınmadığı ülkelerde barış olmaz. “İmtiyazlı millet” konumu ve şirretliğiyle dünyaya meydan okuyan İsrail’e ancak Türkiye’nin de içinde yer alacağı bir konferasla lâf anlatılabileceğini sezinleyen Clinton’un Demirel’i bu istikamette görevlendirmesi de Ortadoğu barışının Türkiye’siz olamayacağını göstermişti. Ne yazık ki, Newyork’un 11 Eylül dinozorlarıyla bizde ki 12 Eylül dinozorcukları bu realiteyi görmemezlikten gelmeye devam ediyor. Kimin kuyruk, kimin baş olduğu tam ortaya çıkmamış. Newyork’lularla Selanikliler arasındaki servislerin mahiyeti deşifre edilemediği sürece de ne Türkiye’ye demokrasi, ne de Ortadoğu’ya barış gelir, kanaatindeyiz.

Tahrip ekibi hem Türkiyeyi, hem de din olarak İslâmı devredışı bırakarak bir yerlere varacaklarını zannediyorlar. Dünyanın gözü önünde tarihe ve realitelere karşı gelmenin hamakatini yaşamak da bunların kaderinde varmış. Kuvvetin tahripte kullanımı uzun süreli olmaz. Zira, “Zulüm devam etmez” kaidesince insanlık düşmanlarının da saltanatı uzun sürmeyecek. Yalnız burada, cehaletin üzerini örtmeye çalıştığı “Selanikliler hanedanıyla Newyorklu dinozorların” münasebetlerine vurguda bulunmak istiyorum. Anadolu’yu ve Türk milletini gerilere yuvarlayan bu cereyanın bize bir asırlık maliyetini, bu milleti ve coğrafyayı sevenlerin bilmesi gerekiyor. Türkiye önceliğini görmemezlikten gelenleri dizginleyecek tek husus da bu olsa gerek.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*