“Üçüncü Said” ve basın

alt

19 Ocak’ta çıkan “Risale-i Nur ve Yeni Asya” başlıklı yazımızda gazetelerle ilişkisini anlatmaya çalıştığımız Üstadın, meşrutiyet devrinde belli başlı İstanbul gazetelerini takip edip çoğunda makaleler yazdığını, ama cumhuriyet adı altında bir tek parti rejimine geçildikten sonra gazetelerle irtibatını tamamen kestiğini ifade etmiştik.

1950’de demokrasiye geçilmesinin ardından bu tutumunu tedricen yumuşattığını da.

Daha ötesinde, hizmeti ilgilendiren, Risale-i Nur’daki mana ve mesajları teyid eden müsbet yayınlara çok özel bir alâka göstermiş Üstad.

Bunun farklı ve ilginç örnekleri var.

Meselâ Rusya’daki esaretinde Rus kumandanın karşısında ayağa kalkmama olayına şahit olan Abdürrahim Zapsu’nun konuyla ilgili olarak Ehl-i Sünnet dergisinde yayınlanan yazısını iktibasen alıp Şualar eserine koydurmuş.

Keza, Menderes’in laiklik anlayışı ve din eğitimi hakkındaki görüşlerini açıkladığı Konya nutkunun Zafer gazetesinde çıkan haberindeki ilgili bölüme Emirdağ Lâhikası’nda yer vermiş.

Büyük Doğu’da Lozan’ın içyüzünün anlatıldığı makaleyi yine Emirdağ Lâhikası’nda iktibas etmiş olması, bir başka enteresan örnek.

Tarihçe-i Hayat’ın sonundaki “Risale-i Nur ve hariç memleketler” kısmında, Bağdat’ta yayınlanan ed-Difa gazetesinde İsa Abdülkadir’in yazdığı, Nurcularla İhvan’ın benzerlik ve farklarını anlatan makale ile, yine aynı yazarın Nurculara dair bir yazısından alınan kısa bölüm de.

Yine aynı kısımda, Pakistan basınında Üstad ve Risale-i Nur’la ilgili olarak yayınlanan haber ve yazılardan yapılan iktibaslar, es-Sıddîk dergisinde çıkan İktisat Risalesi ile Hutuvat-ı Sitte’nin Arapça tercümelerine dair kupürler de.

Aynı şekilde, Eşref Edip, Osman Yüksel Serdengeçti, Nihat Yazar, Cevat Rıfat Asilhan gibi kalem erbabının Üstad için yazdıkları ve Tarihçe’ye alınan yazılar da diğer örnekler arasında.

Üstadın imzasıyla Sebilürreşad’da yayınlanan “Konuşan yalnız hakikattır” ve Samsun Büyük Cihad gazetesinde neşredilip dava konusu yapılan “En büyük ispat” başlıklı makaleler, bu bağlamda diğer bir kategoriyi oluşturuyor.

Öte yandan, aleyhteki yayınlara karşı da öncekinden farklı, aktif ve dinamik bir tavır sergiliyor Üstad. Cumhuriyet ve Ulus gibi gazetelere açıklamalar göndererek tekzip hakkını kullanması veya Afyon’da bir yerel gazetenin bu sebeple bayilerden toplanıp imha edilmesi gibi.

Üstadın Emirdağ’da kendisiyle röportaj için gelen Yılmaz Çetiner ve İlhami Soysal gibi gazetecilere açıklamalarda bulunup, vefatından önceki Ankara ziyaretinde Times gazetesi muhabirine mülâkat verdiğini de unutmayalım.

“Üçüncü Said”in basınla ilişkisi böyleydi.
***
Ruşen Çakır’ın dünkü Vatan’daki yazısından:

10 gün önce Nurcuların cemaat-hükümet savaşına nasıl baktıklarını ele aldığımız yazıda Yeni Asya grubu için “İlk başlarda cemaatten yana tavır aldıkları izlenimi doğdu, fakat bazı sözcüler bunu kısa sürede tekzip ettiler. Yine de Nurcular içinde cemaate en yakın grubun Yeni Asya olduğu söylenebilir” demiştik (http://www.rusencakir. com/Nurcular-olup-bitenlere-ne-diyor/2481).

Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz tespitlerimize şöyle şerh düştü: “Bizi körlemesine ‘hükümet karşıtlığı gibi bir saplantı içinde’ ve sırf bundan dolayı ‘cemaatin yanında’ gibi göstermek isteyenler var. Duruşumuzun böyle olmadığını olabildiğince net bir şekilde açıkladığımızı sanıyorum. Bu açıklamalardan ‘durumu biraz toparlamak’ gibi sonuçlar çıkarılmasını yadırgıyorum. Tavrımızı net olarak ve tek cümleyle bir kez daha ifade etmek gerekirse: ‘Ne iktidar, ne cemaat.’ Asıl olan, hukuk ve demokrasi.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*