Çünkü çocuğun da, akıl nimetinden mahrum olanın da kendi başına sağlıklı ve isabetli kararlar verebilmesi mümkün değil. O zaman bu kararların, tayin edilmiş vasî tarafından, onun hukukunu gözetecek şekilde verilmesi gerekiyor.
Peki, “vesayet”in, önüne farklı sıfatlar konularak, gittikçe hararetlenen siyasî tartışmalara konu edilmesinin altında yatan sebep ne olabilir?
Askerî vesayet, yargı vesayeti, bürokratik vesayet, sivil vesayet gibi terkipler neyi ifade ediyor?
Bunlarda vasî kim ve vesayet altındaki kim?
Bu sualin cevabını bulabilmek için, demokrasi tartışmalarının da temelini oluşturan halk-elit, millet-devlet ilişkisini irdelemek gerekiyor.
Bizdeki seçkinci elitlere göre, cahil halk doğru karar veremez. Profesörün oyu çobanınki ile bir olamaz. Onun için, nihaî karar halka bırakılamaz. Bu kararı, “onun adına” başkaları verir.
İşte, cumhuriyetin başından beri gündemden ve dillerden düşmeyen “halka rağmen halkçılık” söyleminin ve 27 Mayıs anayasası ile tedavüle sokulan “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, millet bu hakimiyetini ‘yetkili organlar’ eliyle kullanır” formülünün arkaplanında bu fikir var.
Çok partili sisteme geçildikten sonra yapılan seçimlerde sandıktan çıkan sonuçların hiçbirinin elitleri memnun etmemesinin sebebi de bu.
61 anayasasının millet hakimiyetini “onun adına” kullanmak üzere ihdas ettiği bürokratik kurumlar, halk üzerindeki vesayetin somut tezahürleri. Halkın seçtiği Meclisin üzerinde bir Anayasa Mahkemesi, o Meclisten çıkan hükümetin her adımını denetleyen bir Danıştay ve demokrasi üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sürekli sallandırılagelen askerî müdahale tehdidi…
Bu “vesayet mekanizması”ndan çok çeken ve bu vesayetten kurtulma yönünde oluşan toplumsal bilinçlenme ile eskisinden çok farklı bir noktaya gelen Türkiye, sivil veya siyasî vesayet tuzaklarına da düşmeden yoluna devam etmeli.
Bunun için de, toplumun kendi has ve özgün iradesini başka hiçbir güç odağı ile paylaşmadan ortaya koyabileceği; ve bu iradenin ne azınlık, ne de çoğunluk diktasına prim vermeden her görüşün özgürce kendisini ifade etmesiyle oluşacağı katılımcı bir uzlaşma zemini lâzım.
Böyle bir zeminin teşekkülü ise, bu yönde kuvvetli bir toplumsal bilinçlenmeyi gerektiyor.
Bediüzzaman’ın bundan bir asır önce yaptığı çağrılar, konunun bu cihetine de ışık tutuyor:
“Meşrutiyet-i meşrua, sizi herkes gibi imtihana davet ediyor ki, sinn-i rüşde bülûğunuzu (rüşd yaşına girdiğinizi) ve vasîye adem-i ihtiyacınızı (sizin adınıza karar verecek bir vasîye ihtiyacınızın bulunmadığını) görmek istiyor. Mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz.” (Eski Said Dönemi Eserleri, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 163)
Meşrutiyetin “millet hakimiyeti” olduğunu o dönemdeki eserlerinde birçok defa tekrarlayan Said Nursî’nin, bu hakimiyetin tecellîsi için “mevcudiyet-i milletin gösterilmesi” gerektiğine vurgu yapması ve bunun yolunun ittihaddan geçtiğine dikkat çekmesi, son derece manidar.
Keza yine Üstadın “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder” (a.g.e., Münâzarat, s. 213) sözü de, vesayet meselesinin bir diğer boyutunu ifade ediyor.
Sonuç: Vesayeti bilumum versiyonları ile birlikte bitirebilmek için, milletin “Ben varım, bana rağmen kimse birşey yapamaz” diyebilecek bir dirayeti yekvücut halde ortaya koyması şart.
Benzer konuda makaleler:
- Bütün vesayetleri bitirecek zihniyet
- Vesayet rejimi çöküşe sürükledi
- Meşveret ve sadakat imtihanı
- Avrupa’dan gelen dip dalga
- Asr-ı Saadet, demokrasi ve Bediüzzaman
- Resmî ideoloji ile demokrasi olur mu?
- Evrensel hukukta torba kanunun yeri yok
- İslâm Dünyası ve Avrupa Birliği
- Risale-i Nur referansı açılım için çok önemli
- Meşveretin ana prensipleri üzerine
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun