Vahyin ilk mesajı, ya da Esma okumaları

Tahkiki iman mesleğinde temel usûl; insanî özelliklerimizle, bir elimizi varlık âlemine, bir elimizi ya da kulağımızı Kur’ân’a çevirerek imanî konuları şuurlu bir şekilde tasdik etmektir.

Fizik âlemi göz ardı edip sadece vahyî mesajlara kulak vermek taklit olduğu gibi, kendimizi vahiyden müstağni kılarak varlık düzlemindeki bulguların bizi gerçeğe ulaştıracağını düşünmek de, en azından materyalist naturalizmdir. Esasen içinde yaşadığımız kâinat anlamlı mahiyeti ile Yapıcısını gösterdiği gibi, O Yapıcının ayrıca lâfzî bir konuşması olması gerektiğine dair de mesaj vermekte; diğer taraftan vahiy yani Kur’ân da yüzlerce âyeti ile kâinata gönderme yaparak mesajlarını delillendirmeye dayalı bir usûl sunmaktadır. Bu bağlamda tahkiki iman mesleği gerçekte, Kur’ân usûlü olup onu kâinat kitabındaki delilleri ile okuyup temellendirme keyfiyeti demektir.

Bakıldığında, Kur’ân, daha ilk mesajında bunun altını çizmekte ve tahkiki imana giden yolun çok önemli prensiplerine işarette bulunmaktadır. Bilindiği üzere Kur’ân’ın ilk nazil olan âyetleri Alak Sûresi’nin ilk beş âyeti olup Hz. Muhammed (asm) Hira Mağarası’nda iken nazil olmuştur. İlgili kaynaklarda detaylıca anlatıldığı üzere 1 O (asm), Hira Mağarası’nda “tahannüs”2  ile meşgul olduğu sırada, vahiy meleği olan Cebrail (asm) “oku!” diye seslenmiş. Onun korku ve heyecan içinde “ben okuma bilmem” demesi üzerine Cebrail kendisini üç defa takati kesilinceye kadar sıkıp bırakmış, üçüncüsünden sonra, “Yaratan Rabbinin ismiyle oku! O insanı “alak”tan yarattı. Oku ki Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir; O (insana) kalemle talim edendir” 3 mealindeki âyetleri inzal buyurmuştur. Bunun üzerine Resulullah (asm) korkudan yüreği titreyerek Hz. Hatice’nin yanına gelmiş ve yatağa girip “üzerimi örtünüz” demiştir. 4

Her biri çok zengin mesajlar ihtiva eden bu âyetlerin ilkinde, Kur’ân “Yaratan Rabbinin ismiyle oku” ifadesiyle “isim (çoğulu esma) okuma” dersi veriyor. Yani vahyin birinci mesajı “esma okuması” yapılmasıdır. Allah, Hz. Muhammed’in (asm) şahsında her insana “esma okuması” çağrısı yapmaktadır. Biraz açarak ifade etmek gerekirse –diğer âyetler bir tarafa- ilk âyette sırasıyla “okuma”, “isim”, “Rab”, “hilkat” olmak üzere dört anahtar kelime geçiyor. Bunlardan ilki olan “okuma” sadece yazılı bir metni değil, bir olayı yahut bir hali “anlamaya çalışma” teşebbüsü olarak tanımlanıyor. Bazen bir yazıyı, bazen bir olay karşısında ilgili kişinin halini, bazen sevinçli ya da dramatik bir vakıayı “okumaya” yani onu anlayıp değerlendirmeye çalışırız. “İsim” kelimesi ise canlı-cansız, somut-soyut varlık ya da olayları karşılayan kelime olmakla birlikte, gerçekte vasıf yani nitelik ve özellik belirten sözcüklerdir. Meselâ kişiliği sakin ve yumuşak olan bir kimseyi “halim” ismiyle anarız (elbette ismiyle mütenasip olmayan kişi adları ayrı bir konudur). Üçüncü kelime olan “rab”, sözlükte “bir şeyi son noktasına varıncaya kadar aşama aşama inşa edip geliştirmek ve terbiye etmek”, “hilkat” de yaratmak, meydana getirmek, varlık alanına çıkarmak” anlamına gelmektedir. 5

Detaya girmeden, en sathî şekilde ifade etmek gerekirse “Yaratan Rabbinin ismiyle oku” âyeti usûlî bakımdan şu mesajlara işaret ediyor: a) İnsana verilen ilk emir “okumak”tır, yani anlamaya, ölçüp biçmeye, değerlendirmeye çalışmak, b) İnsan bu mesajı yerine getirmek için “hilkat”i yani yaratılışı yani varlık âlemini okuyup anlamaya çalışmalıdır, c) İnsan hilkati okurken, yaratılışta gördüğü özelliklere yani “esma”ya yoğunlaşmalıdır, d) İnsan yaratılışta gördüğü esmayı yani özellikleri eşyanın kendisine değil (zaten düşününce eşyadaki özelliklerin eşyanın kendisinden kaynaklanmadığını kaynaklanamayacağını kolayca fark eder) Rabbine vermelidir (zira eğer varlıklarda meselâ insanda kademe kademe inşa edilme varsa ve bu eşyanın kendisinden kaynaklanmıyorsa mutlaka “gaybî” olan bir Rab vardır ve olmalıdır).

Görüldüğü üzere vahyin ilk mesajı ile insana, “varlık âlemini okuyup anlamaya çalışması” çağrısı yapılıyor. Bunun için insan kendisine verilen özellikler çerçevesinde bir eliyle yani gözüyle “hilkat”i yani kâinatı okuyup değerlendirirken, bir eliyle yani kulağıyla da vahye dikkat kesilip Rabbini tasdik ederek O’nu kâinata yansıyan özellikleri ile (esma ve sıfatlarıyla) tanıyacaktır.

Sonsuz kerem sahibi olan Rabbimiz hepimize kâinatın şahitliğinde Kur’ân’ı, Kur’ân’ın rehberliğinde kâinatı okuyarak tahkiki iman mesleğinde terakki etmeyi ihsan eylesin!

Dipnotlar:

1- Meselâ bk. Suyûtî, el-İtkân, s. 60.
2- “Tahannüs”, Hz. İbrahim’in dinine yönelik ibadet ve tefekkürde bulunmak demektir.
3- Alak 96/1-5.
4- Bu konudaki Hz. Ayşe’den gelen en meşhur rivayet için bk. Buharî, “Bed’ü’l-vahy”
5- Bk. Râgıb el-Isfehânî, el-Müfredât”, “rbb” md; “hlk” md.
Hüseyin Şahinoğlu

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*