Veda yolculuğu

Çileli bir yolculuktu bu…

Takdir edilmiş ve istihdam edilmişti.

Dehşetli bir asrın başlarında dünyaya teşrif etmişti.

İşte Bediüzzaman…

Zamanın güzeli.

Zamanın eşsizi idi.

Asrın kirinden ve ufûnetinden uzak bir köyde doğmuştu.

Seçilmişti.

Takdir edilmişti.

Asil bir nesilden geliyordu.

Asr-ı Saadet kokusu taşıyordu.

Son halkanın büyük varisi idi.

Daha çocuk yaşlarında hedefini yaşadığı hayat levhaları ile belirlemişti.

Bir gece bir saadetli rüya gördü.

Mahşer kurulmuştu.

Sırat Köprüsü’nün başına gitti.

Orada bütün Peygamberlerin ellerini öptü.

İki Cihanın Sultanı’nı (asm) gördü, elini de öptü..

Ve bir talebi vardı.

Ne mal istedi, ne de mülk.

İlim talep etti.

Ve talebi kabul edildi.

“Ümmetimden sual sormamak şartı ile sana ilmi Kur’ân ilmi verilecektir.”

Bundan daha büyük bir müjde olamazdı.

Uyandı.

Dünyalar onun olmuştu.

On dört yaşında, Doğu Beyazıt’ ta ki medreseden icazeti aldı.

Yani, bu günkü anlamı ile ordünaryüs profesör oldu.

Van’da talebe yetiştirmeye başladı.

Zaman Osmanlı dönemi idi.

Tek bir hedefi vardı.

Doğuda bu gün yaşanacak olayları ve sıkıntıların yaşanacağını bilerek , Diyarbakır, Van ve Bitlis gibi merkezlerde, din ilimleri ve fen ilimlerinin beraber okutulacağı bir üniversitenin teessüsü için hayat boyu çırpındı.

Cehaletin, zaruretin ve ihtilâfların ancak bu yolla giderileceğinin idrakinde idi.

Olmadı-olmadı…

Onun yerine Dünya yüzündeki Nur dershaneleri onun yerini aldı.

Fakat bir müjde verdi!

“İnşallah bu âli hakikatin (üniversitenin) maddeten tesisine Nur Talebeleri muvaffak olacaklar” demişti..

Risale-i Nurlar âlemin şeklini değiştirdi.

Kur’ân’dan sonra en çok okunan kitaplar oldu Nurlar.

Dünya ziynetinden ve vücudundan bıkmış olanlar dermanını onda buldular.

Nur Talebeleri ve Üstadları çok sıkıntı ve eziyet çektiler.

Hapishaneler bir “Medrese-i Nuriye oldu, ilim tekniğe meydan okudu..”

Veda yolculuğu o zaman başladı.

Bir Ramazan günü idi.

Zübeyir’e kısık ses ile:

“Gideceğiz” dedi.

Nereye Üstadım?

“Urfa’ya gideceğiz”

Hazırlıklar başladı ve bu yolculuk bir veda yolculuğu idi.

Tevdi edilen vazife tamamlanmıştı.

Binlerin ellerinin ucunda ebedî âleme uğurlandı..

“Mevtim hayatımdan ziyade dine hizmet edecek, ölümüm başınızda bomba olup patlayacak” demişti.

Ve, öyle de oldu ve kıyamete kadar öyle olacak inşallah.

Ruhun şâd olsun Üstadım..

Emanetin emin ellerdedir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*