Üstadın namaza duruşu

Image

İmamlık yapan Hafız Enver Ceylan, imamlık yaptığı camide Bediüzzaman’ın namaz kılışını, “Sirkeci’de halkın tehacümünden kaçtığı için sakin bir yer olan bizim camiye gelmişti. Namaz kılışına çok dikkat ettim. Namazı yavaş yavaş sofiler gibi kılıyordu. Keskin hareketlerle kılıyordu. Çevik, tam bir delikanlı gibi kılıyordu.

Sırtındaki cübbe ve sarığı ile Asr-ı Saadet Müslümanını andırıyordu” (Son Şahitler, 4:461) cümleleriyle anlatır.

1935 Eskişehir Hapishanesinde birlikte namaz kılan talebelerinden Yüzbaşı Refet Barutçu, “Üstadın arkasında kılınan namazın hazzı bambaşkaydı” der. “İlk tekbir aldıklarında, âdetâ yer gök sarsılır. Aman ya Rabbi! O ne huşû, o ne mûnis sada tarif edilmez.” (Bediüzzaman’ın İlk Talebelerinden Hatıralar, s. 32.) “Kendisi namaza dururken biz arkasında çok heyecanlanırdık. Heybet ve huşû içinde huzura bir girişi vardı ki, tarifi mümkün değil. ‘İlâhî ya Rab! İlâhî ya Rab! İlâhî ya Rab! Allahü ekber’ diyerek sarsılır ve haşyet içinde sallanarak, sür’atle namaza girerdi. Biz arkasında korkardık, ürperirdik.” (Son Şahitler, 1:385.)

Kösele ve kavafiye işleriyle uğraşan Kadınhanlı Hilmi Arıcı, Denizli’ye gittiğinde 1943’te Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş, birlikte akşam namazını kılmışlar. Der ki: “Akşam namazını beraber kıldık. Namaza başlamasını tarif etmek zordur. Duyarak, yaşayarak namaz kılıyordu. Ben cemaat oldum. Sonra duâ etti.” (Son Şahitler, 2:265.)

İlk talebelerinden “Ben çok namaz kılanlar gördüm. Fakat böyle hazin, huşû içinde, heyecan verici bir tarzda namaz kılanı görmedim” diyen Molla Hamid ise, namazda Allah lâfzının o­nun ağzından top güllesi gibi çıktığını söyler. Konuyla ilgili hatırasını şöyle anlatır: “Allahü ekber der demez, boynu düştü, kendine bir hâl geldi. Ben içimden diyordum, bunda bildiğimiz hoca kılığı yok ama… Bu ne hâldir ki, der… Bir hayret ve dehşet içinde kalırdım… Ben çok namaz kılanlar gördüm. Fakat böyle hazin, huşû içinde, heyecan verici bir tarzda namaz kılanı görmedim. o­nun lâ ilâhe illallah demesi, âdetâ top güllesi gibiydi. Orada ehl-i tarik birisi olsaydı, heyecandan cezbeye kapılırdı.” (Bediüzzaman’ın İlk Talebelerinden Hatıralar, s. 69-70.)

Bu tesbitleri dinleyince o­nun Sahabeler bahsinde Sahabenin “Sübhane Rabbiye’l-A’lâ” deyişini ele alışını hatırlamamak mümkün değil. Konuyu şöyle anlatır: “Bir zaman kalbime geldi. ‘Niçin Muhyiddin Arabî gibi harika zatlar Sahabelere yetişemiyorlar?’ Sonra namaz içinde ‘Sübhane Rabbiye’l-A’lâ’ derken şu kelimenin mânâsı tam inkişaf etti, tam mânâsıyla değil, bir parça hakikati göründü. Kalben dedim: ‘Keşke, birtek namaza bu kelime gibi muvaffak olsaydım, bir sene ibadetten daha iyi idi.’ Namazdan sonra anladım ki, o hatıra ve o hal, Sahabelerin ibadetteki derecelerine yetişilmediğine bir irşaddır.” (Sözler, s. 452.)

Aynı yerde bunun sebebini de izah eder. Buna göre o büyük inkılâpta, Sahabe zikir ve tesbihte okudukları kelimelerin bütün mânâlarını turfanda, taze, canlı ve genç bir sûrette ifade ederler. Bütün hissiyat ve lâtifeleri uyanmış, hatta vehim, hayal ve sır gibi duyguları bile, uyanık ve o zikir ve tesbihteki müteaddit mânâları kendi zevklerine göre alır, emer hâle gelmişlerdir. o­nun için de bütün hissiyâtları ve latifeleri uyanık Sahabeler tesbih ve îman nurlarına ait mübarek bir kelimeyi söylediklerinde kelimenin bütün mânâlarıyla söyler ve bütün lâtileriyle hisse alırlardı. Halbuki o iniklâptan sonra gitgide lâtifeler ve hisler o hakikatler noktasında gaflete düşüp o müberek kelimeler de meyveler gibi canlılık ve tazeliğini kaybetmişlerdir. Âdetâ sathîlik havasıyla kuruyor gibi az bir yaşlık kalmıştır ki kuvvetli ve tefekkürî bir ameliyatla ancak önceki hâline döndürülebilir. İşte bundandır ki bir dakikada Sahabenin kazandığı fazilete ve makama, kırk günde, hatta kırk senede başkası ancak yetişebilir. (Sözler, s. 453.)

İşte Bediüzzaman Hazretlerinin kıldığı namazda bu sır büyük ölçüde inkişaf eder. O mübarek kelimeleri duyarak hissederek söyler. o­nun için huşû ve huzûu da farklı olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*