Varlıkta kaybettiklerimiz

Dünyanın (rahatımız için) bir beşik gibi yaratılışından bu güne, tekâmül kanunlarıyla öğrendiklerimiz ve verilen nimetler eski çağlara göre uzaylıların gelip memleketi istilâ ettiği efsanesi gibidir neredeyse…
Şimdinin insanı hattâ bir çocuk Aristo’nun yanında deha sayılabilecek bilgi ve teknik imkâna sahip. Bu günün bir çocuğunu eski çağlara götürsek bu acip mahlûk nedir diye korkup kaçaklar belki.

Bediüzzaman bunu; bu gün tünelden çıkan bir treni yamaçta oturan bir çocuk görse istifini bozmadığı gibi, bir kanuna bağlı olduğunun rahatlığıyla keyifle seyrine, Herkül-î Yunanî ve Rüstem-i İranî gibi kahramanlar da dabbetül arz misali trenden korkuyla bin metre kaçacaklar diyor.

Eskiden beşer dört şeye muhtaçtı, sonra 100, şimdi belki 1000 şeye muhtaç hâle getirildi.

Seyahat için hayvandan kağnıya, trenden üç tekerli otomobile, lüks arabalara, limuzinlere, derken uçağa, jetlere.

Kamıştan yapılmış sallardan kayıklara, gemilere, jet sky’lere, uçak gemilerine…

Haberleşme için mektuptan telgrafa, telefaksa, telefona derken heryerden, hemde görüntülü sohbete.

Yemek için, avlanmaktan ateşe, ordan mutfağa, bulgur pilavından pirince, milyonlarca mönüye..

Barınmak için ağaç kovuğundan göçebe çadırlara, oradan çamurdan kerpiç evlere, nahit taştan çimentoya, katlı evlere, şimdi rezidanslara..

Evimizin içinde bir kilim bir hasır ve duvarda yastıklarla aile bir odada yatarken, her odaya bir koltuk takımı, on binlerce TL’lere varan yemek masası grubu, her odaya bir TV, tabletler, bilgisayarlar, lap-toplar, anne-baba oğul-kız her birine ayrı akıllı cep telefonları, play-stationlar ve herkesin ayrı odaları.

Örtünmek için hayvan postundan kumaşa, değişmek için hasıra sarılmaya, bir yere giderken ne giyeceğim diye konu-komşudan ödünç pantolon-gömlek almalar daha dün iken, bu gün her renge uygun kıyafetlerden seçimde şaşırdığımız gardroplara. Ya tesettür için yüzlerce başörtüsü?

Elde-leğende kil ile çamaşır yıkanırken, merdaneliden tam otomatik çamaşır ve bulaşık makinesine, yetmedi bir de kurutma makinesine, robotlar, blendirler, yüzlerce porselen tabak-çatak-bıçak kaşıklara, on binlerce liralık mutfak takımlarına vs…

DEĞERLENDİK… DEĞERLERi KAYBETTiK?

Tekâmül ile çok şeyi kazandık hatta zekâmız da ilerledi, ancak dünyanın gaflet perdesi altında mel’abe-i hevesatı olan üçüncü yüzünde, elde edilenlerini sıralamak sayfalar dolusu yer kaplar, peki ya kayıpları? Belki bir kaç maddede toplansa da aslında çok şeyimiz kayıp altında. Evet, teknolojik nimetlerden istifade etmek elbette tekâmülün gereği, ancak tefaha kavuşmak insanî değerlerden uzaklaşmak anlamına gelmemeli ki biz aslında bunları kaybettik. Bir taraftan ekmeğe muhtaç insanlar varken zenginlikler şımartınca ve geldiğimiz yeri unutunca israfın dibine vurduk.

Karnımız doydu, kalbimiz boşaldı.

Eskiler turfanda sebze meyve yemezdi. Ne zaman yerli malı çoğalır o zaman. Şimdi ihtiyaç olmayan kışın karpuz, yazın portakal yiyerek fıtratı öldürdük.

Sabra tahammül kalmayarak helâl bir yana harama da iştah açtık.

Lâtifelerimiz, hasselerimiz dümûra.

Vasıta bulduk, yürümek sıhhatini, yemek bulduk, acıkma ve beden sıhhatini kaybettik.

Evi bulduk, ancak betonlarda nefes almadığımız gibi üzerimize yıkıldı.

Telefon çıktı, mektup yazma kültürünü, dolayısıyla nezih hitabeti sosyal medya ile karşılıklı sohbeti unuttuk.

İhtiyaçlardan doğan keşifler insanlığa faydası tartışılmaz. Ancak doğru kullanılmadığı ve de bencilliği beraberinde getirdiğini de. “Hel min mezit” daha, daha olsun iştahı, hırs ve tamaı uyandırmış “ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne!” canavarlığına, dünyayı parselleyen kan ve göz yaşına, harplere, kıyımlara, kuvvetlinin zayıfı ezdiği adaletsiz bir paylaşıma götürdü bizi. Hudutsuz bir meylü’r-rahat, keyfine toz kondurtmayacak zalimliği; düşkünlere, mazlumlara, ekmek bulamayanlara, intiharlara, hastasına ilâç bulamama, parçalanmış ailelere, sığınılması gereken İslâm âleminden maalesef ekmek ve adalet bulurum ümidiyle Hıristiyan dünyaya ilticalara kadar..

Sahi biz neyi kazandık?..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*