Üç Hayat Devresiyle Said Nursi ve Siyaset

Siyasî parti tercihinde “şahıs mı, misyon mu” tartışması, özellikle çok partili döneme geçişle birlikte başlayıp günümüze kadar gelen, belki de hiç bitmeyecek bir karaktere sahip.

Tek soruluk bir anket yapılsa “vicdan sahipleri” her hâlde “misyon”un daha önemli olduğunu teslim ve takdir ederler; çünkü fıtrat ve sağduyu (akl-ı selîm) aksini söyle(t)mez. Hem bu ölçü tüm toplumsal ve tüzel yapılar için geçerlidir, denebilir.

“Misyon” (dava) şahs-ı maneviyi, yani asgarî müşterekleri ve ortak aklı temsil eder. Siyasî tercihte “şahıs” faktörü de mühim; ama bu, “misyon”a göre arka planda kalır. Zira “şahıs” bir şekilde çürütülüp diskalifiye olur, ancak “misyon” zayıflasa bile hayatiyetini devam ettirir.

Evet, şahsa endeksli siyasî yapılar liderlerine küçük bir “çizik” atılmasıyla yıkılırken misyon partileri uzun ömürlü olur. Türkiye’deki siyaset mezarlığı “lider”le kaim (ayakta duran) ölü partilerle dolu olup, lider manen veya madden öldüğünde partisi de kapanmıştır; fakat misyon partileri—haricî bir müdahale olmazsa—seçim kaybeden kadrolarını değiştirme kabiliyeti sayesinde varlığını devam ettirebilir, ettiriyor da…

“Merkez sağ” baz alındığında—ki ideolojik partiler bahis haricidir—bu kulvara gözünü diken şahıs merkezli partiler liderleriyle birlikte “ölür”ken (mesela ANAP) bir geleneğe (misyon) sahip kitle partisi “el değiştirse” dahi tohum veya çekirdek suretinde de olsa hayatta kalabiliyor (örnek DP).

Bir de hadisenin “menfaat” ve “hizmet” boyutu var ki, o da yukarıdaki tasnife uyuyor. Şahıs odaklı partilerde “menfaat,” misyon partilerindeyse “hizmet” (maddî-manevî kalkınma) asıl gaye oluyor. İlk grup partililer daha ziyade kendilerini, ikinci gruptakilerse millet ve memleketi önceliyor. Bir tarafta tek derdi “kendi” olanlar, diğer tarafta tek tasası ve endişesi “milleti ve ülkesi” olanlar bulunuyor.

Biraz uzun bir giriş oldu, ama Ali Vapurlu’nun kaleme aldığı “Bediüzzaman’ın Manevî Şahsiyeti ve İçtimaî-Siyasî Tesbitler” isimli kitap bizde evvela bu çağrışımlara yol açtı.

“Nurculuk” diye bilinen büyük bir dinî cemaatin/akımın müessisi Bediüzzaman ve onun “Nurcular” ismiyle maruf takipçileri, 1950’li yıllardan bu yana “merkez sağ/Demokrat” siyasî geleneği destekleyegelmiş—ANAP ve AKP gibi olağanüstü dönemlerde ortaya çıkan ve “merkez sağı” parselleyen (parçalayan) nevzuhur partiler, kitleleri şaşırtıp yanıltarak iktidara gelmiş olsalar da kalıcı olamamışlar, olamayacaklar…

Hemen kaydedelim ki, kitabın ana fikri, Bediüzzaman’ın deyişiyle “Nurcular, Demokratlara nokta-i istinattır.” cümlesiyle özetlenebilir. Malumunuz, 12 Eylül döneminde siyaseten eksen kaymasına uğratılan bir kısım Nurcular, Demokratlar yerine maalesef “siyasal İslamcılar”a (başlarda “kerhen,” sonraları “gönüllü”) angaje olmaya başladılar: Dün ANAP’ı desteklediler, bugün de aynı gerekçeyle (liderleri ve kadroları “dindar” insanlar diye) AKP’yi destekliyorlar. Ve ülkenin kötüye gidişinin, bugünün dünden daha kaotik/istikrarsız/problemli olmasının sorumluluğunda ve vebalinde pay sahibi oluyorlar. Yazık ki ne yazık…

Gelelim sadede… Çalışma, her baskısında genişletilerek bugünlere gelmiş. İlk olarak Eylül 2002’de “Yeni Asya” gazetesinin okuyucularına hediye ettiği bir kitapçık olarak yola çıkmış. Sonra biraz daha geliştirilen kitap Temmuz 2007’de bu sefer Yeni Asya Neşriyat (YAN) tarafından yayınlanmış. YAN, Nisan 2011’de de kitabı güncelleyip yine basmış. Ennihayet elimizdeki Kasım 2015 baskısıyla kitap şu anki genişletilmiş ve geliştirilmiş versiyonuna kavuşturulmuş… (Bu arada, baskı tarihlerine dikkat: Güncellemeler 2002, 2007, 2011 ve 2015’teki genel seçimlere tekabül ediyor.)

Eser, “Bediüzzaman Said Nursî’nin şahsiyet-i maneviyesi, tahkik mesleği ve üç hayat dönemi” ile “Bediüzzaman ve siyasî hayat” başlıklı iki bölümden oluşuyor. İkinci bölüm daha kapsamlı, dolayısıyla daha detaylı. Şöyle ki:

İkinci bölüm “Bediüzzaman ve ‘hürriyet-meşrutiyet-cumhuriyet kavramları,” “Bediüzzaman’ın siyasete bakışı,” “Bediüzzaman’ın ‘radikal İslam’ ve ‘siyasal İslam’ anlayışlarına bakışı,” “Siyasal İslam’ın ‘muhafazakâr demokrat’ söylemi ve tarihî süreci,” “Osmanlı’dan günümüze mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet anlayışlarının tarihçesi,” “Bediüzzaman’ın siyasî akımlarla ilgili değerlendirmeleri,” “Günümüzde neden Demokrat Parti?,” “‘Siyasetlerüstü anlayış ve siyasî görüşün mahremiyeti’ fikri doğru mudur?” ve “Meşveret sisteminin hizmetlerimizdeki önemi” başlıklı, bizce fevkalade mühim konularla zenginleştirilmiş.

Kısaca, Üstad’ın devlet ve siyaset felsefesi ile “doğru siyaset” öğretisini anlamak isteyenler için bir fırsat ve başucu kitabı; kaçırmayın, deriz!

Sipariş için: http://www.yeniasyanesriyat.com.tr

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*